7
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1316
Okunma

Yazacaksın…
Var olmak ve var etmek için,
Yaşamın kıyısına tüm tırnaklarınla asılı kalmak için,
Üstüne biçilen sıfatların altında kalmamak, tüm yakıştırmalara kulaklarını tıkamak için yazacaksın.
Konuşamadığın, avaz avaz bağıramadığın için, üstüne basmaya çalışanların ayaklarının altında kalmamak için yazacaksın.
Sana sağır olan beşere kim olduğunu hatırlatmak ve gözlerine şimdi olduğu gibi dimdik bakmak,
Yaşadığın için utanmadığını anlatmak için yazacaksın.
Başkalarına benzememek için yazacaksın mesela.
Kırıp dizini evde oturmadığın için, cinsiyetçi güruhun karşısında sıyrılıp çürüyen etinden ruhunla durabilmek için, namus algısının bir damla kan ve bir parça ete hapsolmayacak kadar yüce,
erdemin her şeye ama her şeye rağmen affetmek olduğunu öğrendiğin için, hırs ve kinin aydınlık ruhunun katili olduğunu bildiğin için, yalnızlığının kendine lütfetmiş olduğun en büyük hediye olduğunu bildiğin ve seçilmiş yalnızlığının nasıl bir mutluluk kaynağı olduğunu, bilmeyenlere de anlatmanın insanlığının sana vermiş olduğu en büyük görev olduğu için yazacaksın.
Gerisi laf-ı güzaf…
Yerle bir olmuş bir hayatın sokaklarında kaldırım taşlarını sayıyorum.
Kendime kurduğum 45m2 lik cumhuriyette, tarafıma biat eden iki kedi ve bir insanoğluyla beraber üstesinden gelmeye çalıştığım angaryaları takvime işaretlemeyi bırakalı çok oldu.
Tanrının bahşetmiş olduğu anlayış ve sabrın beni onurlandırdığını mı yoksa lanetlediğini mi anlayamayacak kadar kafam karışık.
Sigara dumanından sararmış parmaklarıma yeniden yazmayı öğretmeye çalışıyorum.
Ne yapacağımı ve nerden başlayacağımı bilmeden.
Ben yalnız uyumamak için kokusuna yabancı olduğu adamlarla sevişen kadınların rüyalarından geliyorum.
Puslu ve kirli şehir sabahlarında bir nefes aralığında ısınmak için parkasına biraz daha sarılan adamların, elinden tutup götürecek kimsesi olmadığı için zifiri karanlıkta koşar adım okula gitmeye çalışan çocukların, akşam yediği dayağın şükrüyle yüzünü gizleyerek fabrika servisi bekleyen cinsiyetsiz ihtiyarların şehrinden.
Gelirken arkamda koca bir ömür bıraktım.
Ala sabahların vardiya düdükleriyle iriteleştiği, ayazın çatlattığı ellerinden sızan kanı alınlarının tuzlu teriyle sağaltan adamların, kadınların, daha bıyığı yeni terlemiş gariban Mustafaların, Ayşelerin yaşadığı koca bir ömür.
Hepsini attım zihnimin ince kıvrımlarına.
Gördüm ki zihin doymaz bir dev, zihin aç gözlü bir obur, zihin hasis bir beşer…
Şimdi tek tek çıkarıp her birini, hikayesini yazma zamanı.
Ben o kadınım.
Doğduğunda babasının kızı, evlendiğinde kocasının karısı, doğurduğunda çocuğunun annesi, boşandığında ise başkasının eskisi gibi dul diye sıfatlandırdığınız kadınım.
Çalışırken cinsiyetinin önemi olmayan, ama yaşamaya çalıştığında onlarca sıfatı üstüne biçip oturtmaya çalıştığınız ve hayatını zapetmek istediğiniz, kapalı kapılar ve deri koltuklar üzerinde yayılmış otururken pembe panjurlu hayatlarınızın verdiği cesaretle bol kepçeden nasihat ettiğiniz kadın.
2015’Aydın
Aylin ÇALIŞKAN