3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
957
Okunma
Şarlatanlığın yeni türevleri baş göstermeye başladı son günlerde. Medyumluk veya eski adıyla cinci hocalık. Osmanlıdan kalma bu adet veya yapılar Başbuğ Atatürk’ün özel çabasıyla neredeyse yok edilmiş yasaklanmış ve bu işlerle uğraşan sömürücüler hak ettikleri gibi cezalandırılmıştı. Sömürücü diyorum çünkü bu işlerle uğraşanların yüzde doksanı hiçbir ilmi bilgisi olmadan insanları kandırmakta ve kullanmaktadırlar.Büyü bozma bahanesi ile tecavüze uğrayan kadınları sayısı hiç de öyle azımsanacak küçüklükte değildir. Bir çok ruh hastalığının tedavisi tıp da mümkündür. Yok efendim tıp çare bulamadı yok doktorlar teşhis koyamadı. Hepsi bu şarlatanların reklamını yapan yancıları tarafından uydurulmuş sözlerdir. Çok açık söylüyorum eğer gerçekten tıp çare bulamadıysa bırakın hastanız ölsün. Bu işlerle uğraşmaya başladığınızda göreceksiniz ki ölümden beter haller var. Ailecek istismara uğramak gibi, paranızı pulunuzu kayıp etmek gibi, dini inançlarınızı kayıp edip isyan haliyle ölmek gibi, vs…
Şimdi bu olaylara Yüce Yaratıcı boyutundan bir bakalım Bize ne demiş.
Bakara, 2/101-102: "Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitabı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitabı’nı (Tevrat’ı) arkalarına attılar.
""Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler.
Halbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı.
Halbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi."Bu ve benzeri bir çok ayetten büyünün varlığını teyit ediyoruz.
İnkar edemeyiz.
Lakin günümüzde bu işlerle uğraşan şarlatanların sadece yüzde beşi bu ilme sahiptir.
Bu yüzde beşlik dilimin Müslüman ve Türk olanının günümüzde sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Zaten bu ilme erişenlerin bir çoğu da bu işlerle iyilik için bile olsa uğraşmaz.
Uğraşanlar da kendilerine hem dünyada hem de cehennem de mürit toplayan insan şeytanlardır.
Bu ilim nedir, Neden bu işlerin gerçek manada yapılabilmesi bu kadar zordur bir anlatalım.
İlk söyleyeceğimiz günümüzde ki anlaşıldığı manada ‘İSLAMİ BÜYÜCÜLÜK’ .
Sonrasında da sözlüklerde ki manalarını açalım: Havas İlmi, Cenabı Hakk’ın yarattığı alemlerin maddi ve manevi boyuttaki özelliklerinden yararlanılarak yaratılanlara, çözümler sağlayan bilim dallarının genel ismidir.
Havas İlmi genel bir ifade olup altında birçok alt bilim dalını barındırır.
Kendi başına bir bilim dalı da değildir zaten, bu nedenle; günümüzde havas ilminin uzmanlığı konusunda kesin hüküm vermek oldukça zordur.
Havas İlmi, maddi bilim dallarından,
1- İnsan ve Anatomisini
2- Matematik bilgisi
3- Fizik ve Astronomi (Burç İlmi)
4- Kimya ve Doğabilimini
Manevi bilim dallarından ise,
1- Ebced İlmini
2- Cifr İlmini
3- Esma-ül Hüsna İlminikapsar ve bu bilgileri Kur-an’ı Kerim’in (bize göre “SIR” olarak adlandıracağımız) ilmiyle sentezleyerek maddi ve manevi çözümler üretir.
Havâss, ruhaniler vasıtasıyla yapılan bir ilimdir, bu ilim sadece cinlere hükmetme anlamına da gelmez. Kur-an’ın Zahiri yüzü “Görünen” yüzüdür, batıni ise “Gizli” olan yüzüdür.
Işte Havâss İlmi de bu gizli olan bölümdedir.
Sözlük anlamı elit olan sıradan olmayan anlamındadır.
Havass İslam felsefesinde ise elitten daha başka bir anlamda kullanıyor.
Havastan kasıt Allah’ı kendini, alemi, nizamı, düzeni, edebi, adabı, şeriatı, kitapları, hadisi bilenler için kullanılıyor. Bilmekten kasıtsa anlatabilmek değil yaşayabilmek olarak belirleniyor.
Havas olmak için biraz olsun mürekkep yalamış olmak gerekir fakat bu olmazsa olmaz bir şart olmuyor çünkü İslam felsefesi ilhamı yani Allah’ın eğittiklerini her zaman öne koyuyor.
Havas ilmi tasavvuf kitaplarında her ekenin biçemeyeceği, her biçenin toplamayacağı ve her toplayanın da yiyemeyeceği bir ilim olarak tanımlanır. Bu tanım ile diğerlerinden ayrılıyor.
Aramakla bulunmaz ama bulanlar arayanlardır demek en doğru tanımdır bu ilim için. Konu havaslık olduğunda kısmetten öte diyar, Allahtan öte yar kesinlikle yoktur. Havasın amacı leduni ilme ulaşmak olduğundan ve leduni ilimde nasipten gayri bir şey olmadığından, mütevellit havas her daim alanın büyük bir kısmını boş bırakmak zorunda kalıyor.
Konu havaslık olduğunda para ve imana ek olarak ilmin kimde ne kadar olduğu pek bilinmiyor.
Yani bir havası bu havas işte kafasında yazıyor diye ayırt edemezsiniz.
Anlatılan sözlük terimlerinden de anlaşılabileceği gibi bu işler öyle kolay olmuyor bu işleri yapabildiklerini söyleyen bütün şarlatanların söylemi aynı:
“Bu işler zor işler biz yıllarımızı verdik biz yaparız.”
Bu olay günümüzde o kadar ayak altına düştü ki sarıklı cüppeli sakallı adamlar televizyonlar da ‘yok cin muskası yok muhabbet vekfi yok güç büyüsü, yok sevgi büyüsü’ yapıyor neredeyse.
Yunanlıların inandığı aşk tanrısı Eros bile bu kadar kendini rezil etmemiştir yeminle.
Ha birde inanıp alanlar var.
Kardeşim kocanın önüne bir kap yemek koyma, evi toplama, çocuklarınla ilgilenme, altın günü diye kapı kapı gez akşama kadar eve gelme sonra hır gür kavga’ kaynanam büyü yaptırmış beni kocam sevmiyor.
Veya tam tersi erkek için geçerli.
Kimseye akşama kadar eşek gibi çalışıp alnınızın teri ile kazandığınız emeğinizin kazandığı helal paranızı böyle olmaz işler için hediye etmeyin.
Başbuğ Atatürk’ün yaktı dendiği kitaplar bunlardır.
İyi ki yapmış. Allah bir değil bin kere razı olsun kendisinden.
Tankutalp Altunsoy
Gazzeteci Yazar