5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1019
Okunma


Umudum ben, besle inancınla beni
Ceylanım ben, gözlerimden iç masumiyeti
Aşkım ben, yüreğinde sakla beni
Papatyayım ben, saçlarına bezek yap güzelliğimi.
Uzun bir serüvenim ben, okyanuslarda sür izimi
En güzel şiirim ben insanlığa dair,
Tak kaleminin ucuna,
Ebediyen yaz beni…
Ne çok yazdım yazdınız ve yazdılar… Edebiyatın ve şiirin çeşitli türünden renginden ve sesinden çığlıklardı belki bunlar…
Peki ‘yazmak’ kişiye özel bir yetenek midir ? Yoksa o cesareti kendinde gören her insan yazmalımıdır ?
Müthiş bir ‘yazar’ ve ‘yazı’ patlaması yaşandığı bir gerçek günümüzde.
Şu var ki önemli yazarların gençlere önerisiydi bu. Yani kalemi mutlaka ellerine almalıydılar.
Öyle ya ne cevherler çıkabilirdi içlerinden kim bilir. Çıkmadığı söylenebilir mi ayrıca?
Tabii amatörce kalem oynatmak ayrı bir konu.
Aldığı her nefesi bile çok ciddiye alan biri olarak, okuduklarımın da çok sıkı, derin, ince bir gözlemden ve eylemden geçirilmiş olduğuna bakarım ben öncelikle.
Okumak, dinlemek yerine, bire bir yaşananlardan etkilenir ve keyif alırım. Farklı, heyecan verici, düşündürücü ve pek rastlanmamış türden olmamasısı baş koşul.
Samimiyet ve dürüstlük ise olmazsa olmazlarım!
Ne diyor Hasan Ali YÜCEL
“Düşünen insanın yazar olması, hayatın tam önünde, en iç ve en sıcak yerinde bulunması demektir. Yazıya başlarken yazıların kalem sahibini nereden alıp nereye götüreceği belli olmaz. Çok defa düşüncelerin çizdiği yol, o düşüncelerin sahibine de meçhuldür. Kaderin gözü, aşkın gözü gibi bağlıdır.
Deha dediğimiz harikalı kudret, kaderin gözündekini çözebilmektir.”
Ve ayrıca önemli düşünür ve yazarların sözlerine kulağımızı verirsek, kendimize öz eleştiri yapmamız da az da olsa kolaylaşır sanırım…
’Yazmak, aynı zamanda susmak, söylememek,
sesini kesmek demektir, gürültüsüz haykırmaktır.’
’Çok yazmak, çabuk yazmak hiç önemli değildir. dünya, “Nasıl yazdığınıza” değil, “Ne yazdığınıza” bakar.’
’Benim uğraşım, kitaplarımı yazmak, insanlarım ve halkım tehdit edildiğinde savaşmaktır. Hepsi bu.’
“ Bir yazarın kişiliğini anlarsanız, o yazarın yazdıklarını da anlarsınız. “
Belki de en sevdiğim söz buydu….
Kalem sahibinin kişiliği, karakteri, duruşu, geçmişi, düşünce, duygu ve eylemleri yazdıklarından daha önce üstünde durduğum şeylerdir.
Ve o kalemi gerçek yanıyla tanımış, sevmiş ve içtenliğine inanıp güvenmişsem eğer onu okumak beni
Dünyanın en mutlu okuru yapar.
Bu sabah Allah’ın emaneti tek evladımın ki, öncelikle insan yanı, güzel ahlakı ve sağlam, güvenilir karakteriyle tanıdığım kızımın, güncel ve bir o kadar da önemli konuya getirdiği sade, iddiasız sıradan gibi görünen bir yorumu çarptı gözüme. Bir cümlesi bana göre düşündürücüydü. Hatta bu yazıyı yazmama vesile oldu. diyebilirim.
Şöyle diyordu:
“Bi takım topçular popçular Evet diyecekmiş, desinler bize ne 🙂 İnsanlar yapmacık, sahte davrandıklarında, çıkar ilişkilerini dürüstçe itiraf etmeyip, vatan,millet, sakarya diye atıp tuttuklarında sinir oluyorum aslında acaip...ama sonra diyorum ki, içi dışı bir olmama hali kişiyi uzun vadede hasta eder. Ruhuna ihanet en büyük günahlardan biridir, belki de tüm günahların çıkış noktasıdır. Öyle birisi olmak zorunda olmadığın için şükret, gerisini boşver “🙂 😉
Deniz Sedefoğlu En sevdiğim toplumbilimci, sosyolog, psikolog, filozof ve sanat eleştirmeni sensinnnnn ❤
Aydin Cetin Ya oldugun gibi görün, ya da göründügün gibi ol degil mi? Bir de Tarkan’dan baskasi olma, kendin ol vardi bak 😂 kalemine saglik hocam
Tülin Öztunç İşte özüne duruşuna yakışan bir yorum yapmışsın Vuslat Öğretmenim.Sevgiler..
“Ruhuna ihanet en büyük günahlardan biridir, belki de tüm günahların çıkış noktasıdır.”
Günahların, içinden çıkılmaz sorunların, çarpık-bozuk düzenin, toplumun bölündükçe bölündüğü ve akıl almaz suçlamaların çirkin sözlerin, küfürlerin gündemin baş köşesine oturduğu bir İslam ülkesinde, ben senin şu manidar sözünü yazıma başlık yapmayı görev sayıyorum Kızım.