Yağmur yağıyor... Her şey öylesine olağan ve tam da olması gerektiği gibiydi. Belki de oturduğum şu sandalyede kimbilir daha kaç defa çoğalttığım düşlerimi, suskunlukla sarmalayıp gecenin boşluklarına savurduğum sadece bir yanılsamaydı. Kırgın değildim oysa, Yalnızca ürpertisini bırakan bir mevsim yorgunluğu, bir uçtan bir uca incinmiş bir göğün ezgisinde kaybolmuşluk hissi. Çelişkilerin girdabında karanlık peleriniyle bir yığın soru, Defalarca ötelediğim Ama hâlâ masamda Kitabımın ilk satırında Ve gözlerimin dokunduğu her yerde.. Bir mevsim çığlığı bu, zaman kırılır, Yol yorulur, Bir şehir susar. Ama Hep aynı bakış ezinç ruhunu kaybetmeden durur Öyle Ürkek, Telaşlı.. Belki bu yüzden bir kirlangic kalbi günbegün atar durur Sol yanında Ve ben, Güneşin rengarenk bir resimden sıyrılıp yüzüme değdiği her sabah, Belki daha çok umutlu olabilirdim, Annemden daha az hüzünlü Bir çocuk kadar umarsız, Ve bir gülüş sıcaklığında çok daha fazla sevebilirdim belki hayatı. Yaşıyor Ama işte Herkes, Yürüyor,yazıyor,okuyor, Harap olmuş sevinçler,gülümseyişler ve avuntularla.. En afili sözcüklerin bile karmasık hüznü saklamaya yetmediği, talan edilmiş hayallerin ve bilinmezliklerin büyüsünde koca bir yok oluşla, Yitirerek. Ve yitirilerek... Değil mi ki, ’Var oluşun gittikçe büyüyen sığ çatlaklarında yalnızlaşan insan.’ Ve kalabalıklar içinde artan hiç’lik hissi.. Yağmur yağıyor... Yakamoz düşlerinde bir bankın terk edilmişligi Şimdi Gece, Issızlığın en güzel resmi. Hissediyorum, her an ezecek gulumseyisimi, başkalarının hayallerinden bende kalan sızı. Oysa, Zordur imkansızı düşlemek. Ruhu sararken bitimsiz yenilgiler. Yağmur yağıyor... Yine Ve hep sürecek ’İçimdeki yangın’ Baharı hissedene dek! |