13
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
1775
Okunma

İçimde büyüyen bir boşluk...sanki sözcüklerden örülmüş, devasa bir yapının enkazı. Gelip gidip izliyorum. Gelip gidip küsüyorum bir kez daha.
Sanki sözcüklerden örülmüş hayat: yok saydığımda yok olduğumu hissediyorum.
Oğlum yazmış az önce, ben de özledim, gelip alın. Sarılsam geçecek gibi onca kırgınlık. Sarılsam atlayacağız o günü ve yine tamam olacağım.
Evlat sıcaklığının iyi gelmediği bir üşüme yok. Tüm titreyişlerimde bedenimi ovaladığım kar o. Bütün yangınlarımı soğutan su.
Hiç bir şey yapmadan oturuyorum. Oturup düşünüyorum. Kalbimden geçenleri dillendirsem, ne bu şehir taşır beni artık, ne ben bu şehre sığarım.
Bir yandan hiç olmadığım kadar dinginim. Bu korkutucu. Bu isteksizlik, bu mücadeleden bıkmışlık korkutucu.
Anlaşılmamak, hepsinden daha...
Böyle zamanlarda, bahaneler üreterek devam ettiğim her türlü zararlı alışkanlığıma gönül rahatlığıyla sığınıyorum. Kaçıncı sigarayı yaktım kim bilir, kim bilir kaçıncı kez hak verdim hatalarıma.
Tahtıravallinin bir koltuğu boş. Kurulacak bir denge yok. Ne yükselebilirim bulutlara, ne düşüşe geçebilirim. Ne bir inme endişesi, ne bir yükselme heyecanı ve hevesi... Ama bunların hiç birinin önemi yok şimdi. Şimdi varsa yoksa içim, varsa yoksa içimden geçenler...
Ah, sevmiyorum bu hallerimi. Kendimi dinlemek çok yorucu. Oysa demin çalan telefonu da açmadım. Birini dinlemek de yorucu şimdi.
Şimdi hiç geçmiyor. Şimdi hep dünün uzantısı. Şimdi, bitmeyen bir uyku gibi sarmaladı benliğimi. Uyanırsam; sonra...