7
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1363
Okunma

Tam da bir şeyler yazıp beynime girenleri daha yuva yapmadan çıkarmaya çalışırken o hiç samimi
olmayan sırıtışla gülen yüz çıktı karşıma. O insana yakışmayan sözleri sayfama yazdıktan sonra ne
yüzle gelir yine..
Geceyi katlayıp bir başka geceye göndermiştim. Azıcık yıldız payı kadar aralık bırakıp örttüğüm
perdenin arkasındaki dünya kime gülümsüyor sanki tam anlamıyla. Az hüzün, yaşam direncimizi
güçlendirir çoğu acı zaten. Az çok derken insan dağ gibi neleri yüklenmek, taşımak zorunda kalır.
Acaba dedim insanın sırtındaki yük günahça çoğaldıkça daha mı hafiler.
Araya şu sırıtkan ama aslında kin dolu fotoğraf girmese anne diye başlayacaktım öykü mü yoksa
deneme mi yazacağımı karar veremediğim yazıma.. İki kız kardeşimin ikisi de yok bugün. Bugün
annemle her öğün ben ilgileneceğim. Anneme yalnız akşamları gidiyor, birlikte konuşmaya çalışıp
annemin ve benim severek içtiğimiz orta şekerli kahve yapıyorum, birlikte içiyoruz ikişer fincan
kahveyi. Bugün farklı oldu ikimiz için de. Kızlar evde olmayınca sabah annemin kahvaltı saatinde
yanında olmak zorundaydım. Annemin kapısını açıp içeri girdiğimde annemin tuvalette olduğunu
gördüm. Annemin orda fazla oturduğunu biliyordum. Doğru mutfağa girip kahvaltıyı hazırlamaya
koyuldum. Annemin tuvalette uyuyabileceğini düşünerek onu uyartmaya gittim. Gerçekten başını
iyice önüne eğmiş uyuyordu. Onu uyararak işime devam ettim. Annemin işi uzun sürecekti. Bende
kahvaltımı burada annemin evinde yapmalıydım. Kendime de yiyeceğim şeyler aldım dolaptan.
Her şeyi anlatırsam öyküm sıkacak okuyanı. Yalnız abdest alıp girdiği odadan annemin yarım saat
olduğu halde çıkmamasının nedenini yazayım. Ben annemi namaz kılıp gelecek diye beklerken o
kanepeye oturmuş gece hava yağmurlu olduğu için balkondan alıp kanepelere arttığım iç çamaşır
ve bezlerini toplamış dürmüş, tabi yavaş yavaş. Ben mutfakta annem gelecek de onunla kahvaltı
yapacağız diye beklerken. Ben mi aceleciyim annem mi artık çok yavaşladı kestiremedim.Elinden
katlanmış çamaşırları aldım kendi kendime biraz söylenirken. Annemin kulağı duymaz. Annem
namazını kılmak için eğilerek yürürken annemin de eskiden benim kadar aceleci olduğu geldi
aklıma. Babam o bilinen hastalık alzemeier hastalığına yakalanmıştı. Eski evimiz küçük olduğu
için erkek kardeşim iki somyanın arasında tuvaletten gelen babamın külotunu takıp giydirmeye
çalışıyordu daracık yerde. Babam bir şeyden habersiz giymem diye ayak diriyordu. Annem daha
şimdiki gibi yaşlanmamış, tuvalete bir yandan altına yaparak gitmiyordu. Babamı o gür sesiyle
çocuk azarlar gibi azarladı. Bu arada kardeşim de sesini yükseltti külotu giymemek için ayak
direten babama. Anneme karşı sabırlı olmalıydım. O yavaş yavaş namazını kıldı. Bitirdiği zaman
yanına gidip şeker iğnesini yaptım. İğneyi karnına yaparız. Nerdeyse göbek içine kızlar mı yoksa
yeğenim mi iğne yapmış. Kan toplamış oraya. İçim gitti..
Her şeyi anlatmayayım dedim, yine duramadım. Annem mutfağa geldiğinde kahvaltımı bitirmiş
eve gitmek üzereydim. Annem sandalyeyi çekip yavaşça yerleşti küçük masanın kıyısına. Cevizini
dövmüş, yumurtasını soymuş, marul, domates, salatalık, zeytin peynir koymuş, bazlamayı ısıtmış
önüne koymuştum. Tereyağ istedi, onu da koydum önüne. Çayını koyduktan sonra ben gidiyorum
anne hoşça kal dedim. Duydu mu bilmiyorum. Sesimi yükselterek. öğlen yemeği zamanı gelirim
dedim. Çorba var mıydı dedi. Var dedim..
Şimdi yine kokarca gibi bir arkadaş annesine yaptığı şeyleri yazıyor der. Bir zaman gelecek bende
annem gibi olacağım. Unutmamak için yazıyorum bazı şeyleri. Yazınca daha çok kalıyor aklımda.
Sayfamı pis sözlerle kirleten adam, beynimi kirletmene izin vermeyeceğim..
08. 04. 2017 / Nazik Gülünay