3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
533
Okunma
“إِيَّاك نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِين” “İyyeke na’budu ve iyyeke nestain” Yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Sen’den yardım.dileriz.(Fatiha Suresi)
Yakınlarımızdan biliriz aile, akraba, komşular ve arkadaşlarımızdan başvuranlar olmuştur. Bu dilek ağaçlarına, türbelere. Ağaçlara bağlanan çaputlar, türbelere kesilen adaklar vb şeyler. Çocuğu olmayanlar, evlenemediği için kısmeti açılsın diye ellerinden tutup götürdüğümüz kızlarımız, iş kapısı bulsun diye oğullarımız...
Hatta çocuğu olduğunda türbede yatan kişinin adı verilir çocuğa. Veyahut oğlansa doğan çocuk Satılmış, kız ise Satı gibi isimler konur. Cümle içinde maalesef şu şekilde söylenir:
--- Çocuğum olmuyordu, falanca yerde filanca evliyanın yatırına kurban adadık, Filanca kişi verdiği için onun ismini verdik.
Ağlanacak halimize gülüyoruz bazen. İşte bir kaç örnek daha ister gülün ister ağlayın.
--Türbe, yatır gibi yerlerden medet ummak. Bir yatırın mezar taşına mum yakıp, dilek tutmak,
– Sünnet olan çocuğun acısının azalacağına inanılarak sünnet olma anında annesi ve diğer hanımlar tarafından oklava çevirmek,
– Yeni doğan çocuğun dindar olması için göbek bağını keserek cami avlusuna bırakmak,
– Konuşmayan çocukların konuşabilmesi için cuma namazından sonra müezzin tarafından cami anahtarını çocuğun ağzına sokup çıkarmak...
Manzarayı gözünüzün önüne getirdiniz mi? Elimizde kocaman bir anahtar çocuğun ağzına sokmaya çalışıyoruz. Çocuk ağlıyor tepiniyor.
Yakinen tanık olduklarım var mesela, gözlerinde arpacık çıkan bir çocuğa hayvan pisliğine şu şekilde selam verdirmişlerdi:
---- Selamünaleyküm kunduz bey!
Böyle söylerse bir daha çıkmazmış arpacık, o zamanlar ki adı ile it dirseği. Çıkmadı mı ? Çıktı elbette... Ben de çocuktum bu olayı gördüğümde.
Ve sürekli ağlayan bir çocuğun ağzına ağzına, babasının ayakkabısı ile vurulacak denmişti. Ama tam cuma namazı vakti. Aynen böyle hatırlıyorum. Yine çocuk yaştayım. Bu uygulama da benim küçük yeğenim üzerinde denenmişti. Yeter ki sussun şu çocuk, vurun ağzına, pis ayakkabıyı.
– Yürümeyen çocukların ayaklarına ip bağlayarak cuma namazından ilk çıkan kişiye ipi kestirmek,
– Kırkı çıkmamış bir bebeğin tırnakları kesilirse o çocuğun hırsız olacağına inanmak,
– Küçük çocukların üzerinden atlanıldığında boylarının kısa olacağına inanmak,
Cehalet ve bilgisizlik, yalnızlık, korku, ümitsizlik, çaresizlik, ruhsal ve bedensel hastalık ve sıkıntılar, felaketler, doğal afetler ve olaylar, üzüntüler kısacası insanın başetmekte zorlandığı bir çok husus insanı hurafelerin tuzağına itmiştir. Yüce dinimiz başlangıcından itibaren cahiliye toplumuyla ve zihniyetiyle, Allah’a şirk koşulanlarla mücadele etmistir.
Peygamberimizin doğduğu gün gerçekleşen mucizeler hep bu yöndedir. İnsanların kutsal saydıkları ve şirk koştukları Save Gölü o kutlu gecede kurumus, Kabe’de Allah’a şirk koşulan putlar yere yıkılmıstır, Allah’a şirk koşulan İran Kisrasının Sarayının dört kubbesi ve sutunları yıkılmıs, Mecusilerin yani ateşe tapanların Allah Teala’ya şirk koştukları 1000 yıldır sönmeyen ateşleri o gece sönmüstür. Tüm bu mucizeler de gösteriyor ki dinimiz İslamiyetin amacı Allah Teala’nın birliğini ve tekliğini yani tevhidi insanlara öğretmek ve her türlü bid’atten, şirkten, hurafeden insanları kurtarmak ve uzak kılmaktır.
Neden hiç sorgulamadan yapararız tüm bunları. Akıl biz insanlara neden verilmiş. Düşünmeden yapılan bir işten ne hayır gelir ve böyle hareket etmekten ne zaman vazgeçeceğiz acaba.
– Misafirin, askere gidenin veya yola çıkanın arkasından su dökmek,
– Kahve falına bakmak, falcılara, büyücülere gitmek,
– Ay ve güneş tutulmasında silah atmak, teneke çalmak.
Bize çok masumca gelen ama vazgeçilmezlerimiz olmuş bir sürü saçma sapan hareket.Yok asla benim yoktur böyle davranışlarım mı diyorsunuz, durun daha bitmedi.
– Nikah esnasında gelin ve damadın birbirlerinin ayağına bakması halinde, önce basanın sözünün geçeceğine inanmak,
– Merdiven altından geçmeyi uğursuzluk saymak,
– Cenazenin 7., 40., 52. gecesi ile ölüm yıldönümünde hatim ve mevlit okutmak,
– Cenazenin alkışlanma uğurlanması, cenazenin arkasından slogan atmak ve çiçek serpmek, cenaze için üçüncü gününde helva ve yemek dağıtmak, kefen arasına dua, ayet ve vasiyetname koymak, ölen kimse için arefe günü kurban kesmek,
– Hastanın başı üzerinde tuz gezdirmek, köz söndürmek, kurşun döktürmek,
– Dileğin kabulü için ağaçlara bez-çaput bağlamak, türbelere adakta bulunmak, türbe ziyaretlerinden şifa beklemek,
– Hıdrellez günü sahile gidilerek kuma veya toprağa ev, araba veya kadın resimleri çizilerek böylece çizilen resimler sayesinde ileride onlara sahip olunacağına inanmak,
Vardır vardır, bir tane olsun çıkar, sizin de evet ben de bunu yapıyorum, yaptım diyebileceğiniz. Dürüst olalım lütfen.