6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
922
Okunma
Dün akşam, hanım yemeği hazırlarken ben de edebiyat defterinde geziniyordum ki kapı çalındı.
Vatansızlığın ve kaçışın canlı resmiydi karşımdaki tablo. Hani google amcaya savaş resimleri yazıpta o perişan çocukların hallerini içimiz burkularakseyrederiz.
Ve hatta yazımızın üstüne koymak için seçeriz, şu olmadı bu olsun, yok bu daha etkili olur gibi şeyler de geçer içimizden… Şimdi tablo canlı olarak tam karşımdaydı. Çocuklar çocuklar…
Anneleriyse birşeyler anlatmaya çalışıyordu . Anlamıyordum ama birşeyler istediği belliydi. Zar zor yorgan ve kilimi anladık. Yukarıyı işaret ediyordu. Yeni taşınmışlardı anlaşılan. Neyse verdik istediklerini. Hanım poşetle kap kacakta vermişti. Hemen çıkardı kabın birini içi boş. Neden sonra anlamıştık aç olduklarını.
Neyse yemekleri alıp götürdük evlerine. Yedi yaşından bir yaşına kadar üç kız, iki oğlan. Gözlerinde korku, ümit, heyecan, hepsini okumak mümkündü. Ama şimdi sadece yemeğe odaklanmışlardı.
Mutfakta kap kacak hiçbirşey yoktu.
İhtiyaçlar giderilirdi. Bizim milletimiz merhametlidir. Birkaç telofonla ihtiyaçları giderilmişti. Anlatmadan geçemeyeceğim bir şey de dikkatimi çekti. Her türlü mutfak, temizlik eşyalarının satıldığı büyükce bir dükkana gittik. Ne ihtiyacınız varsa alın dedik. Oysa onlar herşeyin en azını ve ucuzunu tercih ediyorlardı yük olmayalım diye. Çekingen ve ürkek. Çocuklarda hiçbirşeye elini uzatmıyordu. Nihayetinde çocuktu oysa. İstemeliydi. Hatta ağlamalıydı, ama öyle bir şok yaşamışlardı ki sadece bakıyorlardı.
Benim anlatmak istediğim yüzeyde gördüklerimiz değil iç dünyalarındaki kırılmalar. Ülkenizden binbir zorlukla kaçıyorsunuz. Köyünüzden evinizden, oyuncaklarınızdan, alışkanlıklarınızdan, sevinçleriniz ve kavgalarınızdan, kıskançlıklarınızdan, ihtiraslarınızdan,öncelik saydığınız şunum olsun bunum olsun, olmazsa olmazlarınızdan…
Okuduğunuz roman hiç beklemediğiniz bir anda bitiveriyor.
-Neden bitti ki ?
-Böