2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
736
Okunma

İstanbul 16 Mart 1920 günü düşmanlarımız tarafından işgal edilince, Osmanlı Meclis üyesi Rauf Bey yanında iki milletvekili ile beraber padişah Vahdettin’in huzuruna çıkar:
’’Millet haysiyet ve istiklale aykırı bir kaydı kabul etmemeye kesin kararlıdır. Milletin sizden istirhamı hayat ve istiklale aykırı bir anlaşmaya imza koymamanızdır’’ der.
Vahdettin yüksek sesle şunu söyler:
’’Rauf Bey, millet bir koyun sürüsüdür. Bu sürüye bir çoban lazım. İşte o çoban benim.’’
Atatürk ve arkadaşları Dolmabahçe sarayında bir akşam Türkiye’nin milli eğitim ile ilgili sorunlarını konuşurlarken Dr. Reşit Galip Milli Eğitim Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’u şiddetle eleştirmeye başlar. Atatürk, ’’Esat benim hocamdır, soframda böyle konuşmanı istemem’’ deyince Reşit Galip:
’’Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Cumhuriyette tenkit serbesttir’’ karşılığını verir.
Sofradan kalkması için işaret alan Reşit Galip hiç oralı olmaz Atatürk’’olmazsa ben kalkayım’’ diyerek sofrayı terk edip dışarı çıkar. Kısa bir süre sonra Esat Bozkurt’u görevden alır, Reşit Galip’i Milli Eğitim Bakanı yapar.
Vahdettin’e göre millet ’’koyun sürüsü’’, Atatürk’e göre millet insandır. Vahdettin’e göre kendisi bir seçkin, Atatürk’e göre kendisi bir ’’ferdi millet’’tir. Vahdettin sorumsuzluk, Atatürk sorumluluk taşır. Vahdettin’e göre iktidar Osmanlı soyunun, Atatürk’e göre milli iradenindir. Vahdettin’e göre benim seçme seçilme hakkım yok, Atatürk’e göre var. Yurdun işgali karşısında Vahdettin yurdunu terk edip düşmana sığınır, Atatürk düşmanla savaşır, yurdu düşmanlardan temizler. Vahdettin padişah Atatürk Cumhurbaşkanıdır.
Şimdi biz, Atatürk’ün açtığı insan olma düşüncesini, insan yerine konma onurunu terk ettik.Özgür düşünmeyi, özgür düşünmenin gereğini yapmayı bıraktık. ’’Ben bilemem, ben yapamam;benim büyüklerim, benim şeyhim, benim genel başkanım daha iyi bilir, onun yaptığı doğrudur, o ne derse inanayım, ne yaparsa taklit edeyim’’ yaklaşımı bugün insanlarımızın düşünce ve davranışlarına egemendir. Bugün 550 kişilik TBMM’nin iradesi 3-4 parti başkanının , onların çevresindeki 15-20 kişinin iradesine bağlıdır.
Dün İngiltere’den buyruk almaya alışık son dönem İstanbul hükümetlerinin yerine bugün ABD’den buyruk alan Ankara hükümetleri var. Atatürk’ün kapattığı medreseler Türkiye Cumhuriyeti’nin son çeyrek asrında yeniden dirilmeye ve yayılmaya başladı. Bugün, aydın, araştırmacı, irdeleyici öğretmen kadromuz günden güne azalıyor. Cumhuriyet öğretmeninin yerini cemaat-tarikat ayaklı öğretmenler alıyor.
Demokrasiyi padişahlığa dönüştürüyoruz. Yukarıdan birisi kimi işaret ediyorsa ona oyumuzu veriyoruz.
Her yönüyle bir geriye dönüş var.
Günümüz Türkiye’sınde hükümetin, AB ve ABD’nin aleyhinde konuşanlar, bağımsızlığı, ulusalcılığı, Atatürkçülüğü ve Cumhuriyeti savunanlar şeytani tertiplerle susturuluyor, hatta hapislere atılıyor.
Yani Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet çökertiliyor. Dün ’’misak-ı milli’’ ile kurtardığımız yurdumuz şimdilerde işbirlikçi Damat Ferit, Dürü zade Abdullah Efendiler gibi hain, meczup ve münafıkların elinde parçalanıyor.
Kendimizi, çocuklarımızı ve çevremizdekileri Vahdettinleştirmeyeceğiz, Atatürkleştireceğiz.
Sürüleşmeyeceğiz, sürüleştirmeye baş kaldıracağız. Hakkını arayan ve korkmayan insanlar olacağız.
Yabancı uşaklarına dur diyeceğiz. Emperyalizmin buralarda barınmasına göz yummayacağız.
Ruhanileşerek putlaşmak isteyen din bezirganlarına tapınmayacağız. ’’Hoca efendi, hazret, üstat’’ unvan ve kılıklı, haçlı irtica ile ilişkili kişilerin egemenliklerini kırıp parçalayacağız.
Hainler ve uşak ruhlular korkak olur. Cumhuriyetimizle, ulusal ve kültürel değerlerimizle, Mustafa Kemal Atatürk ile bütünleşince zafer bizimdir.