“Yaşadığım ömür fazladan ”sözünü bir tanıdıktan duymuştum. Demek istediği, hastalığı karşısında doktorların “elimizden bir şey gelmez” dedikleri aşamada mucizevi şekilde iyileşmesiydi. Bilimsel açıklaması olmayan ve herkesi şaşırtan böyle durumlar olabiliyor.

Buna benzer bir hadiseyi iki gün önce bir başkası anlattı : Önceden bir ağrısı, sızısı yokken bir sabah hareket edememiş. Uzatmayalım, gel zaman git zaman doktorlar “Bu hastalıkla yaşayacaksın! “ demişler. Fakat bir dostunun tavsiyesi ile kırıkçı, çıkıkçı tabir edilen bir kişiyi bulmuşlar. Yarım saat kadar süren fizik tedavi sonucunda başlamış yürümeye..

Kaza ve belalar geliyorum demiyor, geldim diyor. Kendimle ilgili olarak düşününce sayıları 10’a varan trafik kazaları, hastalık veya depremler yaşamışım. Takdir-i ilahi ömür vermiş ki yaşatmış. Yaratan istemeden yaprak kımıldamaz ve hiç bir şey olmaz :
“Tegâbün Suresi, 117 Allah’ın izni olmadan başa gelen bir musibet yoktur. Kim Allah’a iman ederse Allah onun gönlünü doğruya yöneltir. Allah her şeyi bilmektedir.”

Kul olarak bize düşen, bize emanet verildiğini bildiğimiz bedenimiz ve hayatımızı sürdürmeye yönelik her türlü sorumluluklarımızı yerine getirmektir. Mesela sağlık için doğal, gerekli gıdaları almak gibi. Bu da yetmez. Hareketli olmak, spor yapmak, stresten uzak kalmak, zararlı alışkanlıklardan kaçınmak da malumdur ki dikkat etmemiz gereken hususlardır. Sosyal çevremizin olması önemlidir.
Her şeye rağmen bizim dışımızda etkenler olabilir. İstenmeyen durumlarla karşılaşabiliriz. İşte o zaman tevekkül etmemiz beklenir bizden.