8
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
1965
Okunma

Gözlerimin yuvasında karıncalar geziniyor sanki, sanki beynim de binlerce ses kol gezmekte düşünceler istilasında iflas etmek üzere aklım... Kaldıramıyorum anlaşılmamanın ağırlığını...
Bu yorulmanın ayak sesleri mi anne!
Karalanan satırların beyaz geçmişi değil miydik oysa hayatlarımızda, hayat yaşanmak için sunulmamış mıydı biz kullara?
Sorularıma cevaplar hep k’ayıp anne.
Şimdi yazdıklarımı okusanız yahut duysanız iç fırtınalarımı, sesi kısık bir bedenin üşümüş hâliyim,
ki duysan sen narin serçe derdin babam Zühre, ben ise eksiğim anne eksildikçe tükenen hasta,
aheste..
Bir türlü yoluna girmiyor kurulmuş düzenlerin bozuk kalıntıları, heryer savaş sonrası sanki heryer kan gölü.
Sebep ne olursa olsun anlamaya çalışıyorum olanı biteni sorgulamaya ve empati, evet empati ile katil bile nasıl olunur çözmeye çalışıyorum ama sonuç kocaman bir sıfır anne, hangi haklı sebep bir cani hamle ile nefesinden alıkoyabilir bedeni, hemde kudtretin sahibinin emanetiyse bu sebep/nefes.
Dünya bıraktığın gibi değil artık anne...
Birkaç doğru var ve yanlış giden binlerce şey bir de cevabını arayan çokça karmaşık soru hayatımda.
Nerde hata yapıyorum nerde göremiyorum gerçekleri neden gördüğüm gibi değil baktıklarım, neden güzel sandığım herşey zarar ile sonuçlanıyor. Bilemiyorum.
Belki de bildiğim tek şey bu dünyayı çözemediğim..
Ya da sanırım dünya normal de insanlar farklı, yaratılışın ötesine geçtiler ve amaç saptı.. Dedim ya çözemiyor, bilemiyorum.
Bildiğim en acı şey anne artçı depremlerle önceden çatlamış duvarlarımın daha da hasar gördüğü kâlbimin binparça kırılmış ama bunun çevremdekiler tarafından es geçildiği, herkesin kendini düşündüğü, kendi tarafından pay çıkardığı ve onların istediği gibi olursam herkesin iyi olduğu itiraz edersem benim kötü olduğum...
Bu nasıl bir mantıktır bu nasıl bir mesele! Neyin kuralını devam ediyorlar bu yalan dünya da.
O yüzden kimsesizim.. Herkese mesafeli sözlerim. Tenha kendi dünyam.. Bunun adı mecburi yalnızlık mı anne?
Ve bildiğim birşey daha, beni sen nasıl yetiştirdiysen sesini kulaklarımdan bile silmeden bana anlattığın şekliyle kalmaya gayret gösterdiğim ve kaldığıma inandığım ve de son bildiğim şey seni çok ama
çoktan öte çok özlediğim anne...
Saat bir akşam üstü, bir kuş sesi sanki hep bu vakitler balkona çağırıyor beni, kendini görmediğim ama sesine tutulduğum bu kuşun sesi yine gelirse yarın bu vakitlerde de tekrar seni özleminden öpeceğim..
Yine çiçeklerime ismini fısıldayarak suyunu vereceğim, kahvemi hafif soğuk ama yavaş içeceğim. Gökyüzü okşayacak hasretinden yanan yüzümü, kâlbime dolacak ne renk olursa olsun bulutların huzuru, dalacağım yine derinlere, senli vakitlere, bensiz vakitlerin hesabını keseceğim kendime yitirmeye ramak kalmış aklımla.
Müsadenle anne..
Şimdi hayata ve özlemine kor bir ara, vakit şifa umma vakti, sığınma vakti kul yapımı küçük umutlara.
Unutma
seni çok seven kızın hâlâ hayatta, duâ et bana o mübârek sevginle şifa sun yaralarıma..
Duâ et...
Ki gözlerim,
Kâlbim ve ellerim...
Şuan hepsi durdu. Dilim de sadece bir cümle. - yoruldum...Allahım sen beni dinlendir...
Temmuz-2016/Z.Nâr