Sozluk anlami; içten olmayan, gereksiz, boş sözler, süslü sözler.
Bu mudur edebiyat? Hayir efendim bu degildir benim bildigim edebiyat. Neyse uzatmadan konuya geleyim. Benim bugun ele alacagim konu edebiyatin guzel kızı şiir.
Siir yazmak edebiyat kolunun en eski temellerine dayanir. Siir de temanin anlasilir olmasi duz bir dille yazilmasi malesef ki siire hakaret gibi olur. Siir ima dilidir dolayli yoldan incitmeden soyleyecegini soyler. Oyle lapbanadak diye halk kiraathanesinde soylenen kaba soylemlerden sozlerden siir olamayacagi gibi mustehcenligi direk tema olarak ele almamalidir. Cunku siir edebiyattir sanattir mesela resim gibi hani resimin dallari arasinda peyzaj naturmort v.s. birde nü vardir. Nu resimde ciplakligin estetigini ele alir, mesela insan vucudunun kivrimlari arasinda ki insanimsi mukemmelligi yaradilmisligin mucizesini anlatir. Fizik kisiden kisiye begenilip begenilmeye bilir yani biri kilolu digeri uzun bir baskasi zayif v.s. olmasi degil onemli olan oran oranti kemikler arasinda ki uyumluluk vucudu iki ayak uzerinde tutan denge yapisi kol kemiklerinin uzun, kalca kemiginin daha degisik v.b. durumlarin yaradilista ki mukemmeliyetidir. Yani nü resimde bir sanattir.
Siirde de kafiye uyak rezif aruz vezni gibi kaliplar vardir. Bir ara oyle bir kaliplar arasina sıkışmıştir ki siir adeta uygun kelime bulunamaz hallere gelmistir. Bu durum sairlerin herkes sair olamaz bu bir sanattir yapabilen buyursun demekten baska birsey degildir. Sonrasi malum gidişatin akibeti hafifleye hafifleye Orhan Veli den sonra kopmustur siir. Simdi gunluk hayatta deneme bile olmayacak yazilara siir deyip yayinlayan sozde sairler mi dersin, siirde serbestlik bir ust boyuta tasinip artik ahlaksizliklar baslamistir, mustehcen kelimeleri zamanla kufure donmus agza alinmayacak kelimelerle cirkeflesmis bir hal almis oldugunu goruyorum. bugun burada yazilan binlerce siiri gecmiste ki bir sair gorse neresiyle gulerdi tahmin bile etmek istemiyorum.
Siir diye yazilanlarin edebi iceriginin edep ve haya icermedigi gibi birde klişe votelerle ovuldugu puanlar verildiginide goruyoruz. Sadece bu site icin degil her yerde sık sık rastliyoruz bu müteşairlere lakin bu demek degil ki serbest siir kotudur soyledir boyledir. Serbest şiirin resim sanatinda karşiligi nü ise bunlar nü olayini pornografi olarak algilamislar. Yada populer olsun okunsun diye yorum yapilsin diye mustehcenlikle ilgi cekmeye calisiyorlar. Buda rezillikten baska bir sey degil. Buyuk sair olmak istiyorsan edebiyati edebinle yapmalisin adi ustunde zaten, edeb(iyat) ...
Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Gerçektende bir yazının değerini uzunluğu belirlemiyor
Özlü yazınızda temel noktalara yer verdiğiniz kuşkusuzdur
Vaktiyle sitede yer verdiğim uzunca olması babında da okumak nezaketi gösterenleri sık boğaz ettiğinden şüphe duymadığım naçizane bir yazımın nispeten kısa bir bölümünü paylaşmak gereği duydum açıkçası
Şiirde tür, tarz meselesi tartışılır kimi vakit. Öncelikle hep söz edilen bir husus aklıma geliyor. Matematiğin girmediği alan yoktur denir hani. Bu alanlar arasında şiir de hatırı sayılır ölçüde vardır, değil mi?
Aritmetiği, kafiyesi, uyak ve ayak sistemiyle Hece, şiir tarihimizde anıt bir değere sahiptir açıkçası. Bu öylesine gerçektir ki, şekil ve aritmetik ögelerin yalnızca çerçevelemeyip, zırh gibi kuşattığı klasik bir tarz olarak karşımıza dikildiği ölçüde muazzam bir ustalık gerektirip, hiç öyle klişeyi sevmem diyerek kestirilip atılacak gibi de durmamaktadır.
Bu durumu muhasebeye benzetmekte mümkündür kanımca. Nasıl ki, gelir gider borç alacak tablosunda denklik esas olup, kalemler arası bir iç dengeye oturmadığında dışarıdan suni müdahaleler mizanı sağlamıyor dahası nizamı bozuyorsa; hece şiirinde de matematik bir dengeye oturmakla sayıyı tutturmak arasındaki farklılık o kadar açık ki. Öyle ya sayıyı, kafiyeyi tutturmaya çalışan bu sefer duygu akışını, ahengi kaçırmaz mı? Efendim! Tam da bu yüzden şekli sağlayacağım diye duygu akışı doğal mecrasını yitiriyor eleştirileri peyda olmuyor mu? Sözüme mim koyun lütfen! Gerçek bir hececinin de hece olsun çamurdan olsun demesi kabil değil. Bunu ummak bile amiyane tabirle abesle iştigal olacaktır.
Beri yandan serbest yazımında kıstaslara vurulması imkânsız değil kanımca. Günlük konuştuğunu şiir saymak olmamalı asla.
Adam diyor ki, adı üzerinde serbest bu kural aranmaz. Küllüm yanlış abim! Bu zatı muhteremlerin dediği serbest güreş usulüdür desek güreşe hakaret olur. Heceyi de grekoromen mi saymalı acep?
Halbuki serbestte de estetik, tasvir, betimleme, dizayn arayışları o kadar vardır ki. Hatta cinas, kafiye ögeleri zorlamalı olmamak, sırıtmamak kaydıyla serbestte de hoş durabilir. Hecenin eceleri olduğu gibi serbestin de bestleri vardır, hiç şüpheniz olmasın.
Sorun nedir biliyor musunuz?
Serbestin tarihimizde ilk ortaya çıktığı ve henüz emekleme, sıralama devrini yaşadığı dem nice kötü ürünler de verilir. Asırlarca koşan bir şiir geleneğinin yerini emeklemeye bırakması kendi başına hazindir de. Ne çare ki, bardağın dolu yanını görmekte mümkün. Sorulmaz mı? Dünyaya gelen her çocuk belirli periyotta yürümeyi öğrenmiyor mu sanki? Emekleme, sıralama aşamalarından geçerken düşe kalka yürümeye geçen bir bebeğin küçümsendiğini gördünüz mü siz hiç? Demek isterim ki, sanatı edebiyatı kurumsal, hiyerarşik engellere kurban etmek özgürlük algısını hiçe saydığı ölçüde sanatın özüne, doğasına da aykırı olacaktır.
Burada bir hususunda altını çizmeliyiz. Bugün edebi sayfalarda yazılan kimi serbestler erken dönem ürünlerin çoğuna on basar on. Gelişme, ilerleme apaçık bir gerçek olarak karşımızdadır hani.
Bir devrin “Garip” akımının verdiği ürünlerin çoğu kimse kusura bakmasın fasa fisodur nazarımda. Orhan Veli’yi mizahı kurtarabilir, bazen kurtarmaz da, genç yaşta ölümü ve ölüm şekli efsane kılar biraz da. Kendi hesabıma şairin şiirlerini bir başka ünlü sanatçımız Müşfik Kenter’den dinlediğimde asıl, meşhur tiyatro adamımızın büyüklüğünü gördüm. Şairin en vasati sözlerinin bile “ölüyü ayağa kaldırmak” Misali usta bir sesin imbiğinden geçerek süzülüp billurlaştığını gözledim kendimce, ki Orhan Veli’den de tat almak hakkım saklıdır neme lazım.
Ancak dediğim gibi hayatın her alanında erken dönem sancıları vardır. Bu bağlamda, bir bebeğin yürüme egzersizlerini de yabana atmamalı kanaatimce. Kaldı ki bebek; zaman içerisinde serpilmiş, boy atmış, büyümüşte. Kemale ermeyi beklemektedir zannımca.
Diğer bir tartışma noktası ise omurga kavramı etrafında kendini gösterecektir. İnsan vücudunun bir iskelet üzerinde inşa olması misali şiirde de bir iskelet aranır mı? Açıktır ki, hece şiirinin oturduğu bir iskelet, bir omurga vardır. Bu hem heceyi kolay hem de zor kılar. Kolaylığı yönlendirici sabitlerinin olması. Zorluğu ise müessesevi ögeler üzerinde şiiri geliştirirken duygu akışını, ahengi, etkin bir anlatımı yakalamak noktasındadır.
Serbestte ise tanımlanmış bir omurga olmaması ilk bakışta tarzın kolaylığı iken kurallı bir yazımdan yanaysa şair; bir şiarı, duruşu varsa güçlük arz edecektir. Hani basite indirgeyen eleştirilerde olduğu gibi canım serbestte ne var kır düz yazıdaki cümleyi ortadan al sana şiir değildir gerçekte. Sabah kalktım başım ağrıyordu, hap almasam halim haraptı ya da hapı yutmuştum makamında günlük kıvamında yazılan saçmalıklar şiir midir? Ya da üç kuruşa beş köfte edebiyatına toplumcu şiir denilmesindeki garabet aklıma geliyor.
Hececi dostlarım yanlış anlamasın; heceyi aritmetik ve şekil şartlarını sağlamak, duygu akışı zayıf olsada kurtarabilir bir bakıma. Oysa serbestin tanımlanmış bir omurgasının olmaması mükemmeliyeti zaruri kılmaktadır.
Sözün özü; iyi bir hece bilgi ve zeminine sahip olmaksızın sağlam bir serbest şiirin inşa edilmesi de mümkün görünmüyor bana. Öyleki, zengin imgelerle yüklü çağdaş bir şiirin kuralsızlık temelinde yükselmeyeceği aşikârdır derim.
Nihayet yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Sayın levent taner Yorumunuz uzundu ama inanın hic bir kelimesi bos degil. Okudum sonuna kadar ve tekerrur ettim. Cunku deger verdigim edebi eserlere ve edebiyat ile ilgili yazilari tekrar okurum.
Yazdigim yaziyi anlamis olup yorumlamaniz ve gorusleriniz gercekten berrak bir pinardan akan su gibi. Sizin gibi edebiyatcilar oldukca edebiyat mutlaka eski temposuna kavusacak ve sozum ona edebiyat adi altinda yapilan deli sacmasi gibi tanimlayamadigim tuhaf yazilarda populerligini yitirecektir.
bu Salaş akımı kim baslatti bilinmez ornegin;
Bugun eve gittim Kapiyida actim Hanim dedi ki bey hosgeldin Cocugum da kostu Geldi baba baba dedi Bana ne aldin dedi Bende sevdim basini oksadim Cebimden cikolata cikardim verdim Benim ailem Canim ailem...
En iyisi bu eee birde bunun kufur vs olanlari hic cekilmez. Ben buna edebiyat diyene hic bir sey diyemiyorum...
Guzel yorumunuz ve gorusleriniz icin müteşekkür üm ustadim.
Edebiyat nedir? diye başlayan yazıları daha ilk gördüğümde itici bulmuşumdur. Sevgili kardeşim Mavi Tükenmez, sanırım telefondan yazıyorsunuz veya Türkçe klavye kullanmıyorsunuz. Çünkü yazınız baştan sona imla hatalarıyla dolu ve bazı yerlerde de anlatım bozuklukları var. Bari edebiyat nedir diye başlamasaydın. Bir de edebiyatı bana göre yanlış anlamışsınız. Edebiyat ahlak bekçiliği yapan bir kurum değildir. Hele ki serbest şiiri ötelemek anlamında Nü resimlerine benzetmek yanlış bir saptamadır. Bir diğer husus; Türk şiiri Orhan Veli'den sonra tökezlememiştir. Garip Akımıyla beraber ve/dahi sonrasında Mavi Akımı Hareketi, İkinci Yeni vs. Ve bütün bu akımları harmanlaya harmanlaya günümüze gelen şiir hem içerik hem biçim bakımından iyi eserler vermiştir. Turgut Uyar'da o dönemde Türk şiiri tıkanmıştır demiştir, ama bence o da yanılmıştır. Şiir tıkanmaz. Sadece seçenekler sunar. Şiir çağın büyülü değneğidir.
