Kof geçiyor hayat ,neşe yok,sevgi saygı tozlu raflarda, yardım severlik,dostluk,merhamet şevkat tozlu raflarda Tadı tuzu yok hayatın,gülümsiyen yüzlere hasret kaldı insanlık,kin,kibir,benlik revaçta Kimse burnundan kıl aldırmıyor,işimiz kalmış Allaha Yolda,durakta,sokakta, parkta yemek restoorantlarında ,çay bahçelerinde düğün,dernek eğlence yerlerinde pür dikkat birilerini birilerine benzetirken acaba o mu diye pür dikkat bakamıyorsun Ne bakıyorsun lan deyip yumruğu yada çantayı kafaya yiyorsun Duygular algılar kötü niyetli,düşünceler art niyetli,yobaz düşünceler insanlığın beynini ipotek altına almış durumda,kalp fesat tartıyor masum bir bakış veya insani bir gülüş kötü algılana biliyor Ne oldu insanlığımıza,ne oldu ?asaletimize,özümüze, ne oldu medeniyetimize,fazilletimize,bigeliğimize Toplum olarak neden hem dindar,hem kindar olduk,neden hep diken üstündeyiz kim bizleri böyle böldü,kimler aramıza senlik benlik soktu Kimler bizi çıkarları için kullandı,kutuplaştırdı yozlaştırdı,yobazlaştırdı Eskiden böyle değildik ,insanlık dokusu neden profili düşük bir insanlık haline dönüştü İnsan yuzüne bakamaz olduk,yok göz zinası,samimiyetimizi belli etmek sıcak kişiliğimizi tokalaşarak ifa ediyorduk aman el zinası ,yanak yanağa öpüşmeleri samimiyetin dostluğun sıcak kişiliğin ifadesi iken aman ten zinası Toplumun olmazsa olmaz insani vasıfların törelerin,geleneklerin örflerin dokusunu hep bel altına çekerek inanılmaz insanlığı yaralayan anlamlar çıkarıldı Toplum sıcak insani ilişkilerden uzaklaştı kabuğuna çekildi,karşılıklı iki daire bile biri birlerine kuşku ile bakar oldu Aile ahlakı,aile birliği dirliği bozuldu ,çevre ahlakı bozuldu ,insanların insana yaklaşımları, bakışları,yaklaşımları değişti Bizden olanlar ,olmayanlar,bizim gibi düşünenler,düşünmeyenler araya tuz biber ekti tarikatlar cemaatler Etle tırnak olan toplum,tasada kederde,sevinçte ,kıvançta pür neşe dostluk yaşayan insanlık düğünlerde bile ayrışmaya ,ayrı ayrı oturmaya halay çekerken ,horon oynarken bile giyim kuşamlarını öne sürerek türbanlı türbanlıyla başı açık başı açıkla halaya horona el ele tutuşuyor ayrı ayrı masalara oturuyor Toplumsal dokumuz giddikçe çeşitli senaryolarla ayrıştırılıyor,kutuplaştırılıyor,düşmanlaştırılıyor siz bu yaşanan toplumsal bölünmelerin,travmaların farkındamısınız? Buyurunuz duygularınızı açıklamaya Saygılarımla
Ali Cemal AĞIRMAN
Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Açıkçası ben sizin kadar negatif bakmıyorum hayata, insana, topluma, ülkeye... Daha pozitif bakmanın, en azından daha gerçekçi bakmanın gerekliliğine inanıyorum.
Hayat, insan, toplum ve ülke gösterilmeye çalışıldığı kadar iyi değil, evet. Fakat sizin aksettirmek istediğiniz kadar kötü de değil. Hayat sadece hayat, insan sadece insan, toplum sadece toplum, ülke sadece ülke.
Hayatı, toplumu ve ülkeyi güzelleştirecek olan insandır. İnsanı güzelleştirecek olan ise düşünceler ve bu düşünceler paralelinde açığa çıkan inanç tabanlı bakış açısı... İnanın düşünceleriniz ne kadar güvensizlik, karamsarlık, olumsuzluk üzerine kurulu ise konuşmalarınız ve davranışlarınız da o derece güvensizleşir, karamsarlaşır, olumsuzlaşır. Bu sizinle de sınırlı kalmaz; en başta ailenize, arkadaş çevrenize ve toplumunuza da sirayet eder.
Bu toplumda kamplaşma dün vardı, bugün de var ve yarın da devam edecek gibi görünüyor. Ülkenin sosyal, ekonomik, siyasi, ideolojik ve dini yapısı insanları buna zorluyor. Özellikle son üç yüz yıllık süreçte yaşadıklarımız neticesinde doğu ve batı medeniyetleri arasında sendeleyip duruşumuz toplumu ikiye böldü: Gelenekçiler ve yenilikçiler. Bir kısım geleneklerine sımsıkı bağlanıp her türlü yeniliğe kendini kapatırken, diğer bir kısım kimliğini kaybetmek pahasına kendini batılılaşmaya adadı. İktidara gelen gelenekçi yahut yenilikçi olsun, kendi bakış açısını devlete hakim kılmaya çalıştı. Sanırım bu da kaçınılmaz bir sonuçtu. İki grup da kendince haklıydı ama acı tarafı biz ne kimliğimizi ve geleneklerimizi muhafaza edebildik, ne de bütünüyle batıya uyum sağlayabildik. Şu an için her iki taraf kendi ideoloji penceresinden birbirini suçlamaya devam ediyor, Allah bilir ya uzun yıllar bu durum böylece devam edecek gibi.
Çağ kendini yaşatacak azizim, bu kaçınılmaz. Kaderin üzerimize yüklediği rolleri oynamakla mükellefiz biz. Fakat güzel tarafı rollerimizi değiştirmeye, yenilemeye ve güzelleştirmeye yetkimiz var. Arzu edersek daha pozitif, en azından daha gerçekçi bir bakış açısı ile, sizden ve benden başlayarak gidişatı değiştirebiliriz.
İnsanı, toplumu, ülkeyi suçlayarak sorun çözülmez. Birilerini suçlamak, probleme ya da sürece odaklanmak çözümü pasifleştirir. Hatta problemi daha da karmaşık hale getirir. Problem ve süreç bir kenara atılmadan, asıl odaklanılması gereken çözümdür. Başaran insanlar ve başaran toplumlar çözümü düşünenler arasından çıkar. Toplumsal meselelerde çözümün yapıtaşı insandır ve insana ait düşüncelerdir. Kendimizden başlayarak düşünceleri değiştirebilirsek; içinde bulunduğumuz, daha ziyade sizin ifade ettiğiniz bu toplumsal buhranı aşabiliriz. Neticede ise hem inançlarımız değişecek, hem söylediklerimiz, hem yaptıklarımız...
Eleştirimi mazur görün; bence siz bu karamsar yaklaşımınızla daha çok probleme hizmet ediyor gibisiniz. Bu bakış açısı farkına vararak yahut varmadan dahiline girdiğiniz bir ideolojinin, dini bir anlayışın yansıması da olabilir. Bu durumu en iyi siz analiz edebilirsiniz.
Gelişen teknolojiye, şehirleşmeye, küresel bir dünya kültürünün oluşuyor olmasına bağlı olarak toplumun bir takım değerlerini kaybetmesi, yeni değerler kazanması kaçınılmazdır. Dünyada hakim olan kültür şu an batı kültürüdür. Niye mi? Çünkü küreselleşen dünyada toplumlara hangi kültürün egemen olacağını güç belirler. Batı askeri, siyasi, ekonomik ve teknolojik açıdan güç sahibidir. Gücün ise doğruları, iyileri, güzelleri; doğrudan veya dolaylı yoldan belirlemek gibi kötü bir huyu vardır.
Ben eleştiri oklarının insanlar, toplumlar ve olaylar üzerinden mümkün mertebe çekilerek bizzat nefsimize yönlendirilmesi gerektiği kanısındayım. Herşey kötü, evet; hatta daha da kötüye gidiyor. Peki ben ne kadar iyiyim? Ne kadar gerçekçi, ne kadar sağlıklı düşünüyorum? Düşünüp inanca dönüştürdüklerimi ne kadar gündelik hayata tatbik edebiliyorum? Bu soruları sormamız lazım kendimize, ilk önce benden başlamak üzere. Güzel bir söz var, severim: İnsanı düzelt ki dünya düzelsin. İnsanları düzeltmenin en tutarlı yolu nedir biliyor musunuz? Kendini düzeltmek.
Yanlış anlaşılmasın, yazdıklarımın bütünü sizin nezdinizde kendime söylediklerimdir.
Benim için şu cümleler hayatın ifadesidir: Düşün, inan ve harekete geç. Bir adım ötesi daha etkieyici: Düşünürken inan, inanırken düşün ve süreç dahilinde hep hareket halinde ol. Bizim toplum olarak atalet halinde yerimizde sayıyor oluşumuzun temel nedeni, bu süreci tamamlayamıyor oluşumuzdur. Bireylerimiz bunu başaramadığı için dolayısıyla bir bütün halinde başaramıyoruz. Yahut başaramayanlar, başaranlara baskın geldiği için...
Ben ne zaman mutluluk diye birşeyin varlığını fark ettim biliyor musunuz? İnsanlardan, hayattan, kaderden, ülkeden ve benim dışımdaki herşeyden şikayet etmeyi bırakmaya çalıştığım gün. Kendimden şikayet etmek bana daha çok acı verdi fakat çözümün nerede olduğunu da gösterdi. Yirmibeş yıldır aradığım şey meğerse içimdeymiş.
Yazınız ve bakış açınız ilgi alanıma girdiğinden biraz uzun yazdım, kusura bakmayın.
Değerli kalemdaşım her yiğidin ayrı ayrı Yoğurt yiyişi var Yer damar damar, insanlar çeşit çeşit Lakin toprağa düşen bedenlerin akibeti kabri eşit Yorumunuz manidardı Saygılar
Ben aslında varlığımın yeni yeni farkına vardım sayın hocam. Kıymetsiz göründüğüm zamanlardan geçip kendimi bulmak adına tüm uğraşım.
Kesinlikle sevmeyi ve değerlerini unutan insanların var olduğunu kabullenip aslında sevgisizlikle kendimize düşman olduğumuz da su götürmez bir gerçek yine de yine de...
Bu kabus sonlanmalı ve zincirlerimizi kırmalıyız ve ben yeniden başladım yaşamaya ve yaşatmaya.
tebessüm saklı yüreğimi boca ediyorum artık ve özlediğim gülümseme ile hemhal insan sevgime de kaldığım yerden devam ediyorum.
Sebepsiz insanlar nefret edebilmekte lakin ben sebepsiz sevmeyi çok seviyorum sevilmekten ümidi kessem de biliyorum ben sevdikçe çoğalıyorum.
Hüzne dönük yüzümü erteledim şimdilik.
İçimdeki coşku ve heyecanı etrafıma da yansıtmayı seviyorum.
Sevgi ve umut...bu güzel ikiliyi katık ettik mi hayat daha yaşanılır bir yer.
Addedilen değil önem arz eden sadece sahip olduklarımız ve pay etmek yine bize düşen.
Sevgiden de öte iyi niyet.
Savurduğum ve savunduğum.
Yel-değirmenlerine çiçek fırlatmak ve geri dönümü evrende çoğalan bir umut bulutu.
Kaçıncı kez doğduğumu unuttum çekinmiyorum asla hem kendimden hem insanlardan asla çekinmiyorum.
Bu övgü dolu yanıt karşısında ne diyeceğimi şaşırdım sayın hocam. Sonsuz kere teşekkür ediyorum. Fark ettiğim bazen çok uzak durduğum ama kendime borçlu olduğum ve Rabbime söz verdiğim üzere. Vazgeçmek çok kolay ve bunu sayısız kere yaşadım ama hayattan vazgeçmek mümkün olmuyor. Bağlıyım çok şey ve sayısız duygu içimde volta atıyor ve ulaştığım enginlik yine beni bana sunan. Sevginin ve umudun iş birlikteliği lakin zaman zaman umutsuzluğa kapıldığım. Tehir ettiğim çok şey var ve asılı kaldığım güzellikler ve gönül gözüme borçlu olduğum ve değerli dostlarıma sevebildiğim kadar da kendime ve hayata sahip çıktığım. Söyleyecek ne çok şey var her gün güneşle doğan ama güneşle batmayan da...
Tüm içtenliğimle teşekkür ediyorum.
Sonsuzluğun sancağını yazarak ve severek saklı tutuyorum avuçlarımda.
Sevgili şairem gönül bahçenize ,ufkunuza,bilgeliğinize densiz hayata,acımasız hayata nasıl tutunduğunuzu özünüz ve faziletinizle nasıl bir yaşam savaşı verdiğinizi hayranlıkla, ve itiraf edeyim kıskançlıkla izliyorum
Öyle bir cevher yatıyor ki göğüs kafesinizde patlayan bir yanar dağ misali önü ardı gelmiyor bütün olumsuzlukları,bütün haksızlıkları,bütün hukuksuzlukları bütün adaletsizlikleri elinizin tersiyle itip doğruluk,dürüstlük,vicdan adına yeniden hayatı yeşertmeyi ,yeniden doğmayı göze alacak kadar kararlılığınızı ve ikrarınızı her şeye ,ama her şeye rağmen sürdürmeye çalışıyorsunuz
O cesur,o bilge,o vicdan,izan sahibi yüreğinize bin selam olsun İyiki varsınız can dost şairem
Edebiyatta sizin gibi bir asil yüreğe rastlayacağımı inan bilemiyordum Bu yönden kendimi çok şanslı bahtiyar ad ediyorum Sıcak insani yüreğinize bin selam olsun Çok değerli şairem Saygı ile efendim
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.