Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Fulya CODAL
Fulya CODAL

Koridor

Yorum

Koridor

15

Yorum

9

Beğeni

0,0

Puan

2031

Okunma

Okuduğunuz yazı 16.6.2020 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Koridor

Koridor

İşte yine orada..
Ayna karşımda duruyor..
Aynanın karşısında boş bir duvar..
Duvarın içinde insanlar..


Uzun zamandır kelimelerin sesini kıstığımı fark ediyorum. Üstelik bunu konuşarak yaptığımı.. Hiçbir şey anlatmadan daimi olarak konuştuğumu.. Görünmez olmaya benziyor bu yaptığım. Yaşlanmanın verdiği huzursuz ruh hali beynimi de ele geçirmiş gibi.. Yaşlanmanın aynı zamanda insanı değiştirdiğini anlamak zor değil. Bir tavşan gibi her yere yetişeceğimi sandığım zamanlar geride kalmış, farkında olmadan bir kaplumbağaya evrilmişim. Çoğunlukla hücrelerden ziyade hislerimde olan bir şey bu. Heyecanımı, birçok şeye olan ilgimi kaybetmeye başlamışım. Eskiden yapmayı sevdiğim şeyler için şuan heves duymamam bunun en iyi ispatı.. Bu öyle bir şey ki, görmezden geldiğinde kaybolmuyor, duymazdan geldiğinde sesi kısılmıyor.

Daimi olarak geçmişi düşünüyorum.. Çocukluğumuzu..

Hemen hergün hasretle o günleri yad ediyorum. Galiba yaşlanmaya başladığında, geçmiş gelecekten daha uzak geliyor. Sona yaklaşmanın bilinciyle, geleceğe karşı merakını da kaybediyor bu yüzden umutsuzca eskiyi anımsıyorsun..
Hani kimsenin kimseyi incitmediği, kimsenin kimseye yanlış yapmadığı, her şeyin toz pembe olduğu çocukluğumuzu düşünüyorum. Kötü insanlar dünyanın var olduğu ilk günden bu yana varlıklarını hep sürdürseler de, çocukken herkesi iyi kalpli masal kahramanı olarak gördüğümüz için, insanlara karşı hissettiğimiz o masumiyeti ve dünyaya karşı takındığımız o pozitif bakış açısını özlüyorum.

Salonumuzdaki vitrinin köşesinde duran, parlak kırmızı bir etiketin üstündeki o ilahi soru geliyor aklıma. "Bugün Allah için ne yaptın?" Her sabah o cümle ile güne başlayıp, çocukluğun yorgunluğuyla cevabını unuttuğumuz, ertesi gün yine üzerinde düşünüp kendimizi sorguladığımız o soruyu düşünüyorum. Ne yapıyoruz veya ne yapmalıyız? Gece başımızı yastığa bıraktığımızda vicdanımız rahat edecek kadar huzurlu muyuz sahiden? Allah’ın bizim yapacağımız hiçbir şeye ihtiyacı yokken, bizim artık bir şeyler yapmaya ihtiyacımız yok mu?

En son ne zaman bir yetimin başını okşayıp elimizi uzattık? Hangi muhtacın yarasına merhem sürdük? Hangi köpeğe ellerimizle su içirdik? Hangi kurak toprağa bir fidan diktik? Kendimizden başka düşündüğümuz kaç canlı var hayatımızda? Sadece Allah rızası için iyilik yapma sırrına kaçımız eriştik? Ne zaman bu kadar vurdumduymaz olduk?
Ne zaman bu kadar sağır.. Ne zaman baktığımız halde göremedik apaçık ortada olan hakikati? Bencilliğimizde boğulan bizler değil miyiz?

Belki içimizde birkaçımız bir şeyler yapma aşkıyla yanıp tutuşuyor.. Nereden başlayacağını bilmeyen fakat insanlığa bir faydası dokunsun isteyen o birkaçımız.. Hep düşen ama yine ayağa kalkan, pes etmeyen, içindeki iyiliğin gücüyle dışındaki kötülüklere teslim olmayan, direnen nice insanlar var. Peki nerede yanlış yapıyoruz? Penceremiz çok mu kirli de dünyaya midemiz bulanarak bakıyoruz? Zalimler yüzünden aldığımız gardımızı hiçbir koşulda indirmememizin sebebi kendini koruma iç güdüsünden mi?

Evet dünyada kötülük adında bir salgın var. İlacı henüz yok!

Tabulaşmış gaddarlıkları yıkmak zor. Hangi coğrafyada büyürsen büyü bazı şeyler hiç değişmiyor..

Allah’ın sevgili kulu olmak için ’’çok şükür, elhamdülillah’’ dememiz bizi ayrıcalıklı yapıyor sanıyoruz. Oysa mükemmel kul olmanın yolu yalnızca iyi insan olmaktan geçiyor. Aslında o kadar karmaşık da değil. Belli başlı şeylerden kendini uzak tuttuğunda iyi insan olmak için çaba sarf etmek bile gerekmiyor. Kimseyi kandırmamak, yalandan, riyadan kaçınmak, haset etmemek, hak yememek, her koşulda adaletli olma hünerini göstermek bu kadar zor değil.. Herkesin kendini sorgulaması gereken mevzular var. Kendinde olmayana hayıflanmak yerine elindekiyle dünyanı mükemmele çevirmek, bolluk içinde cehennemi yaşayanların hayatından daha gıpta edici.

Hayattan beklentin ne diye sorsalar, pek çoğumuz şüphesiz bir şey olmasını istediğimizi söyleriz. Bir şey olsun! Ne olduğu çok da mühim değil. O şey ne, biz de bilmiyoruz. Ama delice bir tutkuyla o ’ufak’ bir hamlenin olmasını ve hayatimizin yönünü değiştirmesini bekliyoruz..

Mucizenin aslında ’kendimiz’ olduğunu idrak edemiyoruz. O beklediğimiz şey içimizdeki olağanüstü güç! Her şey istemekten ve harekete geçmekten oluşuyor. Beklediğimiz de kendimizden başkası değil..

Hayat yalnızca içinde olduğumuz bir koridordan ibaret. Bazen dışına taşmak istediğimiz, bazen en kuytusunda saklanmak istediğimiz, bazen yeni yüzler gördüğümüz, bazen ıssız, bazen oldukça karanlık, bazen çok kalabalık, bazen yapayalnız kaldığımız bir koridor..

Ne kadar güven verse de sığınağa benzeyen darlığı, kimi zaman bir o kadar ürkütücü.
Peki biz bu koridorda ne yapıyoruz? Neyi bekliyoruz? Neden buradayız?
Herkes bir çıkış yolu bulma telaşında. Buradan başka bir dünya var mı, bilme merağında..

Sanki bu dünyanın üstesinden gelebilmişiz, hakkını verebilmişiz gibi, yeni bir dünya arzusu hastalığına tutulmuşuz sanki..
Peki bugün Allah için ne yaptık o koridorda?
Başkaları için ne yaptık?
Kendimiz için ne yaptık?
İnsanlık adına, dünya için ne yaptık?
Peki ya insanın insana faydası dokunmayacaksa insan niye var? Yalnızca kendi nefsimizi, kendi egomuzu doyurmak için gelmiş olabilir miyiz dünyaya?

İnsanlığımızı belirleyen kaderimiz değil. Kaderini insanca yaşaması gereken bizleriz. Hangi dünyada olduğumuzun önemi yok, varoluşumuz her yerde bize yakışan biçimde sürdürülmeli. Bizden daha iyi bilen, anlayan, belirleyen, gören, işiten bir kudret var.. Peki biz o kudret için, en mükemmel şekilde donatılmış insanlığımıza yakışan ne yaptik?

Sahiden burası bir tarlaysa, biz ekebilecek, biçebilecek ve layıkıyla gidebilecek miyiz?





haziran2020


Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Koridor Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Koridor yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Koridor yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps, @billurt-phelps
17.6.2020 23:03:48
Dünyanın geldiği son nokta

Önce ben...

Kimsenin umurunda değil başkalarının ne halt ettiği.

Sanki bir ölümlü olduğunu bilmezmişler gibi..

:(

ardabulut
ardabulut, @ardabulut
17.6.2020 23:03:10
Değerli kardeşim,
Fulya Codal’a ...

“Kötülüğü fark etmeye odaklanmış bir kalbi, “iyilik elbisesiyle” kandıramazsınız. Çok akıllı, çok okumuş, çok iyi bir insan olduğu için değil. Tam tersine iyi olmakla fazla ilgilenmediği için. Onun bütün ilgisi kötü olmamayadır. O nedenle, o şık şıkırdım iyilik elbisesini görmez bile; ardındaki mutlak kötülüğe takılı kalır… Öldürüyorsan, dövüyorsan, zulmediyorsan, güçsüzü eziyorsan, kibirle bağırıyorsan, bütün güç bende olsun diyorsan…
İstediğin kadar “iyilik” mazeretlerine sığın, bütün bunları herkesin yararı için yaptığına inandırmaya çalış; karşındakinde kötülük yapma korkusu varsa göstereceği inada şaşırır kalırsın…”

Bu üçlüden hangisi insan da tam manasıyla yok…

a) Psikopat
b) Makyavelci
c) Narsist

İyi ve kötü tanımının evrensel bir gerçekçiliği yoktur. Neye göre iyi, neye göre kötüyüz. Dayatılmış kavramlar üzerinden tanımlar manzumesi. Tarihimiz boyunca dürtülerimiz sorgulanıyor, Neden “iyi” olmalıyız ya da “kötü” olmaya ne gerek var.
Kötü olmamaya özen gösterelim demekle iyiden uzaklaşmayalım deneyleri Paulhus’un sıkıntılarını tanımlıyor. Doğuştan mı? Çevresel mi? Sizin iyi bir gözlemci ve kalemi kuvvetli olarak gördüğüm için makalenizin tekniğine değil bilakis mantığını haddim olmadan sorguluyorum.
Çünkü makale, sorgulamamızı ve bu sorgulamada kişiliğimizi gözden geçirmeye neden. Bunun için ara ara bu tür yazılar biz okurlara tokat gibi iyi geliyor.

… ve bir soruyla (size ve değerli okurlara) alanınıza saygı ve beğenimi bırakarak ayrılıyorum. Hoş kalın…
İyi bir insan olmak mı önemli, kötü bir insan olmamak mı?


Mektubumu bitirirken gözlerinden saygıyla öperim...
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
17.6.2020 20:19:07
Ne kadar duru bir anlatım.
Yürekleri ihya eden.
Defalarca okunası.

Sevgilerimle yazarım.

Tebriklerim ve iyi dileklerim sonsuzdur.
Aşkar...
Aşkar..., @askar2
17.6.2020 15:51:43
Merhaba

aynalar sır ve sırlar muhasebesi
çok zamandır okuduğum en yalın ve en güzel yazı
insan olmanın ve öyle de kalmanın sancısı
bu dünyaya bir manifesto yazısı
evet hamd ve şükür dünya insan ve Yaradan

Fatiha sûresi, “Âlemlerin Rabbine hamd” ile başlar.
Demek ki âlemlerin terbiye edilmeleri insan için bir ihsan, bir ikramdır; Ona Rabbinin bir lütfudur.
San’atkârını bilen eser, kâtibini tanıyan kitap... İnsan kendisinde tecelli eden kemal
Bir çiçek de Allah’a hamdeder.
Bir kuş da, yaratılmış olmanın bilinci altında hal diliyle
Suyu, toprağı terbiye ederek çiçek hâline getirdiği için Allah’ı hâl diliyle medih ve sena ettiği gibi, kendisine çiçek olmayı lütfettiği için de yine Rabbine şükreder.
İşte bu medih ve şükür onun hamdidir.
Kuşlar kanatları ve gökyüzü için yuvasına taşıdığı çalı çırpı bir avuç yemiçin

Cahit Zarifoğlunun dediği gibi;
Burası Dünya!
Ne çok kıymetlendirdik...
Oysa bir tarla idi;
Ekip biçip gidecektik.

sonra o zarif insanın Zahmet vakti şiirinde dediği gibi;


Düşünün
Tohumlar ekilir
Yağmurlar başlar
O zaman filizler bir karış boyu yükselmiştir
...
çünkü benden bir kahramanlık kalacak
çünkü besmeleyle başlandı
çünkü desturla tuttuk ne tuttuksa
çünkü imanla çok şeylere çağrıldık gözümüz
dağlarda kaldı eşya geride kaldı
dünya arkada bırakıldı
bir diş gibi ayrıldık çenemizden
dil çağı kapandı göz bağı koptu
bir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci değil
çünkü bütün o zamanlar toptan kullanılmış oldu
...
çünkü tövbe edildi izin verildi besmeleyle başlandı
...
bilindi
kabul edildi
razı olundu
ağlanmadı
peki ekmek istenmedi mi istendi
Sadece bir parça ekmek istendi tapınmaya bedensel güç olarak
Yalvarılmadı HİÇKİM
SE
YE
ağlanmadı
razı olundu kabul edildi öpüp başa kondu
ve çünkü tövbe edildi
bir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci devrildi
bir isyan kazanı devrilmedi
itiraz isyan akmadı
bir tövbe sancağı açıldı
...
ağıt güzel vakitlerindendir
estağfirullaaaaah ve işte böyle uzatarak
kalbim aç
etim yanık
Dünya diz çöktüğüm yer kadardır dizimin yanında bir diz
dizimin yanında bir diz sağdan biri iki üç
dört beş altı yedi soldan bir iki üç
dört beş altı yedi
bir sana bir sana bir sana... avucunu aç avucunu kapa
dilini tut aklını kravatın gibi çöz at
şimdi bir damla gözyaşı bir iri yahut


çok güzeldi gün için tebriklerim saygı ve esenlik dileklerimle

Aşkar...
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci, @ahmetzeytinci
17.6.2020 13:46:02
İnsan yaş alınca hayat da hareketlerde yavaşlıyor haliyle... Oysa çocukluk ne de güzeldi değil mi? Çocuklarda az kavga az kötülük bile olsa günah sevap kavramı yok belli bir yaşa gelinceye kadar. Sorgulamak hayatın her aşamasında insana, insan olana, azıcık vicdanı olana en gerekli olgu aslında... Etrafımızda bir sürü kötü insanların kol gezdiği, kötülüklerin zirve yaptığı bir devirde de yaşıyor olsak, o umut işte bizi ve tüm iyiliğe meyilli insanları yaşatan. Bir düşünürümüz zamanında ne güzel söylemiş ''İyiliğe karşı iyilik adalettir, iyiliğe karşı kötülük cinayettir.Kötülüğe karşı iyilik ise insanlığın en yüksek derecesidir.'' ne de iyi etmiş... Hayat değer verilmeyi hak ediyor hem de onca kötü ve alçak insana rağmen... Kutlarım güzel yazınızı Fulya Hanım güne yakışan bir yazı olmuş...
Serhat AKDENİZ
Serhat AKDENİZ, @serhatakdeniz
17.6.2020 10:08:11
Fulya Codal kalemi bu portalda sıra dışı diye etiketledigim bir kaç kişiden biri. Şiirlerinde kullandığı o akıl uçuran ironik dili ve etkili benzetmeleri zaten bildiğim bir şeydir. Yine kendisine de bahsettiğim bir yazısına verdiğim tepki aynen şöyleydi " sanki Balzac okuyor gibi hissettim kendimi". ki gerek o yazıdaki hayli karışık iç dökümlemelerindeki muhakeme yeteneği gerekse o muhakeme esnasında zihnimi sıyıran ve beni bu düşünceye yaklaştıran akıl izdüşümleriydi ( Balzac'a benzetmem).

Bu yazıya gelince; yine oldukça derinlikli bir düşünce jimnastiği görülüyor. Bu hâliyle bile buradaki bir çok örneğine iki üç gömlek fazla gelir. Fakat ben şiirlerini okuduğum yazılarını takip ettiğim Fulya hanımın yazabileceği seviyenin altında hissettim nedense. Ki bu da bende bıraktığı o yüksek çıta intibâdan olsa gerek herhalde. Ya da daha kabul götürür bir seviyede yazma ihtiyacı hissetmiş olabilir ki bunu şahsen desteklemesem de haksız da saymam pek.


Teknoloji ve bilimde ilerledikçe kaybettiğimiz insani değerler. Üstelik de giderek daha inanç eksenli bir rotaya girmişken ülkemiz ve dünya. Vücuduna sardığı bombayı din adına -hâşâ Müslümanlık adına- cennet adına "Allahuekber" diye kalabalık ortamda patlatanından tut yüzlerce binlerce katliam örnekli şahsi menfaat, çıkarcılık giyimli örnek sunabiliriz buna. Doğrunun tekliği ve hakkaniyetin yamulduğu "ama"larla sulandığı her yerde belâ selleri akmıştır insanlık üzerine tarihte.

İnsan tutku ve hırs dolu yaratılmış. Ve bu hırsını törpüleyebilme dersinden de imtihanda. Paylaşabildiğince de cenneti avuçlarında. Dün Almanyada yaşayan ve İstanbul'da misafirim ettiğim ilahiyet kökenli bir akademisyen arkadaşımla ettiğimiz sohbette de buna yakın bir yere gelmişti. Şöyle dedi " insanlar su içmeye kaynağa giderse şifadır tertemizdir" ama
" kaynak bana gelsin derse! hem su giderek kirlenir hem seni hasta eder!"


Yazdığı okuttuğu ve ürettiği için
tebrik ve teşekkürlerimle.
Ağyar
Ağyar, @agyar
17.6.2020 04:44:09
“…..Hani kimsenin kimseyi incitmediği, kimsenin kimseye yanlış yapmadığı, her şeyin toz pembe olduğu çocukluğumuzu düşünüyorum….”

Şuraya bir şerh düşeyim; zira, taa yontma taş devrinden cilalı İbo devrine kadar, yazının icadı, rakının icadı, alaca karanlık kuşağı, ilk çağ, yakın çağ, Erzurum cağ kebabı, Devran Çağlar vs dahil olmak üzere ahanda milenyumu da geçtik, tarihin hiçbir döneminde “kimsenin kimseyi incitmediği, kimsenin kimseye yanlış yapmadığı” bir devir yok maalesef. O düşündüğünüz lokal toz pembeliği saymazsak buna sizin çocukluğunuz da dahil.

Yazınızı okuyunca aklıma yıllar önce bir yerde okuduğum ama kimin dediğini unuttuğum meşhur bir deyiş geldi. Acaba kim demişti bunu yav diye internete bir baktım geçen zaman içinde o kadar popüler olmuş ki bu deyiş meğer herkes demişmiş de demeyen kalmamış neredeyse.

Affınıza mağruren; hangar gibi bir mevzuyu koridora hapsedince sezon finali Cuma hutbesi gibi olmuş. Ama olmuş

Bu arada başka dünya merağı için maddi manevi kıçını yırtan üçgen badem gözlülere (!) naçizane tavsiyem, gerçi beni kale almayacaklardır ama olsun. uzaya çıkınca hep kuzeye gitsinler hep kuzeye ,kuzeyin de derinliklerine. (çaktırmayın belki böyle kurtuluruz bunlardan)

Tebrikler,
Selamlar, saygılar

not: “cehennemde ateş yoktur, herkes odununu kendi götürür”. O deyiş bu deyişti
Kızılelmalım
Kızılelmalım, @kizilelmalim
17.6.2020 04:32:34
Beğeniyle okudum kaleminiz yüreğiniz dert görmesin tebrikler...
Etkili Yorum
 Enûma Eliš
Enûma Eliš, @enmaeli
17.6.2020 03:11:08

Her insanın içinde kökleşmiş değerler var. Gerek sözlerimizle gerekse davranışlarımızla tüm bu değerlerimizi esasında dışa yansıtıyoruz. Kimimizde bunlar fazlasıyla varken; kimimizde ise gün yüzüne çıkmayı bekleyen değerler olarak gizlenmekte. İyi ve kötü arasında hakemlik yapan iç sesimiz ise bize “ iyi insan olma” yolunda adım atacak gücü veriyor. Bu iç sesi duyabilmek, işte esas mesele bu. Hepimiz mâsum bir bebek olarak dünyaya geliyoruz da aynı mâsumiyeti ne derece idame ettirebiliyoruz.

“Bugün kendin için ne yaptın yahut bugün Allah için ne yaptın?” minvalinde sorular, insanın kendisini tanımasına, hâlini anlamasına ve varlığının durduğu yeri kavramasına yardımcı olur.

Her şey verilen söze itaatle başlar. Biz iyi bir insan olarak yaratıldık ve iyi bir insan, iyi bir kul olma sözüne itaate geldik buraya. Emânete ihânet etmesek kâfi.

Kıymetli yazınız için, düşündürdükleri için teşekkür ederim ve yazının başarısını tebrik ederim.

Saygı ve selamlar,

Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
17.6.2020 01:38:02
Gideceğiz her giden gibi biz de gideceğiz.
Belki "anlamını bilerek sevdin mi?" olacak ilk soru.
"SEVDİM " ise cevabın.
Sorun kalmayacak bence...
Selamlarımla...
Mehmet Burhan AKIN
Mehmet Burhan AKIN, @mehmet-burhan-akin
17.6.2020 01:07:09
Maneviyatımızı güçlendirmek için örnek bir yazı... Edebi cümlelerle anlatmış olduğunuz eksik yönlerimizi, unuttuğumuz insani duygu ve düşüncelerimizi bir lahza da olsa hatırlama fırsatını bulduk eserinizde. Bedenler yaşlanmış ne çare, yüreğime nakş ettiğiniz Allah sevgisi yetmez mi? Yaptığımız her işte Allah'ın payını bırakmamız gerekirken, gaflet uykusuna dalarak sadece kendimizi düşünür olmuşuz.

Keşke, herkes sadece dokuz saniye "Ben ne kadar dürüstüm" düşünebilseydi..

Hem günün yazısından, hem de güzel ifadelerinizden dolayı sizi kutlarım.
asude_vuslat
asude_vuslat, @asude-vuslat
17.6.2020 01:05:45
ben de kendimden bir şeyler buldum...
yazınızı okuyunca çok mutlu oldum.

yalnız değilmişim...gibi hissettim.

kutluyorum günün yazısını.

bir de hediye bırakıyorum.dilerim beğenirsiniz.

...


GÜL AĞACI
Mütemadiyen her gece ayakları onu
Gülistana götürüyordu

Gül kokuyordu her yer

Derinden derinden nefesini içine çekıyor
kokluyor

Ruh acıkırmış demek ki
Sanki ruhu doyuyor

Gülistana varıyordu
Yine
Aynı son
Her gece hüsrana gebe
Kanter içinde uyanıyordu

Gül ağacına uzanıyordu eli
Gül koklamak muradı

Ama elleri onun değildi sanki
Çekip koparmak için zorluyordu
Gül fidanını acımasızca sallıyordu

Sonunda dumura uğrayan beyni Hükmediyordu
Bir güç geliyordu
Devasa kerpeten ellerine
çekip çıkarıyordu gül ağacını yerinden

Az ötede bir tezek yığını
Kokusu iğrenç mi iğrenç
Güzel görünüyordu gözüne
İnsan dışkısı
Hayvan fışkısı
Götürüp dikiyordu tam orta yerine

Her gecenin sabahında
Kığı kokardı elleri

Aklı almıyordu nedir gördüğü bu ruyanın asıl nedeni

Tiksinir olmuştu kendi kendinden
Bir bilene sormalıydı
Utansada derinden derinden

Var muhahkkak bir ayıbı
Her gece niye bir insan aynı düş/e
düşer/ki

Sordu bir bilene
Dedi senin var bir meziyetin
ama örtüyorsun onu günahlarınla
Yok dedi
Ben sıradan bir insanım kendi halimde yaşarım

Vardır vardır iyi düşün

Bir kelam ediyorsundur mesela
Ama özlü sözlere değil
Küfre eğiyorsundur dilini

Resim yapma yeteneğin vardır
Güneşi değil de
Geceyi çiziyorsundur

Düşün bulacaksın
Bu ruyayı kendin yorumlayacaksın

Çok düşündü aylardır her gece niye bu gül ağacı
Niye bu fışkı gül ağacını kemire

Bir ses getirdi kendini
Kendine

Ezan okunuyordu

Yııllar yıllar önce Kur’ân öğrensin diye dedesi
Göndermişti hocaya

Bir gün karşısına alıp
Oğlum her gün değil
Her hafta
Her ay değil
Hiç olmazsa senede bir gün

Oku
Kur’ân-ı Kerîm'i
Anlayarak

Ve benide kat dualarına

Dememiş gibi
Tam yirmi sene geçmişti
Unutmuştu belki de
Oysa on yaşında zehir gibi öğrenmişti

Tüh yazık

Yazık etmişti O gül ağacına

...

kendimize yazık ediyoruz. Bir gül ağacıyız aslında. Gül kokan ellerimizi günahla kirletiyoruz.

):



MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM, @m-sl-mcbayram
16.6.2020 15:19:20
insanoğlunun açlığı, doyumsuzluğu, bencilliği
masumiyeti yok etti maalesef
güzel bir yazı
tebrikler hocam
nice saygılarımla
üçrenk (Italia)
üçrenk (Italia), @italia
16.6.2020 14:44:14
Sizin yazılarınızı okurken ne çok kendimi buluyorum. Okuduğum bir kaç satırda hatırladım bunu
Daha önce de tecrübe etmiştim çünkü...

tekrar dönmek üzere şimdilik..

Râzı.
Râzı., @rzi-
16.6.2020 14:38:03
Mucizenin aslında ’kendimiz’ olduğunu idrak edemiyoruz.


Öğrencilerime mucize konusunu anlatırken söylerim buna benzer bir cümleyi
Mucize görmek isteyen bir hamileye baksın...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL