1
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
675
Okunma
Zamandan uzaklaşırken kendini sürükleyen köleler gibi
acıyı ,nefreti ,düşmanlığı,kaygıyı
özlemeyi
çok aşık olan mecnunun hikayesinde ,kendi kuyusuna nefesi yetmeyen yusufu
tanımayı düşledik çoğu kez
ağzı mühürlenmiş tutkuları içimizde çürüyene dek taşıdık...
Yalan söylemenin günahını öğretenden
yatağında gözyaşı döken bir nehirin çığlığına sağır kalmayı insanlığın zayıf yanlarından affedilir suç saydık
oysa o nehirde yıkanan annelerimizdi
kızlarımızdı
ninelerimizdi...
kızılcık şerbeti hikayelerinin tek savunucusu erdemdi
susanlara altın köşkler vaadiyle çadırdan yoksulluklar sunuldu...
Zaman sancıılarında hergün yeni utançlar, yeni edepsizlikler doğururken bir takım gözleri kefen kumaşı ile bağlanmış her beyazı dünya beyaz diye lanse eden kör şarkıcıları sağır oluncaya kadar dinledik
En son kimi kırdım ? ,en son kimi incittim ? diye düşünce temizliği yapılmayınca affetmeyi ,özür dilemekten daha ıyı bir marifet zannedenlerin ağzında sakız olmuş şiirlere sığınmak kalıyor ki
hopp diyorum durun bir dakika
o şiirlerin beyninizde yarattığı sarsıntılara dayanacak gücünüz var mı ?
Zaman her birşeyin ilacıdır diyorlar ya
değil inanın değil
aci senin acınsa ve yüreğinin içinde izlerinden gittiğin bir cümlede son anda farkettigin bir gizde saklanan gerçeği çıplak olarak gördüysen artık ardından gelen bütün zamanlar senin katilin oluyor...
Hergün bir parçan sökülürken
sen adına güvenmek denilen tarifi imkansız ,diyeti ödenmesiz duygunun kaybının yasını tutuyorsun sadece
--kimselerden vazgeçmedim --
kimsesizliğim benim içimde çengelli iğne ,ve tenimde yaftası yıldızlı bir masal...
YILDIZ