10
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1241
Okunma

Mesleklerinde başarılı, sosyal çevreleri geniş bir ailenin okul başarısı yüksek oğluydu delikanlı. Üniversite sınav sonuçları beklendiği gibi ilk beş yüze giren yüksek bir puanla geldi.
Öğretmen anne, oğluna kızından daha düşkündü ve onun tercihleri için çok çaba harcadı. Küçüklüğünden beri onu ‘doktor olacak benim oğlum’ diye sevmiş o da hiç itiraz etmemişti. O nedenle bütün tercihler tıp üzerine yapıldı.
Son gün, öğleden sonra tercihleri okuldan sisteme girdiler ve huzurla arabalarında giderken anne :
- Mutlu musun oğlum? dedi.
- Sen mutlu musun anne?,
- Tabii, çok mutluyum.
- Seni mutlu edebildiğim için ben de mutluyum anne. Bunun için tıp yazdım ama ben doktor olmayacağım. Tıp diplomamı aldığım yıl tekrar sınava girip istediğim bölümü seçmeye çalışacağım.
Duyduklarına inanamayan anne, en yakın yerden dönüş yaptı okula doğru. O sırada beyni hızla çalışıyor, kalan sürede nasıl yetişeceklerini hesaplamaya çalışıyordu.
Kalan kırk beş dakikada giriş rehberini tarayıp yeni bir tercih listesi yapmak ve sisteme girmek için zamanla yarışıyorlardı.
Bu sırada doğru yeri yanlış kodlamayla girdiklerini sonuçları görünce anladılar.
Genç, hiçbirinin düşünmediği, istemediği bir bölümü kazanmış oldu. Evde bir ölüm sessizliği vardı. Her zaman, her konuda eşine çok güvenen baba yine sabırla durumu idare etmeye çalışıyordu.
Oğullarının “Ne olursa olsun gideceğim!” çıkışına ilk kez tepkisiz kaldılar ve uzak bir ildeki üniversiteye kayda gidip kalacağı yeri de kesinleştirdiler.
Üniversiteye gidişin ilk aylarında henüz yeterince çevre kuramayan gençler, hemen her hafta sonu gelmeye çalışırlar, sonraları aralar uzamaya başlar.
Onlar da bu da olmadı. Genç, sanki evden uzak durmaya çalışıyordu. Bir yıl geçmeden yaşadığı stresi atlatamadı ve çok rahatsızlandı. Ebeveynler, yaşananlara sebep olduklarını düşünerek çok üzgündü. Genci alıp getirdiklerinde durum evde tedavi edilebilecek durumu çoktan aşmıştı. Yaklaşık bir yıl yatarak tedavi olan 1.80’lik delikanlı 48 kiloya düştü.
Bu sırada okulu dondurdular, nekahat dönemi de yaklaşık bir yıl kadar sürdü. Bu sırada hastaneye de eve de ziyaretçi yasağı kondu. Ardından fizik tedavileriyle ayağa kalkması ve normal hayat dönme süreci yaşandı.
Lise mezuniyetinden yaklaşık üç yıl sonra tekrar sınava girdi, ilk başarısından çok uzak puanla girilebilecek yerler arasından tercih yapıldı. Bir yıl sonra bu bölümü okumak istemediğini fark eden delikanlı bir daha sınava girdi.
Bu kez, baraj atlamanın yettiği bir puanla uzaktan eğitim yapan bir bölüme kayır yaptırdı ve keyfi bir düzenle dönemlerini uzatarak mezun oldu. Meslek olarak asla düşünmediği ve alanında hiç çalışmadığı üniversite diplomasını aldığında liseden mezun olalı tam on bir yıl geçmişti.
Çok az ailenin sahip olacağı kadar uyumlu, sorumluk sahibi, okulda her çalışma için aranan, çevresinde örnek gösterilen genç, aile büyüklerinin özençlerine ve hırslarına kurban edildi.
Gençliklerinde istedikleri hedeflere ulaşamayan, çocuklarındaki özençlerini kendi çocukları üzerinde gidermeye çalışırken onların yeteneklerini ve hayattan beklentilerini yok sayan anne – baba örneği tanıdıklarınız yok mu?
‘Yemedik yedirdik, giymedik giydirdik’ savunması da bunun cabası!...
Acı olan, bu örneklerin eğitim seviyesi yüksek ailelerde daha çok yaşanması. Neden acaba?
Saygılarımla, sevgilerimle.
Not: Üniversite sınavların kaydının yapıldığı bu dönemde benzer süreçte olanların dikkatli olmaları gerektiğini düşündüğüm bir konu.
16. 02. 2019 Serap IRKÖRÜCÜ