7
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1742
Okunma

Kendimi bildim bileli tarihi yerleri gezmek en büyük hobim olmuştur. Tatile giderken bile önce o şehrin tarihi yerlerini netten bakar öyle giderim. Ve mutlaka gezerim.. Tarihin içinde dolaşmak dokunmak beni müthiş mutlu eder.
Bundan yıllar önce Bursa’da ki akrabaları ziyarate giderken de yine öyle yaptım..O zamanlar henüz 18 yaşındaydım.Tarihi camilerin türbelerin adlarını bir bir not ettim ve daha 2.gün kendi yaşıtım akraba gençlerle oraları gezmek için yola çıktım.
Bursa İstanbul gibi karışık bir şehir. Yolu bilmeyen rahatlıkla kaybolabilir. Ama o zamanlar yemyeşil bir Bursa vardı ve insana gel gez der gibi bir ovaya yerleşmiş tarih kokan doğa harikası bir şehirdi.
Öğrenciyiz cebimizde ancak belli harçlığımız olduğundan bu camileri ve türbeleri yürüyerek geziyoruz.. Ve ne yazık ki bir türbe den bir camiye gitmek kilometreler sürüyor.
O kadar yorulduk ki Bursa’nın göbeğinde heykel denen yerde Ulu Caminin hemen karşısında şadırvanların oraya resmen yığıldık..Birer simit alarak karnımızı doyurduk..Ama ayakta duracak halimiz yok. Allahdan ayaklarımızda spor ayakkabılar var.
Ulu Camii bana bakıyor ben ona.. Dedim hadi bu camiyide gezelim öyle dönelim. Ama bizimkiler kıpırdamadı bile..Olmaz sonra geliriz dediler.. Ama içimden bir ses beni çağırıyor.. O zaman siz oturun ben bi gezip geleyim dedim ve koşar adım caminin kapısına gittim.. Dünyanın her yerinden gruplar halinde turistler gelmiş.Sırayla içeri giriyorlar..Bir baktım herkes ayakkabılarını çıkarıyor. Türbeleri gezerken öyle bir sorun yaşamamıştım.. Spor ayakkabı bu bağcıkları açmak dert bağlamak dert.Üstelik o kadar yorgundum ki kendi kendime sonra gelirim diye düşünerek geri dönmeye karar vermiştim ki yumuşak tatlı bir ses beni olduğum yere mıhladı resmen.
- Hayırdır kızım camimizi gezmeden mi gideceksin dedi.
Gerisin geri başımı çevirdim.. Karşımda nur yüzlü beyaz sakallı tatlı bir ihtiyar duruyor.
- Gezeceğim elbette ama sonra dedim..
Hafifçe tebessüm eden yaşlı adam
- Neden şimdi değil de sonra dedi.
- Ya kısa kollu tişört var üstümde üstelik şort giymişim ayıp şimdi dedim.
- Biz burda örtü veriyoruz yavrum dedi yeter ki sen gezmek iste.
Sonunda gerçek baklayı ağzımdan çıkardım
- Amca çok yorgunum.Şimdi ayakkabıları çıkarıp giymek istemiyorum dedim.
Yaşlı adam ne yapsa beğenirsiniz.Hemen yere eğildi ve ayakkabılarımın bağcığını çözmeye başladı.
- Aman amca ne yapıyorsunuz dedim.
Dudaklarında sıcak gülümsemeyle yüzüme baktı ve
- Yavrum bak şu turistler dünyanın öteki ucundan bu camiimizi görmeye geliyorlar..Sen bir ayakkabı için eğer camimizi gezemiyeceksen üzülürüm..Ben açar bağlarım kızım ayakkabılarını dedi.
Resmen utancımdan yerin dibine geçtim. Yanaklarım kıpkırmızı
- Aman durun amcam ben açarım çok özür dilerim dedim ve hemen çözdüm ayakkabılarımı.. Yaşlı amca bana iki tane örtü verdi..Birini beline bağla yavrum dedi.. Aldım bacaklarımı kapatacak şekilde birini belime bağladım..Öbürünü de kollarımı kapatacak şekilde başıma bağladım.
Yaşlı amca
- Ben bu caminin hocasıyım kızım..Sormak istediğin bir şey olursa ben hep burdayım dedi ve gitti.
Caminin içi o yaz sıcağında bile çok serindi.. Huşu içinde gezdim..Çıkarken Hocamın elini öpüp teşekkür ettim. Ne olursa olsun o günü hiç unutmadım.
Aradan yıllar geçti..Ve ben daha geçtiğimiz yaz tekrar Bursa’da ki akrabaları ziyarete gittim. 13 yaşında kız yeğenimde yanımdaydı.. Ona da tarihi yerleri gezdirme sözü vermiştim.. Bütün gün yeşil türbeden tutun bütün camileri türbeleri gezdik. En son durağımız Ulu cami oldu yine.
Bu sefer tedbirliydim.. Pantolon giymiştim ve yeğenime de giydirmiştim. Caminin kapısına gelince gözlerim ister istemez o yaşlı amcayı aradı..Ama yoktu. Birer büyük örtülerden alarak içeri girdik..Kolarımızı örtünün altına gizledik.
Başladık dolaşmaya.. Yeğenim benden ayrı caminin öbür köşesine doğru ilerlemiş..O sırada bir bağırma duydum. Şaşkınlıkla hemen oraya gittim.
- Ne oluyor burada dedim.
Biraz yaşlıca bir adam sinir içinde yeğenime bağırıyordu. Beni görünceo kızgınlıkla bana da bağırdı
- Burası camii burda başı açık gezemezsiniz dedi..
Meğer yeğenim dolaşırken örtü başından kaymış kızcağız da alışkın olmadığından dikkat etmemiş.
Adam kızgın sesle bağırmaya devam ediyordu.
- Ben bu caminin Hocasıyım camimde böyle bir şeye izin vermem ya örtsün başını ya da çıkın gidin demez mi.
Sinirden elim ayağım titredi..Normal de büyüklerime saygıda kusur etmem ama bu olay beni beynimden vurdu resmen.
Hışımla adama döndüm.
- Sizin hoca olmanız mümkün değil diye bağırdım.. Siz daha insan olamamışsınız değil ki müslümanlığı temsil eden kıymetli bir zat olasınız..Siz ne hakla yeğenimi dininden soğutursunuz.. Buna ne sizin ne de başkasını hakkı var. Çocuğa tatlı dille söyleyebilrdiniz ki bizim dinimizin en güzel tarafı hoşgörüdür..Bu cami ne sizin ne de babanızın.. Şimdi defolun karşımdan diye resmen bağırdım..Etrafımıza büyüklü küçüklü insanlar birikmişti ve hep bir ağızdan hocaya bakıp doğru söylüyor tatlılıkla desene çocuğa diye bana destek vermişlerdi.
Adam şok oldu.. Sesini bile çıkaramadan karşımdan defoldu.
Usulca yeğenimin saçını okşadım ve örtüsünü düzelttim.Kızcağızın gözleri dolmuştu.
İşte dini sevdirenle dinden soğutan kişiler ne yazık ki bunlar..
Böyle hadsiz kendini yetiştirememiş din adamları varken düşmana ihtiyacımız yok zaten.
Ayvazım DENİZ