Dostlarımızın bize gösterdiği sevgiyi abartmamız, duyduğumuz minnetten değil, takdire ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu herkese göstermek içindir. la rochefaucauld
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy

HANGİ GECENİN SABAHIYIM DA...

Yorum

HANGİ GECENİN SABAHIYIM DA...

4

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

1032

Okunma

HANGİ GECENİN SABAHIYIM DA...

HANGİ GECENİN SABAHIYIM DA...

Duygu iklimlerinin ucu yanık ve o serkeş mağlubiyet yüklü intizarına aykırılıklar yükleyen nizamı yitik, ucube sentezleri yüklenmiş bir devinimin yolsuzluğuna nazire eden tınısı kadar kulağı tırmalayan yine de anlık bir dokunuşun esaretinde, yalıtılmışlığın hezeyanı ile tuş olmuş o ringin talihsiz soy kırımı. Esef yüklü anlık bir serzenişe mahal vermemek adına, olabildiğince uzaktan seyrine vakıf olmak hele ki yoksun kimliğim iken, beyhude bir var oluşun o sancılı mağlubiyeti…

Kıyama durduğum sakıncalı bir zaman dilimine tekabül eden…

Peyder pey tüketilmek kadar hicrana dokunan varlığımın katsayısı: Kâh imgelenmiş bir çarpıklık kâh edimi kırık bir tanımlamadan öteye geçmeyen…

Yüksündükçe yükümlü kılındığım belki de çatık kaşlarımın bile amansız telaşına yenik düşen zaman iken, tüm kem gözleri görmezden gelip, geri geri adımlamaktan alabildiğine muzdarip olduğum.

Revnak bir gölgenin hitabet adına istiflediği sakıncalı o suç dilimi; bilinmezlik mertebesinde gölge olmaktan öteye gitmez iken, hanidir tek bir kıvılcımın koca bir yangına mahal verdiği… Kim bilir belki de, anlama zorluğu çekmekten mütevellit bir serzeniş iken çığlık atmakta onca imge. Anlık bir izdüşümü kadar hitap yetisini kaybetmekten ziyade sarıldığım cümle denklemleri ve serpiştirdikçe kelimeleri bir yandan sakıncalarına göz yumduğum duygu sağanakları.

Gözle görmek nereye kadar hitap eder hele ki o serzeniş nasıl da akla zarar.

Gönle yüklediğim sorumluluğun arzında, tıkış tıkış gölgelerin suretsiz sancılarında idame ettirmek adına döngüyü, karıştığım insan izlekleri her ne kadar fazlasıyla muhatap olmasam da sağır yankıların nezdinde, tabi olduğum toplum düzenine tek bir dokunuş ile sığındığım ve akabinde devindiğim ne kadar fiiliyat varsa, kural tanımaz bir ahalinin aykırılığına söz geçiremediğim.

Tanımsız tamlamalar kadar yoldan çıkmış hanidir gönül gözünün retinasında vuku bulmuş üç beş flu görüntü: Bir ucunda dilimlendiğim bir ucunda susmak adına cebelleştiğim o iç sesimin yansıdığı kelime suretleri. Adımsız bir mecra belli ki yüklü o rüştünü henüz ispatlamamış tezahüründe can bulmaksa nihai tecellisi.

Zamana ırak bir mutluluğun hacizli gözyaşlarına tutulduğum kısık bir gülümseme, görmekten ziyade kulağıma ilişen bir sesin mizacındaki o tekdüzelik kadar rahvan bir tanımlamaya kurban edilen çocuk kahkahaları. Ne de olsa ergen düşlerin bir uzantısı o sakıncalı edimler, her bir köşede çaldığım enstantaneye denk düşen kalıtımsal bir var oluş kadar akla zarar ne çok öngörü.

Milat bildiğim kaçıncı evrim ise sükûnete sığındığım, alt üst olduğum bir rayiç belki de eşleştiğim: Ucu bucağı yok ki yanılgılarımın. Bu da yetmezmiş gibi külfet bildiğim bir zaman aralığı; doğmakla ölüm arası.

An’ı yitik hangi menkıbe ise aslolan, karıştığım o sancılı iklimlerde yığmaktayım bir bir küredikçe aşkı ve umudu. Adsız kıtaların dokunaklı varlıkları aslında kuytularda biten sevgi başakları. Bir yakadan diğer yakaya ulaşmak olsa da marifet, rest çektiğim asılsız öngörülere takılı kalan ne çok hicret akşamı: Münafık bir var oluşun yalıtılmış uzaklığına teğet geçen kırık cümleler, hanidir kırılganlığımın uzantısında ben seğirttikçe kimi zaman bıkkın bir tını iken soluklandığım kimi zaman münzevi bir korkuluk iken dibinde konuşlandığım. Belli ki hayatın korkutucu gerçeklerini görmezden gelen kayıp bir çocuğum her ne kadar büyümeyi marifet sananlarca kokutulmuş olsam da…

Dipsiz sancılar belki de tahayyül ettiklerime sıkı sıkıya sarılmamdaki tek etken ve bir o kadar uzaktan seyrettiğim gürültülü sessizlik. Hanidir bir telaş esir almış olsa da sefil benliğimi, imtina ettiğim ne varsa bir bir teyit ediyorum, anlamsız haykırışlar iken tecellisi şu garip döngünün: Adını koyamadığım yine de vasıflarımı niteliksiz bir ayrıntı gibi teğet geçen hükümranlığı o bilinmezin ki ikametgâhı yalnızlık denen durakta, neyi beklediğimi bilmekten aciz ve bir o kadar korkak addedilen münafık bekçisi kaderin: Kâh sona ermiş bir masal kâh başı kayıp bir roman ve her nasılsa şekillendirdiğim hayat vagonlarındaki mecburi yolculuğum, bileti çoktan kesilmiş…

Hayat kırsalında vuku bulan bu edimsi yolculuğun hangi sureti doğru ki de kıyama durduğum bir izlekte son bulsun hikâyem…

Hangi gölgenin müridiyim de ümmeti bu denli yoksun kılmakta sevgi denen dokunuşun…

Hangi gecenin sabahıyım da gün evrildikçe yok oluyorum güneşin attığı çalımı yok sayarken ivmesi yitik gece.

