3
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1106
Okunma
(Yazının aşkları besleyen bir yanı mı var?..
Kelimelerin gücü bir aşkı
büyütmeye de mi muktedir?..
Hiç olmayan bir aşkı bile
yaratabilir mi hatta bazen?..
Yazılmasa yaşanmayacak aşk kalemin gücüyle
hayat bulabilir mi ve insan
kendi yarattığı birine aşık olabilir mi yazıp da?..
Yazanın coşkusuna umut taşıdığı için mi yazılır mektuplar da?..
Pervanelerin ateşe koşması ’kelebeğin muma aşkı’ bir metafordu..
Şem ile Pervane’de ne güzel anlatılıyordu ’Aramak onun varoluşundaki gayeydi’..
Kim olduğumuzu ise neyi aradığımız belirliyordu..
Kelimelerin ise benim gayemi belirliyor)..
.....
En beklemediğin şey olabilirdim
Galiba çok sürmeden oldum da..
Nerede çiziyorlarsa haritaları orada yürüyorum çünkü..
Çiçekli bir fotoğrafından geçerken düşündüm
bütün bunları..
Derken biraz daha sokuldum içindeki çiçeklere, biraz daha..
Koklaya koklaya uyumuşum..
Düşüncenin kesiştiği yerdeydim..Kim bilir,
belki istesem tüm zamanların kipi olabilirdim..
Yine de bizi sırf ’düşlerini yaşamak’ adına
yaralayacak, üzecek kararlarına tereddüt etmeden
kendimi bırakmayı tercih ediyordum..
Tarlabaşı’nın en tahammül edilmez, en sıradan
sokağında yan yana yürüdük, metruk bir apartmanın
çatı katında yan yana uyuduk..
Bu birlikte yaptığımız en korkunç şeydi
fakat senin mutlu olduğunu gözlerinden
okuyabiliyordum..
Cumartesi’ye ’giriş gelişme sonuç’ bir kompozisyon
gibiydik..
Bu bir sonuçlanmaydı aslında..Eksik kalmış bir
bitmenin tamamlanmasıydı..
Durup dururken herşeyi bitirmenin bir başka türlü
algılayış biçimiydi..
-Onun hiçbir yüklemi eylemi ifade etmiyordu..
Sanırım sadece gitmek için gidebilecek, gitmek için
fazlaca anlam aramayacak bir hal olduğuna
inandırmıştı kendini-
Hafta ortası, hava hafif hafif kararmaya başlamıştı..
Nikotini yüksek bir mekanda oturduk..
Uzun uzun sustuk..Ben sustum o dinledi..Sonra aynı
anda konuştuk..Bizden hariç herşeyi konuşuyorduk..
İkimizde yeni tanışıyormuşuz gibiydik..
Garsona ’kahve’ dediim..O ’şarap’ demek istiyordu
ama diyemedi..
Bu gecenin şaraplık bir gece olmayacağını düşünmüştü..
Karşılıklı suskunluk tekrar başlamıştı..
Başını kaldırıp, savunmasız bir çocuk gibi gözlerimin
içine baktı..
Kahredici suskunluğun sona ermesini bekliyordu..
Biz orada otururken, ya da biz sadece ikimiz duruyoruz
sanırken kendimizi, aslında epey kalabalıktık..
Ortada o kadar sade kalmak çelişki gibiydi..
Sustuk, sevindik, yanıldık, sevimli durduk
kalabalık dağılmadı..
Bizim dışımızda süren eğlence aşka patolojik
anlamlar yüklüyordu..
Bu, belki de bizim hayata karşı atak oynayışımızın sağlamasıydı..
İçleri gülen büyük gözleri, zarif dudaklarına anlamlar
yüklüyordu ve ben anlamını iyi bildiğim şeye
makul olurken ikimizde mahremiyeti ’ihlal’ etmiştik..
Bu bir masumiyet haliydi..
Sanıyorum o saatlerde muhtemel bütün hüzünler
beni ilk kez ilgilendirmiyordu..
Henüz gece olmuştu..Yarın da gece olacak,
sonraki gün de.. Bunu biliyoruz..
Biz o an hangi zamanın hangi gecesini yaşıyorduk?..
İçimden, ’Gel uyanmayalım bu gece’ demek geçiyordu
fakat sana bakınca biz hangi güneşin etrafında dönüyoruz
gibi bir cümle çıkmıştı ağzımdan..
-Sen, öylesin işte, tüm sevdiğin şeyleri büyük
bir özenle koruyorsun, hepsinin üstünde bir abide
gibi duruyorsun sonra bütün heykellerini parçalıyorsun..
İnatçılığın aklında birbirine karışan manalara
söz geçiremez çoğu zaman..
Ve inadına kırarsın düşlerinin bir ayağını..
Bir tek sen bilirsin zamanın huyunu..Bir tek sen-
Aklımda, yüreğimde, gözlerimde hiçbir çerçeveye
sığamayacak resimler var..Yürekten söylenmiş
sözcüklerim var..
Şimdi sana bir şiir yazsam..İri gözlerine kuşlar kondursam..
Herhangi bir sözüne sayısız geçit bulsam..
Bir duruşuna, bir bakışına bir tane de ben gizlesem..
Sen gülsen.. Uzakta olsan da gülsen..
Ben bir asır daha bekleyebilirim..
Yaşanabilinir sevimli bir ütopya var, buda kopan
bağlantısıdır hayatın..
Şimdi sana bir şiir yazsam
İri gözlerine kuşlar kondursam
Herhangi bir sözüne sayısız geçit bulsam
Bir duruşuna
Bir bakışına
bir tane de ben gizlesem
Sen gülsen
Hep gülsen
Uzaka olsan da gülsen
Cumartesigüncesi-
Haziran..Cumartesi 19..doğan güneş..