7
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1235
Okunma


Mükemmel bir toplum olmak için çok uğraştık evlat diye sayıklamaya başladı Gordon ,ağzından kan geliyordu çenesini kapatması için altının ortasına bir el daha sıktım.
Bir insanın ölürken dahi yaptığı yanlışları doğru olarak görmesi belkide onun doğruyu yaptığını gösterirmiydi, insanlık tarihinde milyonlarca doğru vardı o vakit.
İşte bu basamak toplum olmanın başlı başına bir hata olduğunu gösteriyordu. Biz insanoğlu kaçınılmaz yok oluşa her an daha da yakınlaşıyoruz çünkü biz bir virüs gibi var olduğumuz organizmayı yok etmeden rahat etmiyoruz.
Bunlar eski zaman sözleri sayılır artık , zira felsefe yasaklanalı çok oldu aslında sizlere tüm yasakların nasıl başladığı ile ilgili bir hikaye anlatmam gerek. Orwell !984 ü yazalı çok olmuştu, ikinci dünya savaşı bitmiş,duvar yıkılmış,komünistler Moskova’dan sürülmüş, ana gibi yar Bağdat gibi diyar talan edilmiş. Ortadoğu da her zaman ki gibi kan gövdeyi götürmüşken ve sonra aradan çok fazla olmayan bir zaman geçtikten sonra ,üçüncü dünya savaşı patlak verdi. Sanılanın aksine savaş beş ay gibi kısa bir sürede sonuçlandı tarafların hiç biri galip olarak çıkamadı bu savaştan
Savaşın durması gerekiyordu çünkü kendimizi yok etmek üzereydik... Yok ettik de sayılır bilinen insanlık tarihine dair yapısal eserlerin yüzde 90 ı bu savaşta yok oldu yazınsal eserlerin binlercesinin tarihi nüshaları yok oldu. Evet bilgi ve teknolojimizi koruduk korumasına ama keşke onuda koruyamasaydık.
Üçüncü büyük savaş’da kimyasal ve biyolojik silahları öyle çok ve öyle hızlı kullandık ki ,yıkım da öyle hızlı geldi .. Bu aşırı hızlı biyolojik savaşın ilk sonuçları bir buçuk milyara yakın ölüm olarak ortaya çıktı. Tekrarında gelen açlık hastalık bölgesel çatışmalar ile de neredeyse bir milyara yakın insan daha öldü. Mültecilik kavramı ortadan kalkmıştı zira artık hepimiz mülteci sayılırdık.
Savaşın yaralarını sarmak imkansızdan ötesi değil iken savaştan daha kötüsü bir yıl sonra başladı. DRT hastalığının ilk ortaya çıktığı noktalar olarak İngiltere, Japonya , Venezüella,Amerika ,Hindistan,Mısır,İtalya ve Çindi. Hava,su,gıda ürünleri ve hasta bireyle birebir iletişim yoluyla bulaşan virüsü ilk olarak zombi filmlerindekine benzetmiştik. Hasta birey ilk olarak saldırganlaşıyor çevresine zarar verip iki üç saat içinde yatağa düşüyor ve ortalama yirmi dört saat olmadan ölüyordu. Ta ki kimilerinin ölmediği ortaya çıkana kadar, beklediğiniz gibi yürüyen ölüler değildi bunlar. Standart insan kuvvetinin iki katına sahip zeka olarak yine aynı dercede ortalamanın iki katına sahip mükemmel birer birey olarak geri geliyorlardı.
Elbette geriye gelenlerin sayısı yüzbinlerde bir di gerisi hep ölüm. Zaman içinde ölümlerde geriye gelenlerde çoğaldıkça, geriye gelenler bu işe bir son vermenin gerektiğini düşündüler.Artık doğayı maffetmeyecektik zira bizim bu savaşımız doğada da belirsiz evrimler ortaya çıkarmış kimi türler yok olmuş ve yeni türler ortaya çıkmıştı.
