6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1265
Okunma


Yazın Bilânçosu
Eylül ayına adım adım yaklaşırken geriye dönüp düşünmeye başlama zamanı. Düşünmek zamanı geldi, çünkü belki daha fazla insan için, daha fazla dersler çıkarılan bir dönemden geçtik. Tabii anlamayana davul zurna az demişler, onları bu genellemenin dışında tutmak yerinde olacaktır. Neler öğrendik, neler atlattık ya da atlatamadık da atlatmaya çalışıyoruz?
Bireysel gözle düşünecek olursam, asla basit dertlere takılan, basit hırs ve kıskançlıklar güden birisi olmadım hayatta. Olduysam da bir on sene öncede bırakmışımdır. Bu yüzden çok uzun zamandır üzüldüğüm meseleler sağlam bir filtreden geçmekteydi zaten. Etrafımdaki insanların düşünce ve duygularına fazla kulak vermeye devam etmek oldu kabahâtim, daha az umursamam gereken hatta şimdi dönüp bakınca, hiç umursamasaymışım daha iyi olurmuş dediğim kişilerin evhamlarından nasibimi aldım. Yaza az buçuk kala, az buçuk bir zaman diliminde küçük kederler deryasına kendimi atmaya hazırdım tabi ki! Hâlbuki erken yaşta bunları aşacak kadar sınandığımı bile bile. İşte kalan bu açığıma güncelleme yaptığıma dair bir madde ekliyorum şimdi 2015 yılının yaz mevsiminin bilânçosuna. Heybeme koydurdukları için evrene pek teşekkür edemeyeceğim, en azından henüz etmek gelmiyor içimden.
İnandığım her şeyi sorguya çektim bir güzel. Kendimi bildim bileli kolay bir hayatım olmadı; zaten hayat kolay değildir. Bana yansıtılanlara çok çabuk inandım sadece. Pembe perdeler indi benim hayatımın üzerine, diyenlere. Beyan edilen doğruyu kabul ederim, karşımdaki ne diyorsa odur. Kendi içimde inanırım, inanmam; o ayrı bir mesele ancak kişilerin kendi özgürlükleri dahilinde bulundukları hamleler kendilerini bağlar sadece. Maske takmam, sessiz kalır ve geriye çekilirim. “Çok mutluyum baksanıza” şovları uymuyor bu bedene, ruha ve kalbe. Ben kelâmı ve kalemi seçtim, benim kale’m onlar oldu içten içe.
Birinci tekil şahsın bilânçosundan dışarıya çıkmak gerekirse, çoğul şahıslar bilânçosuna neleri aldık?
Fikirlerinden ters dönmüş hamamböcekleriymişcesine uzaklaşanlara baktı çoğul şahıslar, uzaktaki fikirlere doğru çıkar rüzgârları esince kireçlenmiş bacakların yoz beyinlerle triatlet gibi koştuklarını gördüler. Vefâ
sadece semt adıymış meğer sözü tırmaladı kulakları. Kimisi daha az bencil olmak zorunda kaldı, kimisi daha çok bencil olmayı öğrendi. Kimi bir kez daha sınandı sevdiği her şeyle, kimi küçük sorunlarına yenisini ekledi.
Daha çok acı duyduk, ızdıraplara gark olan ruhların haykırışları daha çok çarptı evlerin camlarına. Daha çok bağırdık, daha çok sustuk, daha çok karıştı kafamız, yenisi eklendi üzerine yaşanmışlıkların ama iyi ama kötü.
Bilânçoya eklendi hepsi tek tek. Kayıtlar tutuldu kalplerde ve beyinlerde. Ama fark ettik, ama etmedik. Bir şeyler eskisi gibi değil. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz ama bir şeyler artık “gerçekten” eskisi gibi değil.
Mesele şu ki anladığımızı zannettiğimiz her şey bizimle ne kadar kalacak? Tecrübeler önemli rotaların rehberi olur her zaman, peki nereye kadar? Bir kez yettiyse tali yollara sapmamanıza eğer, kendinizi şanslı sayabilirsiniz.
Kendi bilânçomda gördüm ki bir kez yetmemiş. Şimdi tecrübelerimi hayat otobüsünde yan koltuğuma ebediyete dek oturttum. Yanlış durakta inip giderlerse eğer, o da hayatın değil benim ayıbım olsun.
Ece İslamoğlu / 2015