4
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
996
Okunma

Kimse kimsenin nasıl yaşadığını bilmiyor. Herkesin nefes alışı bile başka. Eğer bir tesadüf olur da biriyle karşılaşırsanız o zaman anlıyorsunuz kimi hayatları. O da azıcık.
Bugün televizyonda CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu konuşmasında Çubuk’lu, yani memleketlmden bir kadının sıkıntısını anlattı. Sıkılarak ondan yardım istediğinden söz etti. Kendisi iyi beslenemediği için sütü kesilmiş. Çocuğunu emzirememiş
ve çocuğuna sadece şekerli süt içirebilmiş. Doktora gitmiş. Doktor, böyle giderse çocuğunu çocuk bakımevine göndeririz
demiş. Kadın tabii çok üzülmüş. Son çare olarak utana, sıkıla Kemal Kılıçdaroğlunu aramış. Gereken yardım yapılmış.
Kimsenin nasıl yaşadığını bilmiyoruz demiştim. Gerçekten bilmiyoruz.
Bugün faturaları ödemek için çarşıya çıktım. Bu arada gelmişken bir de kahve alayım dedim her zaman aldığım yerden. Kahvenin yanı sıra yemiş, çocuklar için çikolata gibi çerez öte beri de satıyor. Benim kahvem çekilirken dükkana bir kadın ve üç dört yaşlarında oğlu geldiler. Çocuk şu kabarık süslü paketlerde satılan çitözlerden istedi. Kadın satıcıya fiyatını sordu. Satıcı beş lira olduğunu söyledi. Kadın bunun küçüğü yok mu dedi. Hayır cevabını alınca durakladı. Çocuğuna dönerek: diğer küçük gofret gibi yiyecekleri gösterdi. Çocuk boynunu büküp onları değil çitözü istemediğini söyledi. Ben araya girdim. Cüzdanımdan bir beş lira çıkarıp kadına uzattım. Bununla alın dedim. Kadın almak istemedi. Çocuğa veriyorum dedim. Zorla aldı parayı, Bana duyulur duyulmaz bir sesle yanımda para yoktu dedi.
Bu olay beni yıllar öncesine götürdü. O zamanlar Çubuk’ta bir iki dükkan bir kaç mağaza vardı. Sokağımızda tam küçük çarşımızın girişinde bir Mustabey vardı. Şimdi tam anımsamıyorum dükkandan bir şey almıştım veya önünden geçiyorduk o zaman üç dört yaşında olan kızımla. Vitrindeki oyuncak bebeği gördü. Al diye tutturdu. Bana göre onu almak o an için gereksizdi. Pahalıydı. Bize göre değildi. Cebimde param vardı ama onu kitap almak için ayırmıştım. Kızım dükkanın önünden ayrılmıyor al Allah al diye ağlıyordu. Sonunda dizlerine vurarak yerlere yatmaya başladı. Çocuğun bu halini ve yoldan geçenlerin bakışlarını görünce tamam alalım deyip oyuncak bebeği aldım. Kızım da çok sevindi.
Kahve satan dükkandaki kadını düşündüm. Kim bilir ne zorluklar içindedir. Evine bir ekmek giriyor ise, nasıl giriyor.
Yine yokluk günlerim geldi aklıma. Bir tane yatak çarşafım vardı. Çocukların da bir yatak çarşafları. Çarşafımın ortası iyice yıpranmış neredeyse delinecekti. Anneme söyledim. Annem de bana bir çarşaf almak yerine öğüt verdi. çarşafı ortadan kes, eski yerlerini kıyıya gelecek şekilde dikiver dedi. Ben de öyle yaptım. Hiç unutamıyorum bir tane gündelik eteğim vardı giydiğim. Artık iyice eskimiş, bazı yerleri delinecekti. Öyle giyerdim. Annem yine görmezdi. Bana kumaş alsa dikerdim. Evde dikiş dikiyordum, beni tanıyan komşular getiriyordu dik diye. Çocukların üst başlarını alıyordum böylece.
Eski günler nereden geldi aklıma. Düşününce çok üzüldüğüm o günler. Gitsin geri gelmesin..
Kimse yoksul olmasın.. Gözü elde kalmasın..
20. 10. 2020 / Nazik Gülünay