Bir kimseyi sahip olmadığı sıfatlarla övmek, onu kibarca yermek demektir. cemil sena
Nar-ı Çiçek
Nar-ı Çiçek

“Doğduğun değil doyduğun yer” dediler geldik..

Yorum

“Doğduğun değil doyduğun yer” dediler geldik..

4

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

1145

Okunma

“Doğduğun değil doyduğun yer” dediler geldik..

“Doğduğun değil doyduğun yer” dediler geldik..

Sevgili Günlük…


Günlerden gurbet,
aylardan gurbet, saatlerden hatta saliselerden gurbet dediğim bir gün daha..


“Doğduğun yer değil doyduğun yer” derdi babaannem..
Nerde ekmek varsa teknemizi oraya götürürüz misâli..


Başlamalıydık biz de bir yerlerde tekrar tutunmaya hayata. Burası kahverengi ve siyah tonların ağır bastığı gri renkli gökyüzü ve güneşin birkaç hafta yüzünü çekinmeden gösterdiği ama onun sonrasında mumla arasak yüz vermediği bir yabancı memleket.

“Kapının ardı gurbet” derdi bir de annem, bu sözü de anladığımda üşüyen ellerimi cebime sıkıca sokmuş, yolun bitmesini bekliyordum vagonun bir köşesinde ağır ilerleyen trenin bitmek bilmeyen seyrinde. Sanki götürmek istemiyor da çaresizce yapmak istiyormuş gibi bir yol alışı vardı, hâlâ aklımda..

Yaşadığımız yer sessiz bir yerleşim kentiydi… Neden bu insanların çocuktan çok yanlarında köpek gezdirdiğine bir türlü anlam veremediğim bir yerdeydim; bir sabah uyanıp da küçük ahşap penceremin alabildiği kadar bana gösterdiği manzaraya bakarken.

Dilini çözmüştüm ama yaşımın söylememe müsaade etmeyen düşüncelerini saklıyordum manasız bakışlarımın kahverengisinde. Okul dediler okula gidip tamamlamam gerekiyordu eğitimimi. Her şey gibi buranın okuluna alışmakta zor oldu, ne öğretmenleri yurdum öğretmeni gibi şefkat bakıyordu ne tahtası karaydı ne de öğrencilerin disiplini ve saygısı vardı.. farklıydı. (o konuya girip de şimdi insanların Avrupa’da çocuk okuttum havalarını zedelemek istemiyorum o yüzden içimdeki ses nar sus diyor)

İlk önce evleri dikkatimi çekmişti, küçük pencereli oyuncak evler gibi hepsi aynı ressam yahut kalemden çıkma resim gibi öyle güzel öyle düzenli, boyasından tutun ki bahçesi, kapısı, çiçekleri..

Hepsi ama hepsi çok güzeldi. Burda dedim yaşamak istemez mi insan, tertemiz… Herşey yerli yerinde.. insanlar ince… insanlar… İnsanlar ! insanlar dedim ve sussakaldım bian..

Herşey iyi hoş da insanlar nerdeydi ? Öyle boştu ki o güzel evli sokaklar boş denecek kadar az insanlar, öyle yalnız bu büyülü şehir… Arada bir saati hatırlatan kilise çanları ile irkiliyordum. Tüylerim diken diken Allah’ım ne kadar daha dayanırım diyordum yaşamımın belirli zamanlarında kendime.

Tarihi seven bir yerdir bu memleket. Öyle korur ki her kalıntıyı öyle sahiplenir ki değerlerine işte bu yönü en çok etkileyen yanıdır beni.

Sosyal yaşam robotlaşmaya dönmüş cinsten olsa da hayat değişik bir şekilde akıyordu Almanya’nın Berlin sokaklarında. Alışabilirdi insan, her şeye, her yere… Tıpkı acıya alıştığı gibi, mutluluğu aradığı gibi hep meraklı sözler ve gözler ile uyanıp günü akşam edebilirdi insan burada da. Alıştım mı ? Evet alıştım ama vatanın ezan sesi, toprağımın şehitli nefesi hiçbir zaman çıkmadı aklımdan.

Burda yolunu kendi halinde çizmiş küçük bir dere misâli sularımın beni akıp sürüklediği yere doğru yaşıyorum. Plansız güne uyanıyor yine bir kahve kokumla bomboş bir aynada gözlerimi arıyorum. Bulduğum huzur okuduğum kitapların sayfalarında yaldızlı birer efsaneydi.. işim hayat telaşımın merkezi ama eve dönüş yolunda rastladığım o herzaman ki beyaz boyalı evin kırmızı panjurunun hemen önüne kıvrılan gri kedinin keyfi beni de gülümsetmeye yetiyor, birde sabah balkon tarafımdan duyduğum ve asla nerden geldiğini bulamadığım kuşun sesi.. Dedim ya herşeye alışıyor insan ben de alıştım soğuk kaldırımlı bu şehrin sokaklarına, ah bir de insanlar biraz daha biz gibi baksaydı ve kadınlar annem gibi salınsaydı yürürken..

Alıştım eve, ekmeğine suyuna, tadına ve tuzuna.
Böyle olması gereken herşeyi böyle, öyle olması gereken herşeyi de öyle yaşamayı öğrendim.

Unutmamayı, unutmadığım gibi kırılmamayı da öğrettim kendime. Sabahları belki ezan sesi ile uyanmıyorum ama dualarımla içimi ferahlattığımı başucumda duran annemin resmine hergün anlatıyorum..


Bilir misiniz gurbetten de acıdır bir annenin toprağıyla kokusunu yerleştirişi belleğe, ben bu kokuyu da yaşamayı da annemsizliği de boş sokaklı bu şehri de benimsedim… yaşadığım hayat ve hayatımdakiler bana hediye idi yetinmeyi öğrendim..

Eksiklerimle sevinmeyi, fazlamın hiç olmayıp ihtiyacımı aramayı öğrendim sabırla.


Son sözüm şudur sana günlük:
Umarım gerçek vatanında yaşayan herkes kıymetini bilir cennetimizin ve annelerin ve ezan sesinin ve de aldığı nefesin, şükür diyerek.. şükür...



Nisan2016/Z. Nâr

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
“doğduğun değil doyduğun yer” dediler geldik.. Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz “doğduğun değil doyduğun yer” dediler geldik.. yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
“Doğduğun değil doyduğun yer” dediler geldik.. yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Erhan Korkmaz
Erhan Korkmaz, @erhankorkmaz
14.4.2016 23:30:16
10 puan verdi
Bunca hoş yârenlikten sonra ne yazılır bilmiyorum.
Yüreğimize dokunur biçimde sallamışsınız kaleminizi adeta.
Betimlemeler, imgeler, konu bütünlüğü vesaire vesaire ... Çok naif bir yazı olmuş.
Günün seçkinlerinde görülesi muhtemel bir yazıdır.

Her şey gönlünüzce olsun şaire hanım. Koca bir döngüde yaşıyoruz; gitmekten başka yataklık edemeyiz. Gidenlere de üzülmemek gerekir diye düşünüyorum. Her birimiz yolcuyuz sonuçta...
Saygı ve sevgilerle.
Kyle-
Kyle-, @Kyle-
14.4.2016 22:38:00
yazının sonlarına doğru gözlerim doldu değerli Nâr bu gurbet ellerde olmanın zorluğundan değil;

"insanlar yoktu, çiçekler vardı bir kentte, bir ıssız kentte en çok beni anlayan çiçekler... bir fotoğrafı vardı kentin öyle ölüydü ki sadece doğa konuşuyordu.


o güzelim çiçekler ve eşsiz kahve kokusu kim istemez ki böyle bir kardeşe konuk olmayı. salzburg'un ruhunu hissettirdin Nâr



ne güzel bir iç döküm tasviri beni hiç bir şey bu denli duygulandırmamıştı Nâr


dua ile güzel kardeşlik
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
14.4.2016 20:14:26
elimizdekilerin kıymetini bilmediğimizi düşündüm bir an. aslında çok şey düşündüm şimşek hızıyla ve ne kadar güçlü bir insan olduğunuza dair inancım da pekişti sevgili Nar-ı Çiçek.
her hayatın kendine göre zorlukları var ve mütemadiyen şikayet ettiğimiz ayrı bir gerçek ya da genelleme yapmayıp payıma düşeni itiraf edeyim.
bazen güneşin varlığı da yetmiyor aydınlık gereksinimimize ya da karanlıktayken aniden ışıyor gökyüzü.
sabır hep ama hep.
şükür yüklü olmamız gerektiği yine Yaratıcının gözünde en makbul olan.
bu gün özel ve acı bir gün benim için: babamın yitip gittiği günün sene-i devriyesi.
gecenin çok geç bir saatinde sonsuzluğa intikal etti yine bir 14.nisan günü.
ayrılık ve özlem ve huzur ihtiyacımız.
Allah bir şekilde sabrını veriyor ama başka acılar yaşatmasın da.
hüzün bir parçası insan doğasının ve hep ama hep o mutluluk arayışımız...
uzaklara yürek dolusu sevgi ve selamlarımı gönderiyorum o güzel yüreğinize ve tüm ölmüşlerimizi rahmetle anıyorum.
anneniz eminim ki sizinle gurur duyuyordur hele ki böylesine naif varlığınızla uzaklardan bile şifa oluyorsanız.
sevgimlesiniz ama bilin ki, laf olsun diye söylemiyorum: gerçek manada...
yüreğinize sağlık.
Etkili Yorum
Vaha Sahra
Vaha Sahra, @vaha-sahra
14.4.2016 20:04:12
10 puan verdi


Gurbetçiyi en çok gurbetçi anlar, ben en çok annemi özlüyorum, kaybetme korkusu ve kaybedilmiş onsuz geçen zamanlar. Taze simit burda da var ama ben ülkemde sokakta satılan simitleri, çay burda da var ama ben deniz kenarında içilen çayı özlüyorum... Ülkede yakınlarımla dolandığımda simitçi gördüğümde simit alalım mı diye çocuksu sevinçle simitçiye koştuğumda yanımdakiler bu sevincimi anlamsız buluyor. Babamı kaybettiğimde ulaşamamanın acısı gurbet.

Ben en çok gök yüzünü özlüyorum, şu köylerde gökyüzü daha simsiyah ve yıldız yıldızdır ya, sokkalardaki sessizliğe alıştım sanki... Bizim özlemimiz ve sevdamız ülkede yaşayanlardan fazla iken, koşular gereği başka ülkede yaşıyor olmamız bizim kabul görmememize sebeb nedense. Oysa biz taşıyla toprağıyla bir sevda besliyoruz içimizde ayak basar basmaz topraklarımıza yabancıdan da yabancı muamelesi görüyoruz. Horlayanı oluyor, vatanını sevmeyen terkeden diyeni oluyor. Oluyor da oluyor. Nerden yazdınız bu yazıyı yarama dokundu çok...

eğilip öptüğüm toprak vermedi ekmek, vatan yine vatan gerisi ben ve tefaruat diyorum bizi anlamayanlara....

ağlattınız beni aşk olsun.


Sevgimle.

Sude Nur Haylazca tarafından 4/14/2016 8:11:22 PM zamanında düzenlenmiştir.

Sude Nur Haylazca tarafından 4/14/2016 8:14:48 PM zamanında düzenlenmiştir.

Sude Nur Haylazca tarafından 4/14/2016 8:16:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL