16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1251
Okunma


Bir evim olsun, bir arabam olsun, bir kedim olsun bir de bir fincan kahvem olsun… (Hadi yüzsüzlük yapıp istemişken kahvenin yanına bir bardak da nane likörü isteyelim…)
Neyine güvenerek istiyorsun bunları diye sorarlar adama değil mi… Baktım ki sormuyor kimse bana, bari ben sorayım dedim kendi kendime… İsteyemem doğru, haklısınız… Sonuçta, ekmeğin aslanın midesine indiği bu vakitte, daha mesleğini eline alamamış, baba parası yiyen, öğrenci bir kızım ben… (Bu da Küçük Emrah gibi oldu be…)
Neyse, öyle ya da böyle bir fırsat çıktı karşımıza diyelim.(Bir peri gelip, “dile benden ne dilersen” dedi de diyebiliriz…) Ve yine diyelim ki ben, bütün insanlığa ve ülkeme olan duyarsızlığımla bütün yaşananları bir kenara itip, isteklerimi yazının başındakilerden yana kullandım. Ama bizim peri (baktı ki ben yüzsüzüm) çok akıllı çıktı, hemen pazarlığa girişti. Ve:
—Yokkk, sadece bir dilek hakkın var, dedi.
Şimdi gel de işin içinden çık bakalım kolaysa. (Tamam, panik yok, hallederiz şimdi) Öncelikle arabayı çıkaralım aradan.(Zaten ben yürümeyi çok severim, hem sağlıklı hem de sakinleştirici…) Hem trafik sıkışıklığı, yolların bozukluğu derken (bir de canavarı var tabi) delirmeden hayatta kalmak çok zor…
Gelelim kediye, zaten periden kedi istendiği nerede görülmüş ki. Koskoca peri elinde sihirli değneği ile kalkıp o kadar insan içinden beni arayıp bulmuş, ne dilersen dile benden demiş (Alaaddin’in sihirli lambasındaki cin miydi yoksa o? Neyse çaktırmayalım…) şu benim dilediğim dileğe bak: KEDİ… Gel de perinin yerinde olup delirme yani… Neyse tamam kediden de vazgeçtim.
Kahveden vazgeçmek benim gibi bir kahve hastası için çok zor olsa da onu da koydum bir kenara.(Ayıptır söylemesi, kalk da kendi kahveni kendin yap, derler adama değil mi ama…)
Sonuçta kaldık mı “bir evim olsun” isteğine… (Sonunda anlaştık anlayacağınız periyle) Şimdi geliyor işte ikinci soru, (bu arada perinin benden sıkılmış gibi bir hali var)
—Nasıl olsun peki ev?
Peri de alacağı cevaptan korkarak sordu aslına bakarsanız bu soruyu ama yapacak bir şey yok artık, sormuş bulundu bir kere…
Hıımmmm, nasıl olsun acaba evim, düşünmek lazım iyice bu konuda. (Peri artık pes etti, karşımdaki sandalyeye çöktü ve benim cevabımı bekliyor…)
Bahçesi olmalı kendisine ait öncelikle (bırakın çiçekleri ot bile göremediğimiz, taşlarla kaplı şehirlerde yaşayan biri olarak gayet normal bir istekte bulundum bence)
Yatay bir alana yayılmalı bir de evim (hani şu yaşadığımız evler gibi dikey yönünde değil de yatay yönde olmalı) gökyüzüne değil de yeryüzüne yakın olmalıyım, ayaklarım yere daha sağlam basmalı anlayacağın (o zaman belki inebilirim pembe bulutlardan)
Kendisine biçimsizliği ilke edinmiş değil de, işini adam gibi yapan bir mimarın elinden çıkmalı ev… (Sipariş gibi oldu bu da…)
Evden dışarıya kafamı uzattığımda buz gibi soğuk beton yığınları yerine gökyüzündeki yıldızları görmeliyim bir anda… (olmaz olmaz demeyin, olur mu olur…)
Avantayla iş kapmış, malzemeden çalarak kendisine servet edinmiş bir mühendisle de çalışmazsan ayrıca sevinirim… (sonuçta evi tam istiyorum, malzemeler eksiksiz olmalı…)
Kendime bir yuva yarattığım bu evde –evimi ne zaman yıkmaya gelecekler- korkusuyla yaşamamalıyım, ev tapusunun verdiği güveni her zaman hissetmeliyim. (Olmuşken elektrik ve suyu da kaçak olmasın…)
Evimi inşa ettiğin yer, bir tarım arazisi ya da denizin burnuna kadar girmiş bir kayanın üzeri olmasın sakın. (sanayi alanının ya da ormanlık bir alanın yerleşim yerine çevrilmiş hali de olmazsa ayrıca memnun olurum.)
Son olarak da duvarları taştan değil de camdan olmalı, tıpkı bir fanusun içinde yaşıyormuşçasına… (ama duvarları cam yapalım dediysek öyle gelen geçen de bakmasın içeriye…) (Biraz işin suyunu mu çıkardım ne?)
Bir daha düşündüm de peri, ben hepsinden vazgeçtim bunların… Sen en iyisi şu çarpık kentleşmeye engel ol bu ülkede… Varsın olsun dilek hakkımı bu yönde kullanayım ama yeter ki benim çocuklarım güzel şehirlerde yaşasınlar…
Dip not: Türkiye, başta deprem olmak üzere birçok doğal afetin tehdidi altında bulunuyor. Bunun en önemli nedenleri arasında çarpık kentleşme yer alıyor. (Ben demiyorum valla, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı diyor raporunda)
Toplumsal mesaj: Mevcut yapıların %65’inin “riskli yapı” grubuna girdiği ülkemizde çarpık kentleşme konusunda mutlaka önlem alınmalı…
Saygılar…
Pelin…
20 Temmuz 2008
01:45