4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
807
Okunma

Bu öyküyü her gün belkide az az yaşıyorum. Annemin evine her gittiğimde. Dün yine yaşadım. Komşumun bana getirdiği taze kabaklardan anneme de götürdüğümde. Kabaklara baktı: ne güzel dedi, koklayarak taptaze
kabaklar. Gözlerindeki sevgi ışıltısını gördüm. Gülümseyerek: İşte bahçeye ektiğimiz kabaklar oldu dedim.
Sanıyorum iki hafta kadar önceydi. Annem bana ince kabak tohumu alıp evin önündeki süs ağaçlarının
olduğu yere ekmemi söyledi. Ben de aldım. Annem yakından görsün diye evin önündeki en yakın küçük ağacın altına ve biraz uzağındaki yere kabak tohumlarını ektim. Tohumun acaba hangi tarafı üstte kalacak diye sorduk birbirimize. Bize annemin evinin alt katında oturan teyze de katıldı. Bir sürahi su da o uzattı. Kabaklar
Kabaklar olunca yersiniz dedim. İnşaallah dedi zayıfça gülen yüzüyle. Kabaklar olursa eğer bize söylemeden de
alabilirsin dedim.
-Allah göstermesin dedi. Kimseden izinsiz bir alıp yemedim şimdiye kadar.
-Bu kabakları annemle senin için ekiyorum. Olursa eğer ben size koparır veririm o zaman.
-İnşaallah. Daha su vereyim istersen.
- Bu kadar yeter galiba..
O gün kabak ektiğimi duyan benden 1’5 yaş küçük kardeşim Nazife:
-Ne olacak da kabak ektiniz. Ağaçları kötü edeceksiniz dedi.
Ben de:
-Aman sanki ağaçlar pek büyümüş de dedim.Hem kabak sulamak bahanesiyle, ağaç da sulanacak işte. Burası galiba doğru dürüst sulanmıyor. Çimenler kurudu susuzluktan. Hem ben annemin şu saksıdaki biber, domates fidelerini görünce annemin ne hissettiğini biliyorum..
Diğer içimden geçenleri ona söylemedim. Onunla ben aynı kulvarda değildik. Annemi de beni de anlayamazdı. Biber domates fidelerini alıp dikerken de karşı durmuştu. Ne olacak sanki olacakmış gibi. Boşuna pencerede pislik demişti. Hatta annem bir saksı aldırıp fide diktirmekten onun yüzünden
caymıştı. Ben de ısrar etmedim. Benim evin önüne de diktiğimi oradan ona eğer olursa yetiştirdiğim sebzelerden ona getireceğimi söyledim.
Annemin istediği başka şeydi aslında. O yıllarca sebze ekip yetiştirmiş.Onlara incitmeden bakmıştı. O şimdi bu yaşadığı güzelliği bir kaç fidede ve ekilen kabakta da olsa yeniden yaşamak istiyordu.
Kardeşimin anlamadığı buydu. Çünkü o en çok şehirde yaşamış, benim gibi az da olsa bir şeyler ekip
üretmemişti.
İki gün önce kabakların altını çepinleyip, yine suladım. Yine alt kattaki teyze de su uzattı. Biraz büyümüşler dedim, kabaklar için. Gülümseyerek, inşaallah olur. Ben de sebze filân ekerdim eskiden
dedi. Hepsi yalan oldu.
Annemle evin balkonunda otururken kabakları gösterdim. Bak anne, bayağı bir büyüdüler dedim. Annemin gözleri iyi göremediği için, hani nerede görmüyorum dedi. İşte bak, şu ağacın altında. Göremedi. Annemin göremediğine üzüldüm. Bir kaç gün daha geçsin, kabağın yaprakları daha büyüyecek ve annem de görecek inşallah. Bugün anneme gidince ilk işim kabakların altını yine çepinleyip, sulamak olacak. Bir de altta oturan teyzeye de taze kabaklardan götürmeyi unutmayayım.
Annemin elleri
kargaların öttüğü yerde
arasında mısır koçanlarının
arkların,tonçların,karıkların
annemin elleri toprak!
yonca gövdesi sertliğinde
gür,cılız otlar arasında
patates çiçeği renginde hafif mor
annemin elleri orak!
sırığa sarılmış ayşekadın
gereğinde fasulyesi kırılan
çatlamış hamdisünger armudu
şırası damlayan!
kuru yüzlü toprağı ören
annemin elleri dantel
bebe pisliği
sert üzüm asması
yongası!
annemin elleri nakış aslında
kasnakta ince ince işlenen
rengarenk iğne oyası
kör gaz lâmbasında örülen!
04. 08. 2015 / Nazik Gülünay