4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
726
Okunma
Şeriatçı bir iş adamı Aziz Nesin’i öldürene 250 bin dolar vaat etmişti.
Nesin’in buna cevabı şöyle olmuştu.
"O parayı kimsesiz çocuklar için kurduğum vakfımıza ver, ben intihar ederim."
Yıllar öncesinden ülkenin neler yaşayıp göreceğini o bilge kişiliğiyle bir kahin gibi sezip uyarılar yapan. O olağanüstü Kara Mizah öğretilerini toplumun uyanıp aydınlanması için ciltlere döken. Birçok dünya ülkesinin çeşitli ödüllerle ödüllendirdiği ancak ülke yetkililerinin ülke dışına çıkışınını engellediğini bilenler bilir. Yatılı okuduğu askeri okulda hafta sonları verilen tatlıyı derslerinde başarılı olmadığı gerekçesiyle yemeyi ret ettiği bir Ataist!
Hem sönmeyen bir meşale yakacaksınız. Hem kendinizi halkınıza adayacaksınız. Sonra kalkıp:
“Bin Azizler olsa yetmez aldığımı vermeye/ Utanırım hakkını helal et demeye/ Dünya durdukça durasın halkım” diyecek kadar halkınıza borçlu kaldığınızı düşüneceksiniz.
Ey koca Aziz NESİN
Nasıl da yüce gönüllüsün
Sen bu millete değil
Millet sana borcunu nasıl ödesin?
Aynı anlama gelen bir cümle ters yüz edildiğinde algı farkı da değişebiliyor.
Buna bir de söyleyiş biçimi ses tonu vurgu eklendiğinde fark daha çok barizleşiyor.
Biri itici gelebilirken diğeri sevimlilik kazanabiliyor.
Örneğin: Bir insan neden sevilmez? Cümlesi. Bir insan neden sevilir? Cümlesiyle yer değiştirdiğinde. Birinde yüzler gölgelenir yüreklere kasvet basarken. Diğerinde yüzler aydınlanır yürekler gülümser.
Aman sende! Bırakalım o sevimsiz insanın neden sevilmediği nedenlerini sayıp dökmeyi. Bunları düşünüp kendimi negatif enerjiye maruz bırakmak istemem.
Öteki öyle mi ya.
Oo ne çok güzel neden vardır onları sevmek için. Saymakla bitmez. Al sana gün boyu yetecek pozitif enerji kaynağı.
Günümüzde ise dünyanın bazı ülke ve toplumunda az da olsa olumsuz tablolar gözlenirken.
Yaşadığımız bu ülke coğrafyasında ise ülkeler ve toplumlar ve tarihler kavramı var olalı beri böylesine eşi benzeri görülmemiş adı konulamaz tüyler ürperten bir manzaranın varlığını ters yüz de etsek de. Mevlana diyarının hoş görüsüyle yorumlayıp. Yunusun sevgi ve gönül çağlayanında yumsak da NAFİLE.
Hayır! Bunlara benim kalbim kapalı.
İlahi bir tını var havada: Kalbini açanların duyabildiği…
Görmedim. Duymadım. Konuşmadım. Diyemem. Demem de.
En acı gerçeği, ruhumu okşayan beni hayallere salan yalanlara yeğlerim.
Beni sevsinler. Benim kendimin dahi inanmadığım tatlı sözlü yalanlarıma kansınlar diye başta kendimi kandıranlardan olmadım.
Sevgi merhamet vicdan. Hak adalet diyen. İhtiras hırs sahibi şarlatanların gösterisine kanan aşağılıkların alkışlamadım.
Sokakta köpeklerini gezdirirken dışkısını toplayan kraliçeleri çok sevdim.
Bir parti döneminde belediye yardımı alırken bu gün yurt dışında mağaza kapatanlara inat.
Halkın büyük bölümü açlık sınırının altında yaşarken altından saraylarda oturanları nefretle kınarken. Rahşan Ecevit’in bir kilo kıymayla bir hafta İdare ettiğini kendi ağzından dinlemenin güzelliğini yaşamıştım.
Ve bütün herkesin bildiği zehir zemberek gerçekleri haykırmak yerine. Susarak mutluluğu kendi küçücük yalan dünyalarında arayan sürüngenlerden tiksindim. Böyleleri tarafından lanetleneceğimi bile bile hayal kurmayı sürdürüyorum yine de.
“Hayalperestler olmasaydı; Hiçbir realist yerden ayrılmazdı. Ben de bir hayalperestim işte! Sonlu bir yolda sonsuz adımlar atarak sonsuzluğa varmaya çalışıyorum…”