3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
962
Okunma

Merhaba Sevgili Osman;
Tam iki yıl yedi ay yirmi altı gün geçmiş sana yazdığım son mektubumun üstünden.
Bu çok uzun bir süreç bunu biliyorum. Ancak senin bu memlekette neler olup bittiğini ne hallerde olduğumuzu bildiğini hiç sanmıyorum.
Bırak sana iki cümle yazmayı yerdemiyim göktemiyim yitirmişim ben zamanı..
Gerçi daha önce yazdıklarıma ekleyecek fazla bir şeyde yok belki..
Sürüp gidiyor memleketin içler acısı perişan hali.
Ancak şu var ki senin şu ‘satış işlerinle’ kıyaslandığında zamanımızın ‘satıcılarının’ yanında sen bir çömez sen bir acemi çaylak hatta dış kapının mandalı bile olamazsın hey gidi Osman hey!
Nereden nerelere geldik. Bunun adına da ’çağ atlamak’ deniyor artık Osman.!
Adamlar satmadık bir karış toprak yemedik bir yetim bir garip malı bırakmadıkları gibi memleketin anasını bile sattılar inan! Buna itiraz edenlere de “Beğenmiyorsan ananı da al git” dediler. Sanki anamız varmış gibi..
Hem doğup büyüdüğüm ekmeğini yediğim suyunu içtiğim onca şehit ve emek verdiğim yurdumu bunlara bırakıp gidecek göz var mı bende. Bizim gibiler gitsin ki onlar daha iyi götürsünler.
Memlekete doldurdular her ırktan vatanlarından kaçan hain ve alçakları onlar da okuyor canımıza. Verilen onca olanak ve bolluktan kudurmuşçasına.
Memlekette ayakkabı kutusu sıkıntısı baş gösterdi birden bire. Neden dersen yeni yetme oğulcuklarıyla bir olup doldurup doldurup paraları kutulara saldılar elin bankalarına.
Vasatın çok altında yardımlarla yaşarken. Bir pişirimlik kahveyi bile kulpu kırık fincanla komşulardan isterken “Komşusu aç yatarken kendisi tok yatan benden değil” diyenlerin hükmünü sürdürdüğü bir ülke olduk anlayacağın…
ATA ’nın bu halka armağan ettiği ormana kaçak inşa edilen paha biçilmez sarayında ayağı yere basmadan dünyanın en şaşaalı hayatını yaşayan ve onlara kul köle olan cahil çıkarcı ve sahtekarların elinde telef olan memleketin halini bilsen de elinden bir şey gelmez.
Galata Kulesi’ni, Eminönü meydanındaki saati, şehir hatları vapurları gibi kamu mallarını saf vatandaşlara ’satarak’ ya da ’kiraya vererek’ efsane haline geldin belki ama, inan şimdiki anlı şanlı hırsız talancı ve dolandırıcıların eline su dökemezsin sen ki anlı şanlı Sülün Osmanken.
En çok da Taksim Meydanı’nın girişine paspas koyup, gelenden geçenden para toplamayı akıl etmişliğine bayılmışımdır ben.
Ne sevimli ne şeker ne komik bir dolandırıcıydın sen be Osman.
Hani o iki dilim baklava çalan çocukları kollarına kelepçe geçirip hapse atmışlardı onları bilmezsin sen. Şimdi her türlü namussuzluk ‘ayağa düştü’ Osman.
Oysa her ahlaksızlığın bir raconu bir namusu vardı eskiden be Osman. Öyle değil mi. Sen tam vaktinde gitmişsin meğer. Mesleğin onuruna halel getirmeden.
Yazacağım sana gene tez elden.
Kalbine dikkat et aman ha durmasın bu yazdıklarımı okurken.
Sağlıcakla Kal asil dolandırıcım!