Ne çok lehçe ve ne çok tüketilmişlik, eremediğim coğrafyanın hangi boyunduruğunda soluklanmakta da bir kez rast gelmedim mutluluk denen reçeteye: Hep bir telaş hüküm sürmekte tüm anlamsızlığı bertaraf eden sakıncalı ne çok çalınmış hayat belli ki beyhude bir varlığın hicap yüklü yankısıdır şu satırlar, hele ki aklım çoktan yitip gitmişken ve tek bir dokunuşla gözden kaybolmayı göze almış sefil bir imge kadar kayıt dışıysam şu hayat denen sarkaçta…


Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hangi gecenin sabahıyım da... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hangi gecenin sabahıyım da... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HANGİ GECENİN SABAHIYIM DA... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Mert YİĞİTCAN
Mert YİĞİTCAN, @mertyigitcan
3.12.2015 21:52:16
10 puan verdi
Yaradılıştan kaynaklı var oluşumuzun yaşamımızda getirdiği sıkıntılar ve elden gelmezliklerle birlikte yetersiz kalışlarımız , çevremizde gelişen hemen herşeye , elbet çok zor Gülüm hanım. Katlanılması öyle zor şeyler yaşıyoruz ki, malesef ruh ve beden sağlığımızı dahi olumsuz etkileyecek boyutlara ulaşıyor bu sorunlar, acılar.

Sizin son dönem yazılarınızı beğenerek okuyorum, takip ediyorum. Yukarıda sözünü ettiğim moral yapılarımızda meydana gelen büyük tahribatın da izlerini yoğun olarak görmekteyim.

Bir dost kalem olarak, sizi çok çok iyi anlayabildiğimi belirtmek isterim öncelikle. Durumumuzun vehametine ilişkin tespitlerinizin hepsine katılıyorum ben de, ancak ; Yaradılışımızın elbette ki çok çok önemli ve değerli bir anlamı olduğuna, başı sonu kader çizgimizle belirlenmiş olsa dahi, insan olarak bizlerin pozitif bir bakış ile pozitif tutum ve davranışlarımızla, yaşamımız süresince pek çok olumlu etkinliklerde bulunabileceğimizi, zorda, darda kalmışlara, fakir fukaraya, öksüze, yetime el uzatıp kol kanat gerebileceğimizi, hayırlı ve doğru işler yaparak dünyamızın daha yaşanılır ve daha güzel bir dünya olabileceğini düşünüce de, iyiden, güzelden, doğrudan, haktan, hukuktan yana inancımızı asla kaybetmeden, güzelliklere doğru yürümek gibi bir yol izlenmesinde de yarar görüyorum.

Bu dünyaya şu ya da bu biçimde madem ki geldik ve bu kaderleri de yaşayacağız, yaşamımıza olabildiğince insani sevgi, şefkat ve erdemlerimizi de katarak, çevremiz için, ihtiyacı olanlar için küçücük de olsa birer ümit ışığı olabilmeliyiz diye düşünüyorum.

Çok çok güzeldi yazınız. Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Var olun.

Selam ve sevgiler.
İpekyildiz
İpekyildiz, @ipekyildiz
3.12.2015 21:09:33
Atomun içinde boşluk olarak tanımlanan alanda bile bilincin ve varoluşsal farkındalığın potansiyelleri vardır ... Ben hep sıkıştığımda köşeye (özellikle geceleri) yukarıda yazdığım cümleyi düşünürüm ve sonra aklıma : Kur'an ı Kerim de bir ayet gelir ki:" her şeyden çift çift yarattık ki düşünüp öğüt alasınız" demiş olan...

Mutluluk, huzurun sırrı yaradılış parçacığımızda gizli sanırım ki bu Tanrı parçacığının evrende sahip olduğu enerjiyi keşfetmek ve enerjinin sahibini bulmak tamamen bizim ellerimizde. Yeni oluşumlara imza atarken hangi gece ve hangi sabah olduğu mühim değil de belki de onları yaşantımızda amaç mı araç mı yaptığımız önemli...

Yine çok güzel bir yazı okudum kaleminizden

Sevgiler
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
3.12.2015 20:08:38
10 puan verdi
Yolunu şasırmış mutluluk bizi de bulsa kaybolmafan di mi amaa :-) ama yok, kör gibi burnunun dikine gidiyor hep bizlere de ardindan bakmak mı kalıyor ne...

Yine güzel bir yazı tebrik ederim Gülüm, sevgilerimle...
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
3.12.2015 19:56:10
bu güzel sayfanın tiryakisi oldum...okurken hem kıskanıyor hemde büyük keyif alıyorum.... depo dolu maşallah.... her gün... bir yazı bir şiir sen yaz usta bu işi biliyorsun saygılarımla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL