7
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
971
Okunma

YÜRÜYEN ÖFKE
Ayvalık bana daima ilham vermiştir. Orada gördüğüm bir şey; ya anılarımı tazeler ya da içimi yazma isteğiyle doldurur. ‘’ZEYTİN AĞACI ‘’ adlı hikâyemi de Ayvalıkta ki bir zeytin ağacından esinlenerek yazmıştım. Bu sefer de öyle oldu. Senelerce her gidişimde gördüğüm, ama bu defa beni iyiden iyiye meraklandıran o kadın yine öfke ile yürüyordu.
Yaşını anlamanıza imkân yok. Orta yaşlı da olabilir, çok yaşlı da. O. yaşsız insanlardan biri. Eski elbiseler içinde, başında bir şapka her gün olduğu gibi, yine hızlı hızlı yürüyor. Evsiz. Ayvalık halkı bile hakkında fazla bir şey bilmiyor.
‘’Kim olduğunu bilmeyiz, hep yürür, Ayvalık esnafı zaman zaman karnını doyurur. Otobüs ve dolmuşlara binme teklifimizi hep reddeder’’.
Bu sene de dolmuşla geçerken, onu, önde hızla yürürken gördüm. Yüzü gözüme bir an takıldı. Öfke doluydu. Öyle öfkeliydi ki fizik görünümü tamamen kaybolmuş şiddetli rüzgâr önünde sürüklenen bir öfke bulutuydu adeta. Sanırım bir şeyler de mırıldanıyordu. O bir anlık görünüm beynime çakıldı. Günlerce hep onu düşündüm
.
Neden bu kadar öfkeliydi acaba?
Hayat ona neler yaşatmıştı?
Hızlı hızlı yürüyerek nelerden ve kimlerden kaçıyordu?
Yaşamış olabileceği türlü türlü olumsuzlukları düşünmeye başladım. İlk aklıma ‘’aşk acısı’’ geldi.
—Karşılıksız aşk mı yaşamıştı?
—İhanete mi uğramıştı?
—Terk mi edilmiş ti?
—Sevdiği dönülmez yollara mı gitmiş ti?
—Yoksa kara sevda mı idi yaşadığı?
Düşündükçe ‘’Aşk’’ ile ilgili öfke olasılıklarını yok saydım. Çünkü ‘’Gerçek aşkı ‘’ yaşayan insan, ne koşulda olursa olsun aşkını kaybedince öfkeli olmaz. Aşk onun ruhunu öyle yüksek mertebelere çıkarmıştır ki, öfke artık onun yaşayabileceği bir duygu değildir.
Geriye ‘’İNSANLAR’’ kalmıştı. Bir insanı bu kadar öfkeli hale ancak başka bir insan sokabilirdi.
‘’İNSAN İNSANIN KURDUDUR’’
Senelere, mevsimlere, fırtınalara, tipilere, kuraklıklara ve her türlü olumsuz doğa şartlarına dayanmış asırlık DEV AĞACLARI, yalnızca bir KÜÇÜK KURT, hiç acımadan, yavaş yavaş, içini oya oya, sinsice devirir. Ağaç, bütün zor şartlara dayanırken, bu küçücük kurda karşı savunmasızdır ve sonu olacağını hiç bilmez.
Teyzem;
‘’ Ölen ZALİM öldürene ne yapmış?’’ derdi de ‘’ölene’ neden zalim dediğini anlamazdım.
Annemin ise ben ufacık çocukken;
‘’Öyle bunaldım ki, içimden, başımı alıp dağlara çıkıp, yok olasım geliyor’’ dediği zaman, onu neyin bunalttığını hiç bilmez, ancak için için üzülürdüm. Bizi bırakıp dağlara çıkacak diye de korkardım.
Şimdi artık biliyorum
. ‘’İNSANLARI, İNSANLAR BİTİRİP TÜKETİYOR’’
Eski bir şarkının nakaratıdır
.
‘’KÖTÜ; ADAMIN VAR ÖMRÜNÜ YOK EDER’’
Ve artık eminim ki bu kadıncağızı da ‘’YÜRÜYEN ÖFKE BULUTU’’ haline getiren de insanlardı.
Kimlerle ve nelerle yüz yüze gelmişti acaba?
—Hep sırtında taşırken, ilk yere indirdiğinde nankörlük yapan biri mi vardı hayatında?
—Zor anında en yakın bildikleri, aleyhine dönüp, fare misali gemiyi ilk terk edenlerden mi olmuşlardı?
—Aldığı her şeyi unutup, verdiği tek şeyi unutmayan ve hep başına vuran biriyle mi yaşamıştı? Verdiğini hiç unutmayan ama aldığını çabucak unutan insanlardan daha tehlikelisi yoktur.
—Her zaman haklı, her zaman her şeyi en iyi bilen ve iddia eden biri mi çıkmıştı karşısına?
—Hep akıl verip, huzur vermeyen, ‘’çare’’ dendiği zaman yan çizen insanlarla mı birlikte olmuştu?
—Davranışları günde en az on kere değişen ve yaşadığı ana göre en yakınını bile gözden çıkarmaya çekinmeyen ‘’çok kişilikli’’ ‘’KİŞİLİKSİZLER’’ lemi yaşamıştı?
—Kaybedeceklerini anladıkları zaman olmayan hastalıklarının arkasına sığınan korkak birileri mi olmuştu hayatında?
—Utanmadan ve bile bile yalan söyleyen ve buna insanları inandıran, güvenilmez şerefsizler mi sokmuştu onu bu hale?
—Hep alıp hiç vermeye yanaşmayanlara mı rastlamıştı?
—Herkesin elini tutmuş ama kimselerden elinin tutulmasını istememiş olabilir miydi?
—Kindar ve intikamcı biri mi çıkmıştı karşısına?
—Tek ayağı üstünde binlerce ‘’saray entrikaları ‘’ çeviren insan müsfetteleri mi girmişti hayatına?
—İhanetler sarmalına dolanmış da, farkına mı varamamıştı?
—Verdiği sürece baş üstünde tutulup, veremediği zamanlarda aşağılanmışmıydı?
.
.
Daha sayamadığım binlerce defolu insanlarla karşılaştığı muhakkaktı
.Robin Williams’ın da dediği gibi:
‘’Hayatta en kötü şey, yalnız bir insan olarak ölmektir diye düşünürdüm,
Değilmiş.
En kötü şey, yapayalnız hissetmene sebep olan insanlarla bir aradayken ölmekmiş’’
Noktasına mı gelmişti.
Bunun gibi nedenlerle mi yollara vurmuştu kendini. Yüzünde düş kırıklığı, dilinde daha önce söyleyemediği sözler, ÖFKE BULUTU misali yürüyor, yürüyordu…
İNSAN İNSANIN KURDUDUR.
KÖTÜ; ADAMIN VAR ÖMRÜNÜ YOK EDER.
Ben de şimdi kendimi, annemin yıllar önce hissettiği gibi hissediyorum. Başımı alıp, dağlara çıkıp, doğada kaybolmak.
Nazım ‘ın dizeleri misali;
Ey benim iyimser hallerim,
Çabuk aldanışlarım,
Hep inanışlarım
Alttan alışlarım,
Hatayı hep kendimde buluşlarım,
Değmeyecekleri kafaya takışlarım,
Yoktan yere akıp giden gözyaşlarım,
Herkesi insan yerine koyuşlarım,
Hepinize… ELVEDA’’
AYTEN TEKİN