Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy

YOKSUNLUĞUN HIRKASI

Yorum

YOKSUNLUĞUN HIRKASI

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

971

Okunma

YOKSUNLUĞUN HIRKASI

YOKSUNLUĞUN HIRKASI

Telaşındayım, ne kadar sakınca varsa ihlal ediyorum hem de göz göre göre.

Koşullandığım, konumlandığım bir o kadar kaygılandığım.

Hangi lahit ise aklımın izbelerinde kıvranan.

Hangi kaygı ise devindikçe ölümle eşleşen ve hangi suret ise tanımsızlığın gözü pek duyarsızlığında ters takla atan.

Sorun addedilen ne ise hele ki sürüncemede kalan aklın mihrakları ve dokunmadan yakan ateş ki aşkın tezahürü olduğu kadar imkânsızlığı tüm kaygıların ölesiye depreştiği.

Kademeli bir yolculuk hele ki aktarmalı ayrılıkların sıra dışı zafiyeti iken sorgulanmakla yükümlü tutulduğum.

Zor oldu hem de ne zor aslında tanımsızım ki tanımlayamadıklarımdan biri de sen iken pek de anlam ifade etmiyordu gönül teknemin su alıp dibi boylaması hem de o dipsiz kırsalında ve salkım saçak kaybolmuşluğumla hangi ağaç dibi ise istemsizce kovuğuna yerleştiğim. Son sürat kaybolan arabalar oysaki hiç birinin sürücü koltuğu dolu da değildi ve yitip giden öfkem. Beşeri zafiyetlerim ki akılsız başın cezasını çeken sadece ruhumdu hem de göreceli sevinçler iken kursağımda kalan.

Son, dediğini hatırlıyorum da ki kaçıncı son deyişindi de başa alıyorduk hem de pekişen o ürkünç kaygıların pelte olmuş duyarsızlığında duyum aldıkça algılarım ve çeperinde hangi şarkı ise mahrem bir güdüye eşlik eden.

Sanmıştım.

Sanrılara esir düşmüştüm.

Sonlanmayan bir masalın düş perisiydim belki de.

Ve kayboldum. Ya da kayboldun. Aslında kaybolan yoksunluğun hırkasını giyip de iliştiremediğim ilik ve düğme birlikteliği idi. Biz gibi. Bizsiz o urgan düşler. Biteviye hırpalanmayı maharet sanan gök kubbe ve istifli acıların dip dibe kovuşturduğu yalnızlık hegemonyası.

Yetilerin körelmesinden ziyade acı ile pekişen duyum ve hüsran birlikteliği.

Sırasız bir ölümün nazarında esir düşen hangi aklı evvel zihniyet ise tüm kemirgenliğini yine varlıksız ve mesnetsiz ithamlara yıkan.

Yıkılan bir birliktelik lakin faili meçhul olmasından ziyade kayıp meftanın hangi musalla taşında yattığından bihaber bir cemaat.

Mesulüm.

Sorumluyum da farkındalığın nezaretinde.

Bir o kadar sorunların sıra dışılığını sıradan bir vukuatmışçasına sözü özü bir o hassasiyet erbabı şahsı muhterem. Kim mi? Zafiyetlerin yorgun ve gönülsüz diktesini hazmeden sakıncalı sayısız kelam. Ve başlıyor geri sayım lakin sıfırdan sonsuza meyleden bir aksanda. Görünen o ki sonlanmayacak bir arayışın tek maktulüyüm.

Ezeli ve edebi meşrebi kayıtsız şartsız hangi dökümse, bir bir sıraya dizdiğim ve işin içinden çıkamazken destursuz bir imgede takılmışlığım.

İnan ki artık hiç mi hiç hicap etmiyorum ki aksayan bir ritmi var hayatın bir o kadar akordu bozuk. Notalar kadar şaşkın aklımın güncesine yığdığım onca beyanat. Hadi oku, dercesine ama okumaktan ziyade düşünmeyi tercih ettiğim. Sanırım kalan aklım da yitip gidecek ansızın ve dımtıslak kalacağım vahanın tam da ortasında. Nereden düştüysem bu bilinmezliğe…

Susmalardan ibarettim bir ömür gerçi hala susuyorum ama tek farkla: Ben susuyorum, o yazıyor. Hani şu görünmeyen kahramanım. Belki de aşk gibi hele ki her aşk’a düşüşün teorisini ırgalamaya çalışan o zihniyet yok mu?

Müdahil edilmektense ayrımlaştırıldığım lakin…

Seviyorum hem de tüm evreni.

Aşkın pembe bulutlarına takılı aklımın kancalarında sarkıttığım aklı evvel düşlerimi de seviyorum ve yeri geldi mi düşüşlerimi.

Düşkünüm hayata her ne kadar hayat tüm muğlâklığı ile beni es geçerken. Yoksa mübalağa mı ediyorum?

Yok, yok, iyiyim ben böyle.

Yalnızlığın tayfası iken hazan ve her hüsranı sonlandırmayı maharet bildiğim hele ki tıkış tıkış ruhumun direktiflerinde yol almayı uygun görmüşken…

Gün artık bitsin. Çok yorgunum.

Evet, bitsin ve yarın devam edeyim kaldığım yerden. Hem işaretledim de kaldığım sayfayı. Hem belli mi olur, yeni baştan yazarım hikâyemi tabii ki O, izin verdiği takdirde.

Haricinde neye sahibim ki?





Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Yoksunluğun hırkası Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yoksunluğun hırkası yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YOKSUNLUĞUN HIRKASI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
su_misali(Gülhun Ertilav)
su_misali(Gülhun Ertilav), @su-misali-gulhunertilav-
15.6.2016 01:00:49

çok güzel bir hasbihal olmuş

insan kendiyle konuşurken çok daha fazla farkına varıyor yaşadıklarının ya da yaşamadıklarının

kutlarım Gülüm Hanım

sevgilerimle


Kemnur
Kemnur, @kemnur
14.6.2016 16:29:03
Gülüm Çamlısoy'ca keyifli bir yazı daha... Yüreğinize sağlık. Saygıyla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL