Bu akşam
Fırtınalı bir işçi yüreğiyle
Yalnızlığıma bir türkü tutturarak
Sensizce yürüyorum sahili ve sokakları…

Ayancık’ta bu Ağustos sıcağı akşamında
İşçilerin sokaklarda güler adım koşacağı
Ve ardından
Yaşamın paylaşılacağı günler gibiyim…

Şu an kuruyan topraklarcasına yanarak
Ve şiirlerin üzerine
Bir yağmur gibi damlayarak
Hasretimi haykırıyorum sana
Hasretim sensin sevgilim
Hasretim halkların ebedi kardeşliği
Ve yan yana tutuşan ve çoğalan ellerimiz
Hasretim barış
Hasretim sevda yüklü bir bakış
Ve sevgiliye sunulan tomurcuk bir gül ve gülüş
Ve kirletilmemiş masmavi bir deniz
Kucak kucak gökyüzü
Ve ekmek ve ekmek ve ekmek
Ve derinliğinde kaybolduğumuz yemyeşil bir orman
Ve güneşli ve çocuk gözlü bir bahar
Ve özgürlük ve özgürlük ve özgürlük
Ve ezilenlerin yeryüzünü zapt eden gülen yüzü
Ve devrim ve devrim ve devrim
Ve sevinçlerin kardeşçe paylaşıldığı
Barış tulumlu bir dünya…

Ayancık’ta bu Ağustos sıcağı akşamında
Hasretimi haykırıyorum sana
Hasretim sensin sevgilim
Hasretim direnen işçilerin dayanışma günleri
Ve sömürü kayasının altında ezilen
Patlamaya hazır bir öfke ve isyan gibidir şimdi…
Ve sen sevgilim
Zalimlere karşı savaşmak
Ve ezilenlerin dünyasını kurmak için yeni baştan
Devrime hasret bir sevinç
Ve dudağında gülüşlerle koşuyorsun kollarıma
Ve el ele tutuşarak
Ve dağlardan ve şehirlerden ve sokaklardan
Taşkın bir sel gibi akarak
Ve zalimlerin sarayını taammüden başlarına yıkmaya kastederek
Yalanlarla yazılmış resmi tarih yerine
Ezilenlerin tarihini bir şiir gibi yeni baştan yazarak
Dudaklarımızda avaz avaz bir gülüş
Dilimizde devrim ve sevda şarkıları
Ve gözlerimin içinde sevgilimin gözleri
Gülüşe gülüşe koşuyoruz aşka ve özgürlüğe.

Ağustos 1988
Sinop/Ayancık