2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
618
Okunma

Bir park alanı, çevrede ne güzel ağaçlar ve altında banklar, çocuklar için salıncaklar, yetişkinler için de cimnastik aletleri var. Hepsi insanlara belediyece insanlar yararlansın diye hizmet olarak sunulmuş. Ben de oraya bazan sabah bazan akşam yürüyüşü yaparım, cimnastik aletlerinden yararlanırım.
Yaşlısı genci, çoluk çocuk bu yere gelip biraz hoşça vakit geçirip eğleniyorlar. Dün akşam bir olay dikkatimi çekti, anlatmadan geçemeyeceğim:
Yaklaşık 17-18 yaşlarında sakalları hafiften yeni terlemiş bir delikanlı elinde cep telefonu ile salıncakların olduğu bölgede, bir yandan elinde cep telefonu ile konuşuyor, bir yandan da ciklet çiğniyor, ileri geri gezinip duruyordu Birden ağzındaki cikleti yere atıverdi. Bir çocuk ya da yetişkin mutlaka görmeden üstüne basabilir, ayağının altına yapışabilirdi. Herkes Covit -19 pandemisi nedeniyle hâlâ maske takmakta olduğu için, "Ya bir de korona virüsü taşıyor ise?!" sorusu da aklıma gelmedi değil!
Delikanlının yaptığı, içinde bulunduğu topluma düpedüz saygısızlıktı. Biraz daha yakın olsa idim, "Hey delikanlı, al o ağzından yere attığın sakızı, bak, orada çöp kutusu var, oraya at!" kesinlikle derdim. Fakat spor yapar durumda olmam buna engel oldu.
Düşünmeye başladım, bu gençler nasıl eğitilecek, kim bunlara doğru yolu gösterecek, "Al o attığın sakızı yerden!" desem acaba ne tür bir tepki verecek, utancından yüzü kızarıp yerin dibine girecek mi, yoksa ters ters bakıp diklenecek mi?! Bütün bunlar aklıma takıldı.
Sporumu yaptım, yerdeki sakıza doğru yürüdüm, cep telefonum ile bir yakın görüntüsünü çektim, diş izleri belli (!) Sonra oradan yürüdüm çöp kutusuna doğru, saydım, tam Onüç adım geldi.
Yani delikanlının aklında ;" Ağzımdaki bu sakızı nereye atabilirim?! " diye bir soru, bir yanıt, bir kavram oluşmamış, gelişmemiş.
Bedenen gelişmiş olmak, zihnen de gelişmek anlamına gelmiyor! yere atılan bir yapışkan cikletin çevreye ne gibi zararları olacağı üstüne hiç bilgi sahibi değil ki onu yere atmama konusunda düşüncesi de yok! Olsa, bakınıverse bir sağına soluna, çöp kutusunu görecek, çünkü çöp kutusu onu görüyor(!)
"Genç zekalar, okudukça parıldar." diyen Atatürk’ü anımsadım şimdi. Ağaç yaş iken ya eğilir, ya doğrulur. "Küçük kusurlar, büyük kusurların anasıdır." "Doğruyu bildiği halde söylemeyen kişi, içinde bulunduğu topluma karşı suç işlemiş sayılır!" gibi ortaokul lise çağlarında bizlere öğretilen veciz sözler geçti peşpeşe düşümden.
Çevreyi kirlilikten koruma anlamında gerçekten ciddi boyutta eğitime gereksinim var ve önlem almaya zorunluyuz. Bir kuş, bir kedi, bir köpek bile buna özen gösteriyorken, insanların davranışlarına akıl erdirmek olanaksız!
Otomobilden dışarı hareket halinde sigara izmariti, pet şişe fırlatan, yere tüküren, poşet atan, kısacası herkese, bununla birlikte su kaynaklarını ve gölleri kurutup kirleten, doğayı tahrip eden, ağaçları izinsiz kesip yokedenlere, en yıkıcı silahlar ile dünyayı kıyamete sürükleyenlere kadar herkese cezai müeyyide uygulanması şart bu durumda!
Sonuçta bu kısa öyküsel denemeyi yazmaya karar verdim. Belki okunur, etkisini bir gün göstermeye başlar.
Eğitim sistemini bozuk davranışlardan da kurtarmak için, gençlere mutlaka toplum psikolojisi ve sosyoloji de ders olarak öğretilmeli. Yoksa herkes ağzındakini yere tükürecek olursa vay ülkenin haline!
Herkes sakız çiğneyebilir, fakat ağzından çıkarınca yere atmasın!
Şaban AKTAŞ
27.07.2020
ISPARTA