Edebiyat nedir? diye başlayan yazıları daha ilk gördüğümde itici bulmuşumdur.
Sizce konu devam edebilir mi? Sizin görüşünüzü saygıyla karşılıyorum ve sizin görüşünüzü değiştirmekte haddim değil. Bu sebepten sizden "yanlis anladiniz lutfen tekrar okuyunuz" gibi isteklerde bulunmayacagim. Goruslerinizi belirttiginiz icin ve bu yazida gordugunuz kusurlari soylediginiz icin Tekrar tesekkur ederim. Saygilarimla...
Yazınız hoştu ve benim edebiyatla ilgili en sevdiğim tanım da şudur:(Vefat eden yazar Susan Sontag'a ait) -Edebiyat,daha büyük bir hayata yani özgürlük alanına giriş pasaportudur. Bu bağlamda "vip" gibidir de edebiyat.İyi yazmalar.
Edebiyatta sizin de belirttiğiniz gibi öncelikle edep vardı. Bir güzelliktir. Düz yazıyla da aktarabileceğin bir konuyu süsleyerek yazmaktır, fazla da abartmadan. Güzel yazmak bir sanattır. Burada bu kurala tam uyuluyor mu herkesin yazdığını tam okuyamadığım için izlediğim kadarıyla söyleyeceğim. Ne yazık ki bazı şairler edep dışı yazıyorlar ve bunları da beğenen yorum yapanlar oluyor. Serbest ya da hece şiiri yazmak değil önemli olan nasıl yazıldığıdır.
Bir sözün acımasız bir dünyanın elinden kaçarak ,zaman yolculuğu esnasında kaç insana esir olduğunu,kaç insanı esir ettiğini ve kaç özgürlük savaşı vererek hayatta kaldığını, kim bilebilir ki ?
Hiç kimsenin bilmediğini herkes yazabiliyorsa durum vahim. İlk yapılması gereken şey durumu hiç kimse bilmeden herkese ilan etmek. Böylece körlük görmenin zıttı olmaktan çıkar, bakmanın anlamdaşı olur.
Anlamak için yazılan her söz ,edebiyatın niteliğine değer katıyorsa, yazarın kalemden düşen sözlerin anlamı ,yazarın hayatından okurun dünyasına düşürülen hayallerin toplamı, edebi dünyanın sanatsal kimliğinin (mürtecilâne) ilanıdır.
Bütün düşünceler hayatımıza sonradan girer. Aklımızda çıldıran düşünceleri, hayal dünyasından yazı dünyasına düşürmemiz, onları yola getirmemiz için en ideal okuldur. Okul sıralarında yetiştirdiğimiz o çılgın çocuklar ,her geçen gün bizim yazı hayatımızda giderek büyüyen ,anlamlarını giderek büyüten insanlar gibi ,her insanın düşüncelerine arkadaşlık edecek hale gelecek, fikir ve düşünce öğrencilerimiz olacak.
Düşünce dünyasına her fikri sokabilen edebiyat ,kendini her çağda insan hayatına bir ajan gibi sokmayı başaran ,her çağda yetiştirdiği sanat insanını ;Homeros’un İlyada ve Odyssela’sındaki hayali savaşın yıldızlarla yazılması ;Cervantes’in Don Kisot’ünün savaş meydanında bütün düşmanlarını yenerken ,asla bir ölünün olmaması; Dante’nin İlahi Komedya’sında ağır uyku aralarında, ölmeden Araf sınırında şeytanla pazarlık ederken ,cennetin insan hayatında yaşarken nasıl cehennem olduğu ;Montaigne’nin Denemeleri’nde Ronesans’ın o renkli giysisini giymesi ;Goethe’nin Romantizmin gölgesini, dünyaya hediye etmesi ;Shakespeare’in Romeo ve Jüliet’inde aşkı her defasında öldürüp büyütmesi ; Dostoyevski’nin Suç ve Ceza da vicdanın, ilahi adaletten önce insana asıl cezayı nasıl verdiğini ; John Steinbeck’in Bitmeyen Kavga’sında’ meyve bahçeleriyle dolu bir vadide küçük bir grevi ve insanın kendi kendisiyle sonsuz, amansız savaşımını sembol olarak kullanmak is¬tiyorum” demesini ; Knut Hamsun’un Açlık eserinde ,amacın doymaktan öte ,insanın açlık duygusunu örten, yine insanın sahip olacağı kişiliğidir iması; onların dünyasında büyüyen hayallerin düşlerin tümünü edebiyat uğruna birer jön ,okuyan için binlerce dünya oluşmasına en güzel neden değil mi?
Düzmece bir hayatı dünyadan alarak ,edebiyat içinde ,düşler sokağından geçirerek kağıt üzerinde yeniden bir dünya kurarak ;hiç kimsenin olmayan ama herkese ait olan bir dünya yaratarak, içini insanla dolduran edebiyat ,sanatı edebiyat olarak insana ekliyor.
Bizi ,sizi ve edebiyat içine giren her insanı bulunduğu yerde eğiten ,edebi üslubu bir hastalık gibi yavaş yavaş bulaştıran ,insanoğlunu dış güçlerce kovalandığı ,hırpalandığı ,çiğnendiği ,ezildiği zaman, öyle bir çığlık koparır ki ,insandan insana yansıyan bu coşku ,tüm zamanları aşarak evrenselliğin o baş döndürücü yıkımını alt ederek dehşet saçar .Bu bakımdan dil bir silah ,bir araç ,bir alettir .Yazı onun emanetini zamanın ötesine taşıyan yoldaşı ,aracısı olan Edebiyat o geminin ta kendisidir.
Aldığımız her nefesin bir öyküsü ,bir hikayesi ,bir anısı varken ,yaşayan her bedenin dünyaya bıraktığı iz ,edebiyat ile sonsuz bir yolcu gemisindedir. Her liman onu bekleyenlerle doludur.
Bazen edebiyat insanı giydirir;bazen insan edebiyattan giyinir..
Yorumdan cok basli basina bir yazi olmus. Sizin kaleminizi burada kesvetmek benim icin bir bulus gibi oldu. Hani amerika zaten vardi da kesfi binlerce yil sonra olmus ya bizim kide oyle birsey oldu. Lakin edebiyat defterinde boyle kaliteli yazarlar gormek beni mutlu etti tesekkurler ustadim.
Aslında bana hep saçma gelmiştir serbest şiir Bana göre şiir,belli bir ölçülere sığdığında güzel olur Serbest şiiri herkes yazar ama ölçülü(hece vezni,dörtlükler,uyak) şiir yazmak ustalık gerektirir. Asıl edebiyatta budur Çıplaklık konusunda size katılıyorum,bu şiirleri okuyan bayanlar var onlara ayıp oluyor. Gelgelelim lafı anlayana,empati yapmayana
Tigin tarafından 4/1/2017 9:18:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
Biliyorum bende senin siirde ki dikkatin ve seciciligini biliyorum az cok iki ay oldu takip ettigim nadir kalemlerden birisin yazdigina dikkat eden onem verdigin icin ve bu yorum icin tesekkur ediyorum.
Cok cok tesekkur ederim sizin bu gorusleriniz ve yorumlariniz benim icin cok degerli. Bencillik olmadan yazdiginiz yorumlariniz siirleriniz ve bilhassa edebiyat anlayisinizda bence mukemmel.
Tesekkur ederim Sizinde kaleminiz daim olsun ustadem.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.