Yeni insan ırkının saldırgan türler üzerinde hakimiyet kurması fazla uzun sürmedi. İnsan nüfüsu elli milyonun biraz altına düşmüş olsada artık eskisinde daha zeki ve güçlü olarak medeniyetimizi tekrar kurmaya başladık. üstelik üzerine koyarak doğayla barışık bir ırk olmuştuk metropollerimiz yine vardı evet ama sayıları azdı ve sınırlarımızı aşmıyorduk. Yirmi yıllık ilk iyileşme döneminden sonra insanoğlunun liderleri .Tekrar yükselmeye ve yüz milyona dayanan insan nüfusunun bu şekilde çoğalmaması gerektiğine karar verdiler. Herhangi bir fiziksel ve zihinsel sorunu olan bireyleri öldürerek başladılar işe.
Artık çiftler hamileliğe kendileri karar veremiyordu hükümet çiftleri kendileri şeçiyor, Sperm ve yumurta siteril ortamlarda doktorlar tarafından dölleniyordu. Doğum olayını yine kadınlar yapıyordu , Taki aradan bir yirmi yıl daha geçip hükümet yeni bir karar alana değin. İki biyolojik bireyin cinsel olarak birleşmesi artık yasaktı cinsel arzular için hazırlanmış erkek yada dişi sex robotları topluma dağıtılmıştı
Birbiriyle cinsel birleşim kuran biyolojik bireyler toplum için birer leke olarak görülüp şehirlerden sürülüp vahşileşmiş doğanın en derinlerine bırakılıyorlardı. Her ne kadar evrimsel olarak insanlığın zirvesindeki zeka ve güce sakip olsada bu bireyler şehirlerin dışında yalnız başlarına var olma ihtimalleri milyarlarda bir di.
Zira toplumsal lekeler idam edilmiyor ancak sürgünde daha acılı bir şekilde ölüyorlardı.
Toplumun devamlılığı için ise belli damızlık erkek ve kadınlar seçiliyor yumurta ve sperm genetik düzeltmeler ile birleştiriliyor ve kovanlarda büyütülüyordu.
İşte bende o kovan çocuklarından biriyim
Yirmi yaşıma geldiğimde mükemmel toplumumuzun bana sağladığı imkanlara ve hayata şükranlarımı sunmak adına B.Y.Ö şirketinde genetik mühendislik alanında çalışmalar yapmak için hayata atıldım. Bir babam yada annem yok. Ben insanlığın mükemmel tohumuyum, mükemmel bir şehirde yaşıyor ,mükemmel yiyecekler yiyor, haftalık ay veyahut mars seyahatlerine gidebiliyorum. Söylemeden geçmeyeyim insanlığın mükemmeliyeti sadece genetik ile sınırlı kalmadı, mühendislik ve diğer tüm teknolojilerde de aşırı hızlı bir şekilde ileriye gittik. Artık daha hızlı araçlara sahibiz güneş sistemimizi tamamen keşfettik hatta Marsın Terraform işleminin bir beş yıla son bulmasını bekliyor insanlık.
Ne kadar ileride olduğumuzu görüyorsunuz değil mi.
Elbette bu noktaya gelmek için feda ettiğimiz milyonlar var en iyisi bu. Türümüzün tamamen yok olmasından ise en iyisi bu.
Hep bunu söyledimve hep bunu söyleyeceğim diye düşünüyordum, giderek gelişip insan vari duygulara sahip olan bana sadık robotum Barbara yada bunu söyledim. İnsanlığın bu noktaya gelmesi için feda edilenler mübahtır daha ileriye gidilme ihtimali varsa feda edilecek yeni bireylerde olmalıdır.
Sisteme olan sıkı sıkıya bağım ve mükemmel çalışmlarım sayesinde işimde yükselmem çok sürmedi insanlık mükemmelleşirken ben artık erken yaşta dişlilerin başına geçmiştim. Hayat güzeldi Barbara vardı ve ben mutlu idim.
Ta ki onu görene kadar
adı Amelia
bir kovan nesli aynı benim gibi
gördüğüm en güzel kovan nesli.
Biyolojik bir dişiye bunları hissetmem dahi suç aslında oysa o çok güzel...
O günün gecesi Barbara ya dokunmadım çünkü aklımda sadece Amelia’nın gözleri vardı