(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Üstadım, kısa kesmekten bahsediyorsunuz, aman ha! diyeyim... 1000 gün devam etse de okumayı bırakmayacağız... Kasmadan, lügat paralamaya çalışılmadan yazılmış öyküye doyum olmuyor... Yani bu konunun ve ustalığınızın 'cukkası sağlam'...
Gerçi yeteri kadar dersimizi aldık Yaşar sayesinde. Bizden geçti artık. İnşallah. Okuyan gençler olmuştur. Can Dostum. Demek pavyon hayatı böyle oluyor ha? Gerçekten bilmiyordum. Bu yazın sayesinde öğrendim. Dört bölüm su gibi akıp geçti. Sağ ol. Var ol. Selamlarımla.
Can Komutanım, devam edecek yazmayı unutmuşum, hemen ekledim. Bu hikaye gerçek hayattan bir hısıma ait olduğundan mümkün olduğu kadar kısa yazmaya çalışıyorum; bir an önce bağlayabilsem ben de sevineceğim ya, yazdıkça bir şey çıkıyor. Pavyon hayatını iyi bilmem o sektörde müzisyen olarak çalıştığım dönemlere binaen, şimdilerde de değişen bir şey olacağını sanmıyorum. Laf aramızda, 6 evlat büyüten babamızın öğretmen maaşı yetersiz olunca biz de gitar çalmayı öğrenip liseyi, üniversiteyi züğürt geçirmedik...Yani kara vicdanlılara "yardım ve yataklık" etmekle suçlanabiliriz, her ne kadar sahneye çıkıp emeğimizi satarak aldığımız para onların ki kadar haram olmasa da... Pavyon hayatına Allah düşmanımı dadandırmasın, yazık... Selamlarımla çok teşekkür ederim...
Değerli Kemal Abim, kaleme aldığınız öykünüz aslında öykü olmanın yanın da insanlarımızı bilgilendiren ve sosyal sorumluluk içeren bir paylaşım olmuş öykünüz bir anımı hatırlattı izninizle özet haliyle paylaşmak isterim, muhtemelen yaşamın içerisinde sizde tanık olmuşsunuzdur öyküde geçen kara vicdanlı kadınların malum bir de erkek versiyonları var. Bunlardan birine askerlik görevimi yaptığım yıllarda denk gelmiştim.
Bedelli olarak kısa süreliğine askere gelmiş biriydi, bilindiği gibi askerde insanlar aynı renk kıyafetler içerisinde ve saçları tıraş edilmiş halde olduğu için aşağı yukarı herkes aynı standartlar da bir görüntü sergiler. Hele birde acemi erlerin giydiği üzerinde emanet gibi duran o kıyafetlerin içerisinde hiç kimseni dış görünüşünün özellikleri pek belli olmazdı.Ancak bahsedeceğim kişi, Sami hocam kadar olmasa da o kadar yakışıklı birisiydi ki, emin olun o kıyafetler içerisinde bile çok dikkat çekiyordu. Rabbim ne güzel yaratmış maşallah diye düşünüp sempati bile duymuştum. Bölüğüm de olan bir asker olduğu için doğal olarak zamanla askeri disiplin içerisinde belli bir tanışmışlık ve samimiyet oluşmuştu. İlk şoku kendi söylemiyle sivilde jigolo hayatı yaşayıp kadınların parası yediğini öğrendiğim de yaşamıştım, bunu öğrendiğimde ondan soğuyup sempatim antipatiye dönüşmüştü ama asıl şoku zaman içerisinde bu askeri sivilden tanıyan başka askerlerden öğrendiklerimle yaşamıştım. Meğer şerefsiz jigololuğunun yanına da genç kızları kendine aşık edip tuzağa düşürüp, sonra da genelev, pavyon vesaire gibi gayri ahlaki yerlere satıyormuş,doğrusu bunun Türk filmlerinde olduğunu sanıyordum bu işlerin bu kadar kolay olabileceğini kabullenemiyor ve bir türlü aklım almıyordu.
Nihayetinde, dolaylı kaynaklardan, anlatılanların doğruluğunu ve kesinliğini öğrendiğimde hayatı kararmış o kızları düşünüce bu şahısa karşı hissettiklerim nefretle karışık tanımlayamadığım bir duyguya dönüşmüştü. Şerefsizle terhis olana kadar birliğin içerisinde epeyce bi’köşe kapmaca oynadık, kıstırdığım her köşede aramızda şiddet içerikli duygulu bir ilişki yaşanıyordu.Mesela, arazide kıstırmış isem Türk filmlerindeki gibi gövdesinden tuttuğumuz ağacın bir tarafında o bir tarafında ben birbirimize bakıp, cee yapıyor sonra da kemik seslerinin geldiği tarifsiz anları yaşıyorduk. Öyle ki onu görmeden bir gün bile geçiremiyordum.
Ancak bir gün, evet bir gün beni terk etme teşebbüsünde bulunup bölük komutanımıza şikayet ederek ilişkimizi sonlandırmak istedi. Konunun iç yüzün öğrenen bölük komutanı o askere cevap olarak -Ben komutanının işine karışmam normalinde karıncayı bile incitmez ama sana bu kadar tutkuyla bağlanmışsa bir bildiği vardır demiş, fakat bir süre sonra bölük komutanım beni çağırıp artık yürüyemiyor bu ilişkiyi bitirmelisin zorla güzellik olmaz dedi zaten birkaç hafta sonra beni ve yaşadıklarımızı ardında bırakıp terhis olup gitti. Nankör şey kara vicdanlı işte ne olacak. Sanmıyorum ama yinede bir umutla, dilerim ki, yaşadıklarımız sivil hayata döndüğünde doğru düzgün bir hayat yaşamasına vesile olmuştur.
Bir insanı tanımak gerçekten çok zor iştir. Biz yetişkinler yaşamsal tecrübelerimizle kız ya da erkek tüm geçlerimizi, insanlarımız,bilgilendirip bu tür kara vicdanlı şeytanların şerrinden korumalıyız bu bağlamda ilk satırlarda da dediğim gibi bu yazı diziniz önemli bir görevi yerine getiriyor sağ olun hocam.
Kaleminize emeğinize sağlık
saygı ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL tarafından 5/2/2016 1:34:29 PM zamanında düzenlenmiştir.
Yaşamımın önemli bir bölümünü İstanbul da geçirdim halende evim ve sosyal ilişkilerim vardır ve çokta iyi bilirim ama bu simit salonlarında dönen dolaplardan doğrusu haberim yoktu. Hocam askerde tanıdığım bu şahısla uğraşmam öyle çok kolay olmadı şerefsiz cebinde tomarla parayla geziyordu. Kafayı taktığım bu askerle uğraşmamam için hafta sonları izne çıktığında altına karı çektiği bazı rütbeliler epeyi bi’üstüme geldiler Ama ne var ki helal süt emmiş gözünü budaktan esirgemeyen rütbeliler de benim yanım da oldular. Bakmayın esprili bir anlatımla yaşananları aktardığıma hem bu it ile uğraşıyordum hemde onun beslediği bazı kansızlarla.
Gerek ordu mensupları içerisinde gerekse emniyet mensupları içerisinde şerefli ve onurlu insanlar olduğu gibi sayıları o veya bu oranda da olsa ciğeri beş para etmez insanlarda var. Ama bunu, papağan gibi ezberletilenleri tekrar eden gerçekleri görmekten korkan hayata ve yaşananlara at gözlüğüyle bakan bazı insanlara anlatamazsınız hayırrrrr iftira atıyorsunuz der hemen asker, polis sevdalısı kesilirler. Ah be hocam bu ülke insanlarının gerçekleri görmesi çok zaman alacak çok.
Vakit ayırıp okuduğun ve yorumladığın için teşekkür ederim sevgili Serhat... İstanmbul'u ne kadar bilirsin, bilmiyorum. İstanbul'un Sami hocanın bile bilmediği bir sırrını anlatayım sana... İstanbul'da hemen her caddede adına "SİMİT SARAYI" denilen yerler vardır. Beşyüz çeşit simit türünü ve yanında yenebilecek garnitürleri satarlar. Simitini oturup yemen için şağıdaki masa sandalyelerden başka hemen hepsinin bir de balkon salonları vardır. Bu simit saraylarının mütevazi bir oranla (daha fazlası olabilir daha azı olamaz) yüzde ellisi kadın satıcılarının ilişkili olduğu yerlerdir. Bu yerlerin balkon salonlarını mesken tutmuş olan yüzlerce "avcı" vardır. Her biri oğlan güzelidir, Tıfıl kızların ilk görüşte aşık olacakları kadar yakışıklı ve hoş sohbettir her biri. Özellikle yetiştirme yurtlarından kaçmış veya Anadolu'daki kasabasından kaçmış sahipsiz kızları avlarlar. Kızı bir süre gezdirir, yedirir içirir, kendini prenses gibi hissettirir, bol parayı sevdirir. Ve götürür, kadın simsarına teslim eder. Götürüldüğü evde yaşatılan hapislik yanı sıra şatafatla bol para kazanmaya ikna edilen kızcağız başlar kart zamparaların koynuna atılmaya... İşin bir başka sırrı nedir bilir misin dostum. Semt emniyet amirliklerinde bu düzeni bilen pek çok polis vardır ve aldıkları 20-50 lira avuç içi ikramlar uğruna bunu görmezlikten gelirler, hatta destek olurlar... Yani senin o asker arkadaşının fonksiyonelleri öyle çok ki, şaşarsın...Selamlar
Yaşar'ın yaşadıkları,yaşayanlarca yaşanılmamış ender yaşantılar değil ki bunu anımsatan bende bire bir tanıdığım yakın köylüm olan arkadaşım var yazıcam onu.Az ip ucu olsun(comer).... Emeğine kalemine sağlık sevgiyle kal..
Değerli yazarım, vakit ayırıp okuduğunuz ve yorumladığınız için müteşekkirim. Siz yazın yeter ki, her yazdığınızı keyifle okuyacağız. Selamlar, saygılar
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.