- 689 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
RASTLANTI
RASTLANTI (KISA ÖYKÜ)
Kurşuni bulutların ağırlığını üzerimde hissederdim böyle havalarda. Birkaç saat boyunca sürecek sersem bir ağrının birazdan kafatasıma yerleşeceğinden emindim. Çiseleyen yağmur yüzüme küçük damlalar halinde düşüyordu. Saçlarımın ıslanmasını istemiyordum. Kapüşonumu başıma geçirdim.
Bana bakarak karşıdan geldiğini gördüğümde kulaklığıma sığınarak görmezden gelsem de onu, durup bana seslenişine aldırmazlık edemezdim. Adımlarım beni ona yaklaştırırken kendisine ne diyeceğimi düşündüm. Hiç de beceremezdim ki başsağlığı dilemeyi. Şu ana kadar hiç kimse için böyle bir dilekte bulunmamıştım. Ayaküstü kurulan birkaç ezbere cümleyle halini hatırını da soramazdım.
Kulaklığımın tekini kulağımdan çıkarıp şaşırmış gibi "Aa! duymadım." dedim. Diğer kulağımda asılı kalan müzik boğazlanan bir kuşun çırpınışını andırıyordu. Hiçbir şey söylemeden yüzüme bakıyordu. "Bir şey söylemeyecektin de ne diye seslendin be kadın?" demek geliyordu içimden.
Yanakları çökmüş, yüzündeki elmacık kemikleri belirginleşmişti. Ne kadar da zayıflamıştı böyle.Onu en son ne zaman gördüğümü hatırlamaya çalıştım. Haftalar mı geçmişti, aylar mı? Yok aylar geçmemişti, ama ne zamandı hatırlayamadım.
Nasıl olduğumu sordu. "İyiyim." dedim. Nasıl olduğu halinden belliydi; "Sen nasılsın?" diye sormak gelmedi içimden. Yüzüme bakıyordu, soru sorma sırası bendeydi. Elinde tuttuğu poşete bakıp, "Buraya kadar ekmek almaya mı geldin?" dedim. Oğlu, "Ekmeğin tazesi fırında olur." deyince ekmeği evinin karşısındaki bakkaldan almak yerine bunca yolu yürümüş.
Yine susmuştu. Boş bakışlarıyla yüzüme bakmaya devam ediyordu. "Hadi teyze, git artık yoluna, ne söylememi bekliyorsun ki? Hem birazdan yağmur da bastıracak." demek gelse de içimden susmayı tercih ettim. Duymak istediğinin ne olduğunu tahmin edebiliyordum, onu duymadan gitmeyecekti belli ki. Ne zor şeymiş söylenmesi gereken bir cümleyi inatla kursakta bırakmak. Ama ya söylediğimde üzülürse.
"Ne kadar da zayıflamışsın." dedim.
"Enişten-" dedi, öznesiz yüklemsiz eksik bir cümle olarak kursağında kaldı sözcükleri. Yüklü bakışlarındaki düşen bir damlayı çiseleyen yağmurdan saydım. "Ağlama!" dedim. Hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp ağır adımlarıyla yanımdan ayrıldı. Ardından birkaç saniye bakakaldım. Terlik giymişti, ayakları ıslanmayacak mıydı şimdi. İşte yine o sersem ağrı yerleşmişti kafatasımın içine. Beynimin yerinden kazınırcasına çekildiğini hissediyordum.
İçimden gelmediği için başındakinin sağ olmasını söylemeye varmamıştı dilim. "Oğlun geberseydi keşke." dedim ardından.
Hüseyin Gökmen
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.