1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
349
Okunma

İstanbul Radyosu 6 Nisan 1927 günü Eşref Şefik Bey’in ’’Alo alo muhterem sami’in, burası İstanbul telsiz telefonu...’’anonsuyla yayına başladı.
1932 yılında Mustafa Kemal’in isteğiyle Ayasofya’da okunan mevlid ilk defa canlı yayın olarak verildi. Atatürk 1 Kasım 1935 tarihinde TBMM’yi açılış konuşmasında radyonun önemini şu sözlerle anlatıyordu:
’’Ulusal kültür için pek lüzumlu olduğu gibi arsı ulusal ilgiler bakımından da yüksek değeri belli olan radyo işine önem vermemiz çok yerinde olur.’’
Atatürk’Ün bu yönlendirmesiyle devlet 80 bin radyonun satın alınarak köylere ve merkezlere verilmesi karalaştırıldı. Her şehrin büyük meydanlarına, kasabaların pazaryerlerine, köy meydanlarına radyolar konuldu. Ayrıca CHP binaları ve Halkevleri’nde de mutlaka radyo bulunacaktı. Radyo programları halk için önemli bir zaman değerlendirme aracıydı. Hele ’’Ajanslar’’ hiç kaçırılmıyordu. Adeta radyoyla ikinci devrim gerçekleşiyordu.
Radyoculuğun yaygınlaşması radyo yazılarını da artırdı. Gazeteler her gün radyo programlarını verirken özel dergiler de arka arkaya yaymlanmaya başlandı. Bunların en önemlilerinden Radyo Programı dergisi 1 Ocak 1936 yılında yayımlanmaya başladı ve dördüncü sayısında ’’Radyonun Türk İnkılabında Mevkii’’ başlığıyla şu görüşlere yyer verdi:
’’Türk inkılabı, daima yaratıcı hamlelerle yürüyen büyük realitedir. Bunun için, asrın en yüksek insan ve devlet idealinden ayrılamaz. Biz, Türk devleti ile Türk devleti ile Türk milleti hayatını modernize ederken bir halk devleti kuruyorduk. Böyle bir devletin en tabii esasları ise, halkın devlet işlerinden günü gününe haberdar olması, iktidar mevkiine geçen şeflerin fikirlerini kulağı ile dinlenmesi ve halkta dil, fikir, his, sanat ve ideal birliğinin sarsılmaz surette kurulması gibi maddelerden ibarettir.’’
Türk radyoculuğunun önemli sonuçlarından birisi de Türk müziğina katkısı.Özellikle radyo sanatçıları Anadolu’YU KArış karış gezerek halk türkülerini derledi. Bu derleme faaliyeti bu güne kadar sürdü. Bugünkü halk müziği bu çalışmaya çok şey borçlu. Yaklaşık 50 bin türkü derlendi. Sanat müziği da ayrı bir soluk buldu. Yeni besteler radyodan dinleyiciye ulaştı. Birbirinden değerli yüzlerce sanatçı yetişti. Radyoculuk, Türkiye!’de adeta ayrı bir okul oldu. Buradan Aşık Veysel ler, Muzaffer Sarısözenler, Neşet Ertaşlar, Özay Gönlümler ve daha niceleri geçti...