3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1587
Okunma

YAŞANDIĞI dönemde Türkiye’yi sarsan 68 Kuşağı hakkında bugüne kadar çok şey yazıldı. O dönemin ansiklopedilere, kitaplara geçmiş kahramanları bugün 70 yaş civarında...Gencecik yaşlarında tarih oldular. Bir bölümü idam edildi, öldürüldü, sağ kalanlarıysa uzun yıllar hapislerde yattı..
Ve bazıları da benim gibi onların arasından çıkıp bu sitelere kadar geldi devrimcilik ruhunun ve meşalesinin asla sönmeyeceğini kanıtlamanın ölümsüz inancıyla.
Göze aldıkları az şey değildi, devrim yapmak için yola çıkmışlardı. Arkalarında onurlu bir tarih bıraktılar. Giriştikleri hareketin faturasını hak etmedikleri kadar ağır ödediler.
Şimdiye kadar yazılanların büyük çoğunluğu, yapılan eylemlerin, siyasal ağırlığına denk düşen eserlerdi.
Oysa 68 Kuşağı’nın bir de "genç yüzü" vardı. Yaşları 18 ile 25 arasında değişen öğrenci önderleri yürekli oldukları kadar çalışkan, neşeli, esprili, şakacı gençlerdi. Hayattan tat almasını biliyorlardı.
Eğer bir bölümü öldürülmüş olmasaydı, kahkahalarla okuyacağınız bir metin ortaya çıkabilirdi. Bu yazı dizisi 68’in gülen yüzünü anlatmaya çalışan "buruk" bir tebessümdür!..
İSTANBUL Üniversitesi öğrencileri derslerden ve eylemlerden arta kalan zamanlarda Beyazıt’taki Çınaraltı çay bahçesinde oturup sohbet ederlerdi. Eğer gündemde hareket yoksa konuşmalar, "Türkiye’yi kurtarma" ekseninden uzaklaşıp yaşlarının gereği olan aşk kulvarına girerdi.
Yine böylesi bir ortamda İktisat’tan Mehdi Beşpınar ve Hukuk’tan Deniz Gezmiş bir kaç arkadaşıyla çay içiyorlar. Üniversitenin en güzel kızlarından "Tıbbiyeli Modesty" de iki masa ileride oturuyor.
Modesty, o yıllarda Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan bir çizgi romanın siyahlar içindeki esas kızı... Bu Tıbbiyeli kız da, siyah deri pantolon siyah deri ceket giyiyor. Siyah saçları ve kömür karası gözleriyle çizgi romandan çıkıp üniversiteye düşmüş gibi duruyor. Bu benzerlik yüzünden kıza Modesty adı takılıyor.
Bizimkilerin masada Modesty’nin ulaşılmazlığı üzerine derin tahliller yapılırken Deniz, zor işlerin adamı olarak ortaya atılıyor:
"Ben şimdi gider bu kıza bir ilan - ı aşk ederim, yarım saat içinde götürür Beyazıt Kulesi’nde onu öperim!" Arkadaşları da onu yüreklendiriyor:
"Oğlum hayal görme, sen kime ilan -ı aşk ettin ki?"
Deniz, cümlenin sonunu beklemeden kalkıp Modesty’nin masasına gidiyor. Kendisini ajitatif bir girizgahla tanıtıyor:
"Ben, Amerikan emperyalizmine, Sovyet revizyonizmine, Romen dejenerasyonuna ve Yugoslav soytarılığına karşı mücadele eden Türkiyeli devrimci Deniz Gezmiş!"
Kız şaşırıyor ama Deniz’i tanıdığını da zarif bir biçimde belli ediyor:
"Aaaa biliyorum, deli misin nesin?"
Deniz, ilan - ı aşk gerekçesini de ideolojik bir temele dayandırıyor:
"Biz devrimciler her şeyin en iyisini, en güzelini isteriz. Burada en güzel sensin! Seninle arkadaş olmak istiyorum."
"Çekil git başımdan!"
"Hayır oturacağım."
Deniz, Modesty’nin masasına oturuyor. Olayın "tarihi tanığı" Mehdi Beşpınar bundan sonrasını şöyle anlatıyor:
"Yarım saat dolmadan masadan birlikte kalktılar. Biz de elli adım arkalarında... Beyazıt Kulesi’ne girip yukarı çıktılar. Yukarıda ne olduğunu bilmiyorum. Çünkü biz aşağıda kaldık."
Biz kendimizden başka kurtarıcı aramadık
Biz fani olmuş insanlardan medet umup gelip bizi kurtarmalarını beklemedik
Biz klasik söylemleri yıllarca dilimize pelesenk edip bunlarla avunmadık
Biz at gözlüğüyle değil ileriyi gören gözlerle evreni kucakladık
Biz Devrimci ruhumuzla şahlanıp ülkeyi özgürlük ve bağımsızlığa taşımaya ant içip bu uğurda öldük
Biz kendi devrimci tarihimizi kendimiz yazdık
Biz tek din - tek adam- tek kurtarıcı ideolojisine tapınmadık
Biz toprağa uzanmış yıldızların altında her an ölümü beklerken en güzel ve gerçek aşk şiirlerini yazdık…Biz yalnızca bir kez sevdik…
Elli yıl sonra bu bilgi çağında ve bir edebiyat sitesinde kalkıp
Çok okuyan çok güzel yazar deyip yorumları cevaplarken bile ayırımcılık yapmadık
Kendi görüşümüze ters düşen görüşte olanları silip atmadık
Kibirden değil içine düştüğümüz acıları burnumuzun ucunu bile göremeyecek hale gelmedik
Benim bilgim tahsilim mesleğim edebiyatçılığım senin yetersizliğini döver! deyip gülünç durumlara düşmedik
Biz dosta düşmana iletişim yollarını kapatmadık korkak aciz ve namertçe
İşte bu nedenlerledir ki
Biz Hep Genç ve Güzel Kaldık