5
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1048
Okunma

Shakespeare’in ünlü “As You Like It” oyunundaki bir monologda yer alan bu cümle, belki de hayatlarımızın ve bizlere dayatılanların bir özeti: Tüm dünya bir tiyatro sahnesi ve biz insanlar sadece birer oyuncuyuz.
Gelin bakın hayatımız nasıl Trumanvari, nasıl etrafı kameralarla (gözlerle?) çevrili bir ortamda bizden istendiği şekilde yaşıyoruz...
O da aramızdan biriydi. O da bu koskoca dünya sahnesinin bir oyuncusuydu. Kendisine verilen bu rolü sonuna kadar oynamak zorundaydı. Ama sahneyi bırakmanın oyuncunun elinde olmadığı da bir gerçekti. Perdenin ne zaman nasıl kapanacağı ise büsbütün bir sırdı.
Çünkü her oyun sürprizlerle doluydu .
O güne gülümseyerek başlamıştı adam. Arkadaşlarıyla birlikte yiyip içecek gülüp eğleneceklerdi. Hayata bir kez geliyordu insan tadını çıkarmalıydı elinden geldiğince her günün.
“Kemençeni unutma baba” diye seslendi küçük oğlu. “Ancak öldüğüm zaman elimden bırakırım ben onu” diye cevapladı oğlunu babası da.
Mangalın üstüne mis kokulu taze balıklar dizilecekti sıra sıra. Yanında taptaze yeşillikler. Kat kat lavaş ekmekler. Yanı sıra belki aslan sütü belki başka içecekler. Üstüne tahin helva da ne güzel gider diye düşündüler muhtemelen.
Gelsin ardından sohbetler. Askerlik anıları. Varsa çoluk çocuk sorunları ve olmazsa olmaz memleket meseleleri! Horonoynamadan noktalamak çıkmazdı bu güzel günün tadı.
Ve o gün akşamın karanlığı çökmeden Gölyaka’nın üstüne… Dünya tiyatro sahnesinde rol alan bu elindeki kemençesini büyük bir aşkla çalan oyuncunun üstüne perdenin açılmamak üzere kapanacağını kim bile bilirdi…
Onun da son bir tiradı kemençesi eşliğinde söylediği çok güzel bir ezgi oldu...
Ne güzel bir ölüm insanın gönül verdiği sevgilinin elini tutarak ölmek…
Cumhuriyet Türkiye’sine kuşaktan kuşağa kalan bir replikti Osmanlı Ermeni’si büyük tiyatrocu Tomas Fasülyeciyan’ın o tiradı...
“Zaten aktör dediğin nedir ki?..
Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz o boş kubbede, bir hoş sada (seda) olarak kalır...
Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız...
Görooorum hepiniz gardroba koşmaya hazırlanıyorsunuz...
Birazdan teatro bomboş kalacak...
Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar...
Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır...
Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir...
Hiranuş’la Virjinya’nın bir diyaloğu eski kostümlerin birinin yırtığına sığınmıştır...
İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler...
Artık kendimiz yoğuz...
Seyircilerimiz de kalmadı...
Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar...
Gün ağırır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır...
Perde...”