- 334 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
DELİ'CE
✍️...DeLiCe... ✍️
Sen Tanrıyla konuştuğunda "Dindar" oLuyorken /Tanrı benimle konuştuğunda "DeLi" oLuyorsun ya’da "DeLi" oluyorum/ÖyLe mi..?
Merhamet, sonradan kazanılan bir olgu değildir elbet...hilkat ve hakikat ya’da fıtrat’ olunca bu kavramlara ne demeli o zaman de’mi?
Yerli yerince herkesi öldürür sevdiğini /ya’da kimi insanlar öldürür sevgiyi ama kimi gül eylerek, kimi gülerek kimi gününü gün bilerek fakat illâki merhamet ve insâf et dersen,
İşte sohbet_işte mühlet ey ehl’i muhabbet!
...Kimi insan fıtratı gereği merhametsiz doğarken, kimi insan da duygu ve merhametlerinin eşliğinde, aklın ve hislerinin rehberliğinde yaşar. Birlikte büyütür sevdiklerini ve birlikte büyürler sevgiyle ey sevilesi sevi hisset...ve sabret’ ki, kimi insanlar soy’suz oldukları kadar kimi insanlar da boysuz soyu ile övünüp soysuz olduklarını s’avunup dururlar. Bu firkat ayinesi içinde...kimi insanlar ruhlarını s’atarken kimileri de duyguların esaretinde gelmeyecek olan yarınlarını ve yaralarını s’atarlar, ama sen! yine de affet, hafiflet ve haya’l’et...
Dahası mı...?
Kimi insanlar mallarını s’atarken kimi insanlar da gözyaşlarını s’atarlar bir timsah gözyaşları telaşı içinde...kimileri maneviyatını, dini inancını, ahlakını, vatanını, kendini ya’da kardeşini s’attıkça s’atar hilkat ve gıybet garibesi içinde zehirden zemberek yırtıcı bir kuş pençesinde...
Kısaca; s’atan s’atana...
Mevla’ya şükürler olsun ki biz onlardan hiç olmadık. Duygularımızı ruhumuzun derinlerinliklerinde yaşayabildik ve yürekten ağlayabildik sadece,,, sevdik_sevildik yada sevilmedik, çok da önemli değil’. Onun içindir ki; gözyaşlarımız gizlice akıttık riyadan uzak kalbimizin derinlerine ve dehlizlerine.
Bu yüzdendir, anlamaz bizi bazı kimse... anlayamaz, anlamak istese’de kalbi bedeninden küçük kalır. Anlamalarına da fırsat vermeyiz belki’de...zaten anlamasınlar da, yeri geldiğinde mana nakışları nakşeder kendini heceler arası boşluk mısralar ardına. "Boş ver!" Demeyi de biliriz elbet...beklentisiz ve zahmetsiz. Yeterki duygularının samimiyet rıhtımında yer bıraksınlar bize!
*
Biz, her acıyı, her sevinci ve her mutluluğu yalancıktan değil yürekten yaşar yürekten inanırız sadece. Elbette yüreğimizin her haline şükrederken bunun için derbeder, bu kadar saf’ız alalede. Bu yüzden sağlam, bu yüzden alıngan bu kadar berrak...hakikat olanlar neyse ona tutunarak yaşarız gelecek kaygısı taşımadan, amma ve’lakin her günü an be an yaşayarak...
Hadi,,, buyursun gel’sinLer gönlümüzün deryasına; gönül dilinden anlayanLar, gönül almasını bilen’ler girsin yarınlarımıza. Gönlü Hak’kın evi sayanLar, kalbinin güzelliğini güL kokusu ğibi yayanlar her daim dalsın selamla Hak’kın mabedinden içeri. Hem duyguların sonsuzluğunu keşfetsinLer hem de ruhumuzun derinliğini... Sevmeyi_sevilmeyi, gönüllerde var olmayı bilmiyorlarsa uzak dursunlar bizden g’ayrı yol alsınlar kendi duygularının nahoşluğuna. Hayatlarının mutsuzLuk caddelerinde insan suratlı robotlar misali sarhoşluk nidalarının notalarını çala dursunlar günler boyunca...Köşeyi dönmenin, insanların sırtına başa basa yükselmenin hesabını yapadursunlar inceden ince, a’dice ve sinsice...
Koskoca bir "kişilik’siz" oluncaya kadar yaşasınLar iştee kalleşçe ya da na’mertçe...
."Yaa-Şaa, var/ol" sloğanları ve nidaları atsrsk..!
**
Gelirse; farklı, farkı olanlar gelsin gönül mabedimizden içeri. Sevsin ve sevilsin bütün kutsal sevdaların ölümsüzlüğünden tadarak...
Bu yüzden yaşar yüreğimizin en derin yerinde gönül mabedinden güller açarak_sazımızın bam teline tutunarak. Çiçeklensin dünya burcu burcu güller katarak. Al olsun allansın. Yol olsun yollansın, boy alsın boylansın solmasın salkım saçak. Dal olsun yaralı bir kuş gibi konsun rüyalar arasına. Yürek penceresinden baksın gönül aynasından içre kainat ovasına. Yansın/dayansın. İnatsız bir inançla hakikat deryasına. Gökyüzünde kanat çırpsın, bir nefes dua olsun savrulsun Yar yüzünden yeryüzüne...
Ümit getirsin umutsuz kalanlara. Bahar getirsin kıraç topraklara. ilk baharlarda benek benek kelebek kanadında bereket olsun hikmetli sözler ve himmet dağıtsın nicesine...
***
Sevilmeyi hak edenler, sevgiyi rehber bilenler girsin gönül mabedimizden içre. Gönlün rengarenk bahçesinde yeşersinler, büyüsünler mutlu olup huzur bulsunlar. Fatiha’ya "Âmin’le "huzur bulsunlar/ mutlulukla doldursunlar dünyayı yeniden/ Dünyayı okuyup d’okusunlar...
Kibir ve gururun, maddi ve manevi riyakarlığından tasa ve egosundan kurtarsınlar kendilerini... Kirli ve haksız rekabetin pençesinde kıvranan, durmadan bocalayan, birbirleriyle kıyasıya yarışan, uğraşan, kapışan birilerinin gırtlağına yapışan çalmasın, kırmasın ve kırılmasın mabedimizin en hassas yerinden ve gönlümüzün Mizan terazisinden...
Bu yüzden,
Sevğiyi ve saygıyı hak etmeyen, gönlü Hak’kın mabedi saymayan, gönül diliyle konuşmayan insanlardan uzağım sadece ve bir o kadar...
...
Belkide;
Bu yüzden;
Bu kadar asi ve deli oluşum,
Sevdim mi ölümüne, ölümsüzce sevişim,
Ayrılık mı? Dedin...!
Bak iştee!
Onu hiç düşünmedim.
Belki’de;
Beni ben yapan bu değerler.
Ben’i ben yapan ölümsüz sevgiler ve sevda’lar,
Ya Leyla...? ha’keza ölmüş mü?
Leyla’da ne’ki... Mevla’ya ulaşıp O’nu görmüş mü?
Ölümsüz aşklar...
Baki dostlar ve dostluklar...
Kim de/ görülmüş mü..!
Belki bunlar kim bilir...
Kimler bilir!
...
Amma ve’lakin;
Herkes Dünya’ya koşar,
Ben’se; dünyadan kaçarım.
Belki’de bu yüzden saf, bu kadar naçar, bu kadar efkarım kim bilir!
Nasılsa/ Gelir...
Ecel v’akti,
Çalar kapımızı
Degiştirir mi bilinmez
Degişmez yapımızı...?
SagirZadeOzaN ✍️
25 Aralık 2015