10
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
1089
Okunma

(Neyi anlamıyorsan, O’yum!)
Alev doğrudur! Alevin elinde yakılacaklar listesi vardır. Tarihin en sevdiği ve vazgeçemediği alışkanlığıdır bu. İnsanlığın ihtiyacı olan kutsal(!) acıları için hep daha fazla kan, daha iyi silahlar, daha aşağılık sebepler olacak. Hayal kurmaya yarayan ışıkları toplayıp götürdüklerinde geriye iç içe ölmüş pencereler ve çatışma kentleri kalmıştı düşüncenin yurdunda. O an insanın ruhu yetkisiz sesler kampıdır. Ümitsizlik değiş tokuşu yapan bir şelale uzmanıdır kırılışların yazarı. Kurgu diktatörlüğünün geniş topraklarında sere serpe uzanıp hüzün dilenen iyiliğin lordu ve hiç kimseyi taşımaktan gelen hafızanın tembel atları.
Bütün bunlar imha hatası! Bütün bunlar tertemiz leke!
Ve uçurum taklidi yapan bu suskun kaldırımlar
şimşek bahçelerinden geldiğini unutmuş ressamların avuçlarıdır.
Çivi ustadır! Çivi saat kulesi gibidir çağın kara alnında. Kanı hatırlatmak için vardır. Duvarda asılı olan yok edilecekler listesinin orada kalarak saldığı korkunun teminatıdır çivi. Tahtanın derinliğidir. Kalıtımsal kötülük. Kumların içtiği insanlar. Tehlike sabittir güzel olmanın kenarında. Ama “Seni susuzluğa kadar seveceğim” diyebiliyorsa hala bir şair korkulacak bir şey yoktur. Öyleyse tehlike güzelliğin faturasıdır. Orada kelime; çöl’den oluşur. Bir şair zifiri karanlıkta yürürken bile umuttan umuda atlıyorsa, kelime kül’den oluşur. Kül; sokağa silahsız çıkan bilincin sıçrayışıdır.
Sessizlik buzdur! Donmuş sözler ve donmuş yüzlerle etrafı sarılmış bir gerçeklikte düş yüksek sesle kurulmaz. Sessizlik öyle geniştir ki dar zamanlarda, konuşmayan herkese yer vardır kırılmalar atölyesinde. İnandırıcılığın düşsel duvarı bom boştur. Elleriyle yüzünü kapatmış korkak bir Zamanın içinde çırpınıp durur güzel günler görme olasılığının işçileri. Kalp; hislerin toplantı salonudur. Ve yazmak boynunu tırpana uzatmış başaklar fırtınasıdır. Orada iyileştirici güneş tanelerinin nereye serpileceğine karar verilir. Başak fırtınasına yakalanmış bir şairin asıl anlatmak istediği açların sarhoşluğudur ve zulüm tarlalarında yeşeren o hayalet soruyu sormaya devam edecektir:
Ey sessiz kalanlar
Kim bağışlayacak sizi?
(Tim Parks, Kader)