4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
754
Okunma
Bugün de gece bahara hasret. Soğukta titreyen elleri ceplerinde, yüzünde soğuğun kesik izleri…
Bulutlar maviyi çoktan terk etmiş, derinliğindeyken koyu çizgilerin en karasında.
Geceydi en buğulu gözlerle bakan dünyaya..Sevinçlerini yitirmiş kentlerin isyanları duyuluyordu uzaklardan..
Neydi bu yorgun kentin ölüm karanlığında saklı hüzünler? Sessizlik bir veda çığlığıydı adeta..
Bu puslu havadaki terk edilmişlik hissi neden? Pusuda bekliyordu şimdi yaşam, korkusu yüreğinde bir ateş topu!
Niçin bu karanlık…Bu ölüm kokusu, bu acıtan hüznü gecenin?
İçimde bilmediğim zamanların bilmediğim kahredici korkuları…
Anlamını bile bilmediğim gizli telaşlar..
Anneme bakıyorum bir an,
yüreğinde yangın ateşi annemin, gözlerinin derinliklerinde hapsedilmiş umutlar…
Öyle bir bakışı vardı ki dizlerini karnına çekip pencere kenarında oturmuş, dışarıyı izleyen abime.. Anlam verebildiğim tek şey odanın içindeki o ağır sessizliğin üzerimde bıraktığı yorgunluk…
Kimse konuşmuyordu, konuşmak istesem de ne söyleyebilirdim ki…
Hem söylesem ki bu ağır havayı hangi söz dağıtabilirdi ki?
Annem nihayet doğruldu yerinden, abime yaklaştı, avuçlarıyla ellerini sardı abimin, gözleri kederli bulutların sağanaklarında boğulurken:
‘’Yapma oğlum, vazgeç…..Oğlum beni dinle ne olur , gitme!’’ dedi zor duyulan bir sesle.
Abimin ellerini sımsıkı sarıyordu şimdi, bir an öylece kaldılar, abim inatla bakışlarını kaçırıyordu annemin gözlerinden. O an dünyadaki her şeyin hissizleştiğini duyumsuyordum, sanki her şey soluğunu yitirmişti, dünya bile belki de hareketinden vazgeçmişti o an..
Abim, yavaşça çekti ellerini annemin elleri arasından, son derece kararlı bir sesle:
‘’Gidiyorum anne, beni bekleme!’’ deyip yerinden kalktı.
Henüz hiçbir ölüme tanık olmayan on iki yaşının çocuksuluğunda bir ölümün dehşetini görüyordum annemin gözlerinde.
Bir bakışa kaç duygunun izleri sığar ki?
Ne kadar acı akıtabilir ki insan gözyaşıyla?
Ellerine bakıyorum annemin, elleri bir şeyler aranır gibi çaresiz çırpınışlarda..
Sarabilseydi o ellerle oğlunu, basabilseydi bağrına…
Gücünün yetememesi ne azaptı şimdi,hissedebiliyordum…
Odanın bir tarafında ben ,bir tarafında annem…sessizce dinliyorduk ürperten sessizliği…
Korkutuyordu beni bu sessizlik. Çocuk yaşımda bile hissediyordum birkaç dakika sonra annemin yüreğinde kopacak isyanı.
Abim gidiyordu…
Annemin tüm yakarışlarına rağmen arkasına dönüp bakmadan çıkıp gitti.
O’na yetişmeye çalışan annemin dayanacak hali kalmamış, olduğu yere çökmüştü.
Abimin peşinden dışarı çıktım, gecenin karanlığında yok olana kadar baktım ardından.
O gözden kaybolurken o an fark ettim: Kar yağıyordu.. Kar…
Gecenin en koyu karanlığını hissederken yüreğimde, avuçlarımda hep hayal ettiğim beyazlık…
Evin kapsına yöneldim sessizce…