Gülizar Özlem SARAÇOĞLU
57 şiiri ve 21 yazısı kayıtlı Takip Et

Ölümün Kıyısındaki Yaşama Ruhu



Günün Yazısı
Okuduğunuz yazı 24.9.2008 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

Adı, Mustafa PELİT... Adana’nın, Zeytinbeli Kasabası’nda doğmuş, evlenmiş, üç çocuk babası, pırıl pırıl yüreği olan bir güzel çoban..!

Okuma, yazması var fakat; ortaokulu okuyamamış imkansızlıklardan. Okuyabilseymiş eğer..

"İyiki de okuyamamış" diye, geçmedi değil hani yüreğimden; Mustafa PELİT’in kendi ağzından dinlerken hayatının kesitlerini, eşiyle beraber evimize ziyarete geldiğinde; iç sesimi seslendirmemiştim kendilerine, çok sevdiğimden...

Sorduğum sadece: "Anlattıklarının bazılarını, yazmamda sakınca var mı" olmuştu da demişti kesik kesik:

- "Anlat abla, hayatım roman" diye.

Öyle bir hayat ki; hayat değil, efsane yaşamı Mustafa’nın..

Dinle dinle bitmez, yaz yaz romanlar olur, buna zaman yetmez..

Gırtlak Kanseri’ni yendi Mustafa.. "Ver, kurtul" hikayesi gibi; hiç istemeden vermişti gırtlağının tamamını.. Sesinden de olmuştu, ağzından-burnundan nefes alış verişinden de olmuştu..

Annemin, gırtlağıyla beraber, o bölgedeki kasları ve lenflerini de almak zorunda kalmıştı çok sevdiğimiz Ülkü Hanım: "Hiçbir alternatif tanımak istemedim bu hastalığa.. Derinlemesine temizlik yaptım" demişti..

Koku alamıyorlardı ve hiçbir zaman da alamayacaklardı.. Boğazlarındaki küçücük delikten alıyorlar nefeslerini.. Artık süzgeçleri yok havayı temizleyen.. Aldıkları hava doğru ciğerlerde.. Poyraz’da daha bir korumak lazımmış üstelik; yoksa oradan kan gelirmiş, ciğerlerin kurumasından.. Pnömeni’ye yakalanmamaları lazım aynı zamanda.. Oldukça tehlikeli çünkü.. Annem, sıksık yakalanıyor, antibiyotikle kurutmaya çalışıyoruz, doktor tavsiyesi üzerine..

... Ve ömür boyu, çok iyi bakılmaları gerekiyor; sevenleri tarafından, gölgelerinden mahrum kalmamak için.

Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastahanesi’nde; annemin, 08/01/2008 günü ameliyatı sonrasında, muazzam bir çöküntü ve sinir sistemi bozukluğu yaşattırıldım, sorumsuzların üstlendiği sorunlularca..

Oysa; o zaman, sadece Yaşam Savaşı’nı haklı bir övgüyle anlatan Doç. Dr. Ülkü TUNCER’in ricasıyla yaklaşmıştı yanıma Mustafa PELİT.. Kırmıştım, incitmiştim yüreğini, pişman ettirmiştim içinden geçen gayesini; delice...

"Annem ölürse" korkusu daha ağırlıktaki duygumdu. Davranışımı açıklamaya gelince "Neden çok, yazacak yüreğim yok" diyebilirim şimdilik...

Aslında Ülkü Hanım bahsetmişti:

- "Annenizin durumunda olan bir hastamız konuşmayı öğrendi, çok güzel konuşuyor" diye de çok sevinmiş, tanışmak istediğimi belirtmiştim, ümitsizce...

Aynı ameliyattan çıkıp da kısa süre yaşayıp umutlanan... Ne yazık ki; bu mel’un hastalığa yenilen o kadar çok hasta vardı ki; inanıp inanmamak arasında gaile yaşıyordum ekstradan.

Aradan aylar geçti, telefon geldi: "Anneniz sizi çağırıyor. Acele gelecekmişsiniz" diye.!?

Korktum. Hemen pedallara asıldım ve vardım yan siteye.. Tel kapıyı açmamla; hastahane odasına gidip de: "Sizi öpebilir miyim, bağışlayın lütfen, kalbinizi kırdığım için" dediğim, Mustafa ve eşi oturuyorlar; annem, Ayten’imiz, çok mutlu hem beni gördüğü için hem de onları..

Gözleri ışıl ışıl:

- "Merhaba abla" diyor, Mustafa ve eşi..

Mutlu olduğumu kavradığı anda; annemle tek taraflı ettiği sohbetine, kaldığı yerden devam ediyor Mustafa:

- "Ayten Teyze, önce geğirmeyi öğren. Çok çalış bunun için. Sonra *(h)eceler çıkacak kursağından. Dört ayda çözdüm, öğrendim. Gayret ettim. Bak konuşabiliyorum işte çok şükür"

"H" harfini söyleyemiyordu Mustafa ve açıklamıştı: "Abla, bizim gibi hastalardan "h" harfi çıkmaz, yuttuğumuz nefesin üçte ikisiyle, midemiz sayesinden çıkarıyoruz heceleri.. Önemli olan geğirmek.. Balcalı’da aldım eğitimi, geğirmeyi öğrendim, kitabını aldım, evde hece hece ses çıkartmaya çalıştım.. Önce hanımımın sonra çocuklarımın isimlerini söyledim.. Daha bir hırs geldi bana.. Başardım işte gördüğün gibi..

Mustafa’ya, içimden "Maaşallah, nazar değmesin" diyor hem de gıpta ediyordum gayretine. Allah’ın gönderdiği iyilik meleği gibiydi belki de ta kendisinin görevlisi...

Türk Kahvesi’ni bizde içmeye karar verdik ve evimize geldik.

Mustafa ve çok sevdiği nazlı eşi, yanyana olarak ikili koltuğa yerleştiler... Tam karşılarına oturmuştum ki; saygıdan, bilirsiniz, her an hizmete hazır, iğreti.. Mutluluklarına nazar hiç değmemeli...

Başladı heyecanlı ve heceler zincirlemesinden cümlesine..

Dedi ki:

- "Abla, bu (h)astalığa yakalanmadan öncesine kadar hep Şarkı Yarışması’na katılmak istedim, biliyor musun? Güzel şarkı, türkü, uzun hava söylerdim. Hala söylüyorum ama eskisi gibi değil"

Böyle, "Nefesinin üçte birini dışarı salıp, üçte ikisiyle, mideden heceleyerek; nasıl şarkı, türkü söylenebilir" aklım ermediğinden, aşıramadım bu sözlerini de:

- "Canın istediği zaman söyle. Sesinin güzel olduğu belli.. Hecelesen bile, hızlı konuşuyorsun. Mutlaka; eski halin kadar olmasa da güzel söylüyorsundur hala" demiştim karmakarışık bir halde...

Gülümsemişti, Mustafa.. Kendine güveni tamdı, tam da hala..

Nazlı eşi lafı diline aldı:

- "Abla, bir söylesin de bak. Sesine, söylemesine aşığım" demişti, gözleri ışıyarak.

"Kocasını çok seviyor, çok mutlular ailecek, maaşallah" geçmişti içimden.

Meyve servisine geçmiştik ki:

- "Abla, sana anımı anlatayım, ben de anı çok, sen yaz" dedi.

"Anı" denilince; içimde, kaynardı kanımdan sular.. "Taşar, coşar, dellenir" diye korkardım ansımalarımdan.. Yüzüme acılı endişem yayıldı mı bilemiyorum fakat; hızla bir tebessüm yayılıverdi dudaklarıma: "Elimden geldiğince, anlatılarını aktarmaya çalışırım fakat; kendi adınla yayınlansın isterim" demiştim..

... Ve eklemiştim: "Üstün niteliklerle donatılmışsın.. Dörtlüklerine, şiirlerine, hiciv sanatına, yaşam öykünü anlatışına hayran kaldım.. Değerinin, nebzimde eşi yok. Şeref verirsin Mustafa, hoş geldiniz dünyama, inşaallah başarabilirim anlatılarını aktarmaya.. Allah utandırmasın"

- "Alla(h) utandırmaz abla, bizim yanlışımız yok" demişti...

Öne eğildi, sehpadan bardağını aldı ve suyundan yudumlandı, bardağı yerine bıraktı..

Başladı anlatmaya:

- "Sene, bindokuzyüzdoksanbeş (1995).. Eskişehir’in Bozan Kasabası’ında, biçer-döverde çalışıyorum o zamanlar.. İşimi bitirmişim. Vatan (H)asreti var yüreğimde, nazlı eşim.. Yeni doğmuş bebemiz var.. (H)asret yakıyor yüreğimi.. Kolay değil, aylardır çalışmışım, kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeyim"

- "Kafama koydum, paramı alıp gidecem memlekete.. Bulunduğum yerden yürüyerek çıktım yola vardım Alpu’ya.. Tren istasyonu or’da var"

- "Varıp, yazıldım vagona.. Bugün yarın, bugün yarın bekliyorum vagonu"

- "Beklerken "Varıp, gideyim" dedim müdüre, öfkeliyim ya hani; izin vermedikleri için.. Duydum müdürü, aksi bir adammış.. Tavırla girdim içeriye (Müdürün odasına): "Mustafa Bey, ne bu tavır, yüzünüz kırk karış" dedi, müdür.. O ara elimi kulağıma attım:

- "Görüyorsun yüzümdeki tavrımı
Sen burada madem yapma ayrımı
Çok özledim, inan gurbetteki yavrumu
Ne olur bir an önce gönder müdürüm"


- "Müdür, kalktı sarıldı bana. Dedi: "Ulan, Adana’lı.. Sen boş adam değilsin"

- "Dedim: "Gurbet elde bende bitirdim işimi
Çok söyleyip ağrıttıysam başını
İnan çok özledim gurbetteki nazlı eşimi
Ne olur bir an önce gönder müdürüm"


- "Abla, o günün bir akşamında, patrondan altıyüz lira (h)arcıra(h) almıştım, başka param yok.. O günün gecesi de çay demlemiştim, Şükrü Dayı dediğim patron olur.."

- "Altıyüzbinlira zor aldım Şükrü Dayımdan
Size (h)isse çıkarttım kendi payımdan
Bilmem zevk aldın mı akşamki çaydan
Ne olur bir an önce gönder müdürüm"


- "Varınca sıladan "Selam" ederim
Bir da(h)a kalmam yemin ederim
Sana "Sağlık mutluluklar" dilerim
Ne olur bir an önce gönder müdürüm"


O ara; bana dedi, müdürüm: "Ula oğlum, madem işini bitirdin; varıp, (h)esabını kes, biletini al, memleketine git. Elin cennetini beklemeden sana ne"

- "Abla, aynı gün posta geldi, bindim vagona.. Yirmidört saat sonra vardım, vatana"

Söyleşimiz 08/09/2008 tarihinde, saat: 10:32 de başlamıştı.. "Finalimiz olmasın", "Mustafa’nın anlatıları devam etsin, son nokta konmasın" diye, bitiş zamanını bildirmiyorum.

Her zaman başlangıç olduğu için; açımdan, Mustafa ve ailesini de ortak ettim, zaman kavramımıza..

Talebi üzerine: "Mustafa anlatsın, yazayım.. "Paylaşalım" istedik"

Sevgili Haber Potası Ailemize,

"Mustafa PELİT, nazlı eşi ve evlatlarının çok selamları, hürmetleri var"

Sonsuz saygı, hürmet ve muhabbetlerimle: "Sağlıcakla kalınız" efendim...

* "h" harfini söyleyemiyorlar bu durumda olan hastalar...

NOT: Anı ve Dörtlükler’in her hakkı, Mustafa PELİT’e aittir.

Gülizar Özlem SARAÇOĞLU

Beğen

Gülizar Özlem SARAÇOĞLU
Kayıt Tarihi:23 Eylül 2008 Salı 01:01:02

ÖLÜMÜN KıYıSıNDAKI YAŞAMA RUHU YAZISI'NA YORUM YAP
"Ölümün Kıyısındaki Yaşama Ruhu" başlıklı yazı ile ilgili
düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.


YORUMLAR
Turan Ergün
3 Ekim 2008 Cuma 01:11:48
ÇOK YARARLI BİR KONU OKUDUM DEVAMINI BEKLEYECEĞİM...TEŞEKKÜRLER....

Cevap Yaz
aslım156
24 Eylül 2008 Çarşamba 23:21:39
günün yazısını kutlar ve bu yazı süper derimmmmmmmmmmmmmmm...

Cevap Yaz
pelin
24 Eylül 2008 Çarşamba 23:18:08
Okumaya çok geç kaldığım bir yazıydı,ancak vakit bulabildim... Ama iyiki okumuşum dedim kendi kendime...

Kutlarım kaleminizi ve geçmiş olsun dileklerimi de bırakarak ayrılıyorum sayfanızdan...


Cevap Yaz
poLo_aS
24 Eylül 2008 Çarşamba 21:41:17
farklı bir çalışma olmuş.tebrik ve teşekkür ederim.

Cevap Yaz
Göktürkmen
24 Eylül 2008 Çarşamba 20:28:13
Güzel yazınızı kutlu/yorum.
Saygılar.

Esenlik herşeyin başı çoğu zaman..

Cevap Yaz
nene hatun
24 Eylül 2008 Çarşamba 14:46:26
Ben az önce okudum ama anlıyorum ki burada daha detaya inilmiş.Farklı bir anlatımınız var.Allah utandırmasın ben bu siteye 27 temmuzda girdim ve hiç bilmediğim bir dünyaya merhaba derken bu sözü yanıma aldım Allahım utandırma...İnşaallah öyle de olacak.Allah ım dün ödüllendirdi.Allaha güvenip ,inanarak azimle çalışırsak başaramıyacağımız hiç bir iş yok.Yeter ki inanalım.Acil şifalar diliyorum.Bütün acı içinde olanlara.Sizi kutluyorum.Farklısınız.Saygılar

Cevap Yaz
cemrece
24 Eylül 2008 Çarşamba 14:31:22
Tebrikler günün yazısına ve yazarına...

Annenize ve anneniz gibi hasta olanlara da acil şifalar diliyorum.

Sevgi ve selâmlarımla...

Cevap Yaz
arıbeyi
24 Eylül 2008 Çarşamba 09:37:43
İlk önce annenize ve annenizin şahsında tüm hastalarımıza acil şifalar diliyorum.
Yazınızı çok sevdim.Mustafa dayıyı çok sevdim.Nazlı eşini çok sevdim.
Kaleminizi sevdim.Araştırıcı ve paylaşıcı yönünü sevdim.
İşte edebiyatçı böyle olmalı.Araştırıcı olmalı.Edebi yönden kaybolan,kaybolmaya yüz tutan nice değerleri bulup günışığına çıkarıp insanlığa,edebiyat alemine katmak.O yüreklerden dökülen nağmeleri yaşatmak.
İşte en çok da bu yönünüzü sevdim ve bu duygularla yazan kaleminizi ve yüreğinizi kutluyorum.
SAYGILARIMLA.

Cevap Yaz
prensip
24 Eylül 2008 Çarşamba 09:20:56
Çok güzel mi desem, çok kötümü yani yaşananlara elbette yazılanlara, hastalık sağlığın vergisi derler kimileri belki de öyledir ancak güzel ve özel olan, zoru başarmak ve bir Gül-i Zar'ın bunları akıcı bir üslupla aktarmasıydı.
Öncelikle tüm hastalara Yüce Yaradan'dan acil şifalar dilerim. Sizin de kahramanınız Mustafa beyle sohbetlerinizin tamamını kitaplaştırdığınızı görmek ve bir tamam okumak elbette. Çukurovanın teni genellikle esmer ama yürekleri pırıl pırıl sevgi dolu insanlarına selam olsun.
Sağolasın Gülizar Bacım....Kutlarım başarınız daim olsun, gül yüzünüzdeki gülücükleriniz hiç solmasın...

Cevap Yaz
_ZERRE_
24 Eylül 2008 Çarşamba 01:55:12
öylesine aldi ki yaziniz beni icine ... o kadar etkilendim ki ...

Rabbim Annenize ve Mustafa Beye sifa versin ... Büyük gecmis olsun ...

yine sohbetlerinizi anlatin bize olur mu Gülüzar Hanim ...



Cani gönülden kutluyorum...
Cümlenize cok selamlar ... sevgiler.........





_ZERRE_ tarafından 9/24/2008 1:56:27 AM zamanında düzenlenmiştir.

Cevap Yaz
Mehtap ALTAN
24 Eylül 2008 Çarşamba 00:38:47
Anılar paylaşıldığında tazeliğini koruduğu gibi iç sesimize de bazen ses olabiliyor başka penceren yaşama dokunabiliyoruz....

Ayrıca köşeyi hakeden emek dolu bir çalışmaydı....

Kutlarım....

Cevap Yaz
Ildız
24 Eylül 2008 Çarşamba 00:32:10
Böyle bir öykü ben de biliyorum. Önceleri yazarak anlaşıyordu(Tabi okuma yazama bilince) sonra konuşmaya başladı. Tabi sıkıntıları olmuştu. Kaleminize sağlık

Cevap Yaz
binyıl
24 Eylül 2008 Çarşamba 00:19:33
Günün yazısını ve yazarını kutlarım.


Kaçırmışım yazısını ama hak ettiği yerde görmek sevindirici.




Saygımla.

Cevap Yaz
serdal şahiner
23 Eylül 2008 Salı 21:03:44
benim ablamda ileri evre ca hastası otuz yıldır ugraşmaktayız.sizi anlıyorum......
annenize acil şifalar dilerim.saygılar.....

Cevap Yaz
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
Edebiyatdefteri.com'u kullanarak Çerez Politikamızı kabul etmiş sayılırsınız.