5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1002
Okunma

Şans Kader Kısmet.
Bu üç kavramı insanlar işlerine nasıl geliyorsa öyle yorumlarlar çoğu kez. Başlarına gelen olumsuzlukları kader ve kısmetin azizliğine bağlar ve bu durumdan onları sorumlu tutarken vicdanen rahatlamanın yolunu da bulmuş olurlar böylelikle.
Peki ya Şans.
Onun etkisi ve rolü yok mudur insanların yaşamında. Onun da yorumunu bulmuşlar. İnsan kendi şansını kendi yaratır! söylemiyle kendi lehlerine olanları kendi becerilerine bağlarken aleyhlerinde gelişenleri ise kör talihin üstüne yıkmakta bulurlar çareyi.
Şans nedir nasıl bir şeydir kimlere şanslı denir.
Bunların yanıtı her insana göre çok çeşitli farklılıklar gösterir elbette. Ve kişisel beklentileriyle ilgilidir.
Şansın her insanın hayatında en az üç kez yolunun üstüne çıktığı inancını yıllar öncesinden duymuş okumuş ve yakından gözlemiştim.
19.Yüzyılın büyük ingiliz ressamlarından William Holman Hunt’ın,bir bahçeyi tasvir eden tablosu Londra Kraliyet Akademisi’nde sergileniyordu.
Hunt’ın "Kainatın Işığı"adını verdiği bu tabloda, geceleyin elinde fenerle bahçede duran bir adam vardır. Adam serbest kalan eliyle, bir kapıyı vuruyor içerden bir cevap bekler gibi görünüyordu.
Tabloyu eleştiren bir sanat eleştirmeni; Hunt’a dönerek
"Güzel bir tablo doğrusu, ama manasını bir türlü kavrayamadım.
Adamın vurduğu kapı, hiç açılmayacak mı?
Ona tokmak takmasını unutmuşsunuz da...
Hunt gülümser
Adam alelade bir kapıya vurmuyor ki...der.
Bu kapı İnsan kalbini temsil ediyor. Ancak içeriden açılabildiği için, dışında tokmağa ihtiyaç yoktur.
Ne güzel söylemiş ressam,Sadece içeriden açılır.
Oysa biz insanlar giderek o kapıyı açmakta zorlanmaya başladık. Bırakın kapıyı açmayı aralamaktan bile korkuyoruz. Uzanan dostça ellere bile tereddütle bakıyoruz,hatta kendimize bile yabancılaştık maalesef.
Çok sevdiğim bir kırlangıç hikayesini anımsadım. Her zaman üşüyen yüreğim şu an daha çok üşüdü.
Karlı bir günde bir kırlangıç yalnız yaşayan bir adamın penceresine konmuş,soğuktan ve açlıktan ölmek üzereymiş.
Camı tıklamasına rağmen adam onu içeri almamış.
Gecenin ilerleyen saatlerinde pişman olmaya başlamış.
Dışarısı çok soğuk ve o çok yalnızmış.
"Keşke kuşu içeri alsaydım hem de sıkılmazdım"demiş.
Adam camı sonuna kadar açmış ve kırlangıcı beklemiş.Bir kaç günü kırlangıcı beklemekle geçmiş. Bu sene gelmezse seneye gelir diye kendini avutuyor bir yandan da bekliyormuş.
Onun hevesle kuşlara baktığını gören komşusu hikayeyi öğrenince buruk bir sesle
"sanırım sen kırlangıçların 6 ay ömürleri olduğunu bilmiyorsun" demiş.
Ben kişisel şansı asla şans saymam. Önemli olan odur ki; topluma verilen şansın anlamını değerini kıymetini bilmektir.Onu yakalamak için bütün duyuları kullanmak. Olan biteni ve gelen gideni öncelikle kendi toplumun ve dolayısıyla tüm insanlık adına sorgulamak ve farkına varabilmektir.
Ne güzel ne beklenmedik bir ışık oldunuz topluma
Ne güzel yağdınız kıraç topraklara kutsal yağmurlar gibi
Onurun dürüstlüğün tevazunun eşsiz zarafetin timsali oldunuz
Ak güvercinler beslediniz sımsıcak avuçlarınızda
Emeğe eyleme özgürlüğe yurtseverliğe bir ömür adadınız
Şiirsel dizelerle unutulmaz bir devrim yarattınız acımasız siyaset dünyasında
Siz bana Rahşan&Bülent ECEVİT Sevdasını Uyumunu Sadakatini ve Yoldaşlığın derin özlemini daha da çok hissettirdiniz…
MİNNETTARIM.