1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
575
Okunma

Nazım Ağabey,
Biliyorum, bu dünyada doldurduğun gün sayısını biz de devirdik artık. Aynı yaşlardayız.
Ama seninki yıl ağabeyliği değil, sevgi, destek, yol gösterme ağabeyliği.
Evet, yol gösterme. Gezegenimizde çok şeyin alt üst olduğu şu günlerde senden hala kılavuzluk beklememi yadırgayanlar çıkacaktır. Öyleleri ömür boyu gösterdiğin yönün bir çıkmaz yol olduğunun son yıllarda kanıtlandığını düşünüyorlar.
’’ Nazım aşıldı, devre dışına düştü, çağrısının 2000’ li yıllarda anlamı kalmadı ’’ diyorlar.
Çağrını anlamıyorlar da ondan. Nazım’ı falan formülün, filan programın, feşmekan uygulamanın adamı sayıyorlar.
Oysa sen hiçbir zaman hiçbir kalıbın içine sıkışıp kalmadın. Sığmadın. Başkaldırın tüm kafa ve gönül cenderelerine karşıydı zaten.
Seçtiğin saftaki bir uygulamanın beklentilere ters düştüğünü gördüğün zaman ona karşı çıkmaktan da çekinmedin. En yüreklice davranışın belki buydu.
Çağrın temelde uygarlık doğrultusunda sapmayan tüm uygulamaları kapsayacak kadar genişti:
’’ İnsan insanlaşmalı ! ’’
İnsanın insana kulluğunu yok etmek de elbette bunun içine girer. Hangi ülkede, hangi düzende, hangi nedenle olursa olsun, kimse hemcinsinin kulu durumuna düşmemeli.
Bugün o çağrı hepimize her zamankinden daha gerekli. Çünkü dünyamız yeniden dizginsiz hırsların herşeye egemen olduğu bir ortama dönüşmek tehlikesiyle burun buruna.
Hani çok eskiden ’’ İnsanlık Ölmedi Ya ’’ adlı bir oyun yazmıştın da bir türlü sahneleyememiştin nedense. Bugünlerde o oyunun adını sık sık anımsamaktayım. Sana bir iyi, bir kötü haberim var.
İyisi: insanlık ölmedi hala.
Kötüsü: hayvanlık da ölmedi.
O gebermedikçe, insanın insana kulluğu şu ya da bu biçimde sürdükçe, seninki gibi seslenişlere muhtacız.
İyi ki dünyamızdan geçtin, bu kubbede hoş sedanı bıraktın.
Umarım hemcinsliğine layık oluruz.