6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
749
Okunma

İnsan günler yıllar geçtikçe aynı yerinde durmaz. Öyle ya bir taşta bile yıllar içinde bir yer değiştirme olur.
Değil ki insan. Aynı soluduğu havayı soluyup aynı ortamda, kolları bağlı bırakıldığı yerde nasıl durur? Bana
dur diyor başımdaki komutanlar yani kardeşlerim. O iki cadı. Okusunlar diye yazıyorum..
Bana yaşatılan senaryoyu daha önce de okumuştum. Okumakla kalmamış, yaşamıştım. Edebiyat defterine
yazdığım anlatımımdan hatırlarlar okuyanlar. Okumayanlar için tekrar söyleyeyim.
Yıllar önceydi. Hani mutlak evlenmemiz gerekiyor ya, özellikle küçük bir yerde yaşıyorsanız. Sizi adeta bu
Allah’ın emri diyerek dikte edilir. Beyniniz de bunu kabul eder, ne olursa olsun evlenmeliyim, yaşım geldi
geçiyor der. En çok da anneannem ve annem isterdi evlenmemizi. Bu anneannemin getirdiği ikinci adaydı.
Tam beğenmesem de kabul ettim. Çevremdekileri göreceksiniz sanki büyük bir beladan kurtulmuşlar gibi
sevinçten göklere uçtular. En çok sevinen de Sırma halam oldu. Yüzünde bin bir çiçek açmış olarak. Aman
kız, ne iyi olmuş. Hayırlı olsun dedi.
Ne yazık ki bu söz çok sürmedi. Ben evleneceğim kişiyi bir iki gördükten sonra bununla evlenemeyeceğimi
anladım ve sözü bozdum. O zaman kıyametler koptu işte. Nasıl gül gibi oğlandan cayarmışım. Ben kendimi
ne sanıyormuşum ki. Annem elinden gelse hem beni hem kendini parçalayacak. Ele güne ne dermiş şimdi
bari gidip bir yerlerde hizmetçilik yapsaymış. Elin günün yüzüne nasıl bakarmış. En küçük kardeşim ise
damat adayına benden daha çok sahip çıkmış- Eniştee, sen bu kızı alma o seni döver gibi bir söz etmişti.
Bütün bunlara acıyla gülümsüyorum şimdi.
Aradan uzun yıllar geçti. Bizim cephede değişen bir şey yok. Bunca yaşıma gelmişim, torunlarım olmuş,
hala aynı tutsaklığı yaşatıyorlar ama ipler yine benim elimde. Onlar el- günleriyle başbaşa yaşasınlar.
Gençlik dönemimde burada bir Türk sanat müziği veya halk müziği korosu yoktu. Bu yıl burada ikisini de
kapsayan bir koro açıldı. Arkadaşım gel beraber gidelim dedi. Ben de tamam deyip koroya katıldım. Önce
ses çıkmadı bizimkilerden. Ya da ben duymadım. Annem de bir şey demiyordu.Ben gidip, annemde koroda
giyeceğim kıyafeti dikiyordum. Ayrıca Ankara Keçiören’de de Türk sanat müziği korosuna katılıyorum iki
yıldır, annemin bir şey söylediği yoktu. Ankara’da konserlerimiz oldu yine ses yoktu kardeşlerden. Ne oldu
buradaki konsere onları davet etmememle oldu. Onlar Ankara’daki konserlere gelmiyorlardı. Hem de küçük
kardeşimin Mersin’de olan düğününe iki kardeşimizi davet edip, beni ayırması bende onlara karşı son sevgi
kırıntılarını da yok etti.Bende bundan sonra hiçbir zaman bir etkinliğime onları çağırmamaya karar verdim.
karar verdim. Sanıyorum onları da kızdıran bu oldu. Annemi öyle bir doldurmuşlar ki, ben nasıl utanmadan
gidip de şarkı söylermişim. El adama ne dermiş. Annem değilmiş artık. Beni reddediyormuş. Bende nasıl
istersen öyle olsun dedim. El için yaşamıyorum ben. El benim kâhyam değil. Yaşayan benim, el değil. Sanki
el dediğin zor günümde yanımda oluyor. Bundan sonra istediğim gibi yaşayacağım.
Bu arada bir şeyi es geçtim. Konser sırasında uzun süre ayakta kalmaktan neredeyse bayılıyordum. Benimle
arkadaşlarım candan ilgilendiler. Eve geldiğim zamanki buzdan hava iliklerimi dondurdu. Kardeşimin kızı
zorlayıp annemin evine götürmese onların bu iğrenç davranışlarını görmeyecektim. Jülide gel teyze şimdi
onlar çay demlemiş, içiyordur diye beni zorla götürmüştü.Çay değil zehir içirdiler.Benim rahatsızlandığımı
duymazdan gelen kardeşim bana dayımın yatağını yapmamı söyledi. Ben de yapacak durumda olmadığımı
söyledim. Oysa dışardaki serin hava iyi gelmiş, kendime gelmiştim. Onun azarlar gibi bakması, çalımları
böyle hareket etmeme neden oldu. Sadece dayıma iyi geceler dileyerek çıktım annemin evinden. Anneme
yine de kıyamam. Onu doldurup üstüme salanlar ayrı. Onlarla yüreğimin asla barışmayacağını biliyorum..
Okuyana göre incir çekirdeğini doldurmayan şeyler ama, gelin bir de bana sorun.
23. 05. 2016 / Nazik Gülünay