4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1224
Okunma

Hakikat ve gerçeğin ifadesi olarak hayatın içindeki en büyük damarı oluşturan insan, yine hayatın tanınmış en garip belgeselidir. Buraya kadar bir sorun yok sanırım… Evet asıl sorunun bundan sonra hayatın içine dalan insanın , bütün duyu organlarıyla bire bir kendini baş-göz etmesiyle başlamasıdır. Başlayalım o halde.
Bakmak ya da görmek ile başlar insanın (hayat)ı ve belgeseli (!)
Çağın garipliği insanın öyküsünü okumaya başladıktan sonra mı yoksa öykü bittikten sonra mı aklımızda yer alır ? Ben bilmem diyenlerdenseniz hadi bakalım…
Bundan önce asıl mevzuyu kaçırmış ve elimdeki ne düğü belirsiz şeyleri yakmanın arifesindeydim. Beş saat önce hayatınızda yer alan bir insanın ölümü gözlerinizin önünden bir film şeritti gibi geçtiğinde, aklınızın köşesinde onu size en iyi tarif eden duygunuz ne olabilir ? Dedim yaa asıl mevzuyu kaçırmışım ve elimdeki şeyleri yakmayı bırakıp, mutfakta beni bekleyen dağ gibi bulaşıkları yıkamaya koyulmuşum.
İşte bir hayat hikayesi böylece başlamış olacak…Elinizde ne kadar kitap varsa ,her satır arasında kendisini size gösterecek. Onu her tebrik edişlerinizde ,bavulunuzun içinde en değerli eşyalarınız arasında kendisini saklayacak. Yazdığınız şiirlerde, okuduğunuz türkülerde, söylediğiniz ninnilerde en masum sözlerinizin içinde size eşlik edecek. Bu kadar mı zor bundan kurtulmak ? sorusunu size soran her insanın avuçlarında mutlaka onu sakladığını göreceksiniz.
Bu sarsılmaz sandığımız dünya için bir gözlem sonucu edilen söz aklıma geldi, ‘İnsan bir hayaldir, aslında bütün yaşananlar geçici ve aldatıcıdır, bu evren bir gölgedir’.. O zaman yalan ve yabancı diye adlandırdığımız hayat temelden sarsılmaz mı? Hayat biraz da komedidir.
Dört mevsimin sonunda beşinci mevsimin zaman tahlilini bir türlü yapamadım. Varlığına inandığım bu mevsimin zaman kavramının içinde kendini ne derece daha saklayabilir bilemiyorum. Lakin hepimizin gölgelerini sakladığına inanıyorum. Hep bir hayal dünyasında yasayan Cervantes’in şövalye kılığında, kimlerle savaştığını sanıyorsunuz. İkinci bir aralıktan o zamansız mevsimin içinde bütün savaşlarını sonlandırıyordu. Ya Nikolay Vasilyeviç Gogol’a ne demeli, Bir Delinin Hatıra Defteri’ni kendi gerçek dünyasında yaşatmaktansa, en gerçekçi deliliğini hayal dünyasında bas bas bağırarak yerlere savuruyordu. Kafka’nın masalları, Dante’nin saçmalıkları ,hele Sartre, hiç’e saydığı dünyadan kurtulurken ,ardındaki hayal dünyasına yazdığı hiç’likle hayatla dalga geçmesi.
Hayat biraz da ironi’dir. Çok fazla ciddiye alınacak şeylere yağmurlu havada şemsiye fırlatmak, yağmur durunca yine aynı hareketlere devam etmek;. ya da aynı hareketi güneşli bir günde, tekrar yapmak. İroni dedim ya iki ortamda da şemsiye işe yarar .İddiamı çürütmek için bir roman kahramanı bulmaya çalışmayın, Az önce hayalimdeki kahramanların hepsini öldürdüm. Hayat işte ,hayal dünyasıyla var olurken ,içini bazen saçmalıklarla doldurabiliyor.
Şuan bavulumu doldurdum gidiyorum, merak edip içinde neler fazladan var bakmak istemiyorum. İllaki o lüzumsuz şeyler belli bir zaman sonra ,zamanın hediyesi şeklinde karşıma çıkacak. Dedim ya hayat birazda ironidir
24. 01. 2016 / Nazik Gülüna