5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
916
Okunma
İsmi neden böyle bilmiyorum.
Dandelion.
Bir çoğumuzun sevdiği, lakin ismini bilmediği bir bitki. Alıntısını yapmayacağım bir şiirde, hafif bir esintiyle tüyleri uçuşuveren bu çiçekten, asla unutmadığım bir şekilde bahsediliyordu. Çiçek midir? O uçuşan şeyler yaprak mıdır, dal mıdır...
Narin.
Neyse ne, narindir karahindiba. Fotoğraf meraklılarına canlı ile cansız arafında bir objektif objesi olmuştur bol bol.
Sahiplenilesi değil.
Koparmaya çalışırken tüylerini oracıkta hesapsız bırakıverir. Etrafındaki bitkilerin bilmediği bir hikmete sahip gibidir. "Ya istiklâl, ya ölüm" der gibi, bir tahakküm altına girmektense bütün yavrularını bir bilinmez esintiye hesapsızca veriverir.
Sessiz.
Kendini beğendirme amacından uzakta. Oracıkta, doğanın en mutevazi bir üyesi.
Ne bir renk, ne bir koku...
Meyvesiz.
Başka hayvanlara yem veya yemiş olur mu?
Bilmiyorum ama yangınlarda ilk tutuşan olmaya ta dünden hazır gibidir.
"Bir rüzgar gelse de uçuversem"!
Tek beklentisi de bu sanki.
Özgürlüğe uçmak...
Güneşe...
Özgürlüğe...
Uçup uçup da bir kuru dalda kalakcaksa da bu son yolculuk, özgür bir ölüme talip olmaya...
Ölümün de özgürüne yani...
Ama ölmeyecek karahindiba; uçacak, uçacak ve yükselecek; ulu çınarlara konacak yabancı çiftliklerde.