Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Dramatik Buluntular
Dramatik Buluntular

Gördün ve sadece izledin çiçek uzatan kentleri bıçaklayanları

Yorum

Gördün ve sadece izledin çiçek uzatan kentleri bıçaklayanları

2

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

1494

Okunma

Gördün ve sadece izledin çiçek uzatan kentleri bıçaklayanları




Kafanın içinde sürekli hareket halinde olan bir yer, küçük cümleler sığınağı.
Pas caddesi. Belleğin sisten yapılmış toplantı odası. Yenilgi onarıcılarının olmadığı,
gerçeklerle düşlerin birbirine karıştığı, düşüncelerin kedere dönüştüğü,
kontrol altına alınamayan o büyük cadde. Ve ölmüş bir şairin sesi duyuluyor dipten:


“Ben bir başkasıdır!”


Karşı kaldırımda, bakışlarıyla gideceğin yönü işaret ediyor elleri yakılmış biri.
Yürüyorsun, ayrıntılar konvoyu arkandan geliyor
ve söz davulcularının yüzünde ihanet taşıyan atlar koşuyor.
Kayboluyorsun seni mağlup etmişlerin şöleninde.
Az ilerlediğinde affedilmemiş bir limanla karşılaşıyorsun.
Detone gemilerin uğultusudur seni oraya götüren.


Her yer sömürünün hatırlatıldığı anıtlarla dolu.
Gözdağı, o kadar yükseldi ki!



Tutku uzmanları, sahtelik sunucuları, pazar yerleri, kamaştıran boşluk,
görünmeyen el, fiyat etiketleri, yabancılaşmış tanıdıklar ve insanın iflası…
Hayatının üstüne basıp geçiyor hepsi. Başlarında ironi oğlu ironi…
Anımsıyorsun, neden kovulduğunu mücadeleciler semtinden.
Anımsıyorsun o çılgın sözü pişmanlıklar içinde:


“Keşke ağaçların kalbine inansaydım!”


Azabın kökenine iniyorsun. Simsiyah bir ülke.
Karanlık bir çukurun içinde ezilenlerin korkunç gözleri.
Zihnin acısını temsil eden o nöbetçi ses karşılıyor seni orada:


Gördün ve sadece izledin
çiçek uzatan kentleri bıçaklayanları.



"Ah keşke bir yok oluş kiralayıp da gitsem" diyorsun.
Gitsem ve kurtulsam bu maskeli seyirciler uygarlığından.
Gidemeyeceğini biliyorsun
ve hatırlıyorsun yenilgi takviminin son yaprağına yazdığın şu sözü:


“Gitmek edebiyatta bir aksesuar ismidir sadece”


Yeniden karşına çıkıp “şurası, hissizlik kanseri” diyor elleri yakılmış olan.
İnsanın içindeki ıslak sınırı gösteriyor. Susturulmuş arzunun mekânını.
Şurası da tanrının insanlara en büyük armağanlarından biri:
“Leke yağmuru düğmesi” sürekli çalışır halde olan.


Ya şurası? diyorum ona, şu buz çölü gibi görünen,
hani hiçbir şey olmamışçasına ışıkların sürekli yanıp söndüğü,
şu hiçliğin mutlu sessizliği, kılıç ve kan anayasasına boyun eğmiş
şu büyük çoğunluğun teslim olduğu sınırsız komedya?


“Orası da herkesin kendi küçük dramında boğulduğu yer”



Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gördün ve sadece izledin çiçek uzatan kentleri bıçaklayanları Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gördün ve sadece izledin çiçek uzatan kentleri bıçaklayanları yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Gördün ve sadece izledin çiçek uzatan kentleri bıçaklayanları yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
24.11.2018 19:43:03
diplerden bakmak yazarı besler. yüzeyden bakan kendi gerçekliğinin farkına varamaz.
sevgiler.
Afet İnce Kırat
Afet İnce Kırat, @afet-ince-kirat
24.11.2018 14:07:12
10 puan verdi
Bazen bir şiiri, nesri onlarca kişi okur, ortak düşünceleri şudur; anlamsız kopuk düşünceler… ( Bunu çok defa yaşadığım için biliyorum) neden anlaşılmaz, neden anlayamıyorum, neden anlaşılmıyorum?

Bilgi birikimi yetersiz belki, belki anlamaya çalışmak yoruyor insanı. Belkileri bir kenara koyarsak yaşanmışlık asıl eksik olan. Bir kişi hayal gücü çok yoğun değilse yaşamadığı olayların getirisini, götürüsünü nasıl bilebilir, düşmediyse o duruma nasıl anlayabilir hissedileni, hissettirmeye çalışılanı.

Senelerdir okuyoruz efendim, belki de milyonlarca şiir, öykü, makale vs… hangisi akılda kalmış, hangisi ruhundaki fayları yerinden oynatmış… vardır elbette ama karınca sürüsü içindeki bir kör karıncayı bulmak gibi bir şey onu hatırlamak, unutmamak… Farklı yazılmalı, farklı olayları farklı şekilde anlatacaksın efendi… Bırak sadece okuyanlar anlasın, bırak sadece o zamanı, olayı yaşayanlar anlasın, önemli olan senin anlatamadıklarını bir şekilde ortaya çıkartma çaban değil mi?

Şiir ve nesir konusunda savunduğum bir tez vardır, her okuyan farklı olayları hissedebiliyorsa, farklı duyguları yaşayabiliyorsa, her okuduğunda da farklılık görüyorsa o daha değerlidir sanat konusunda.

Şiirlerinizde ve bu yazınızda yaşadıklarımla ilgili çok olayı canlandırdım gözümde. Belki yazarken siz onu kastetmemişsinizdir ama ben buldum.

Azabın kökenine iniyorsun. Simsiyah bir ülke.
Karanlık bir çukurun içinde ezilenlerin korkunç gözleri.
Zihnin acısını temsil eden o nöbetçi ses karşılıyor seni orada:


Gördün ve sadece izledin
çiçek uzatan kentleri bıçaklayanları.

Sadece bu bölüm bile başlı başına bir şiir bir hikayenin özeti olabilir.

Yazın siz farkınızı farkedecekler bir gün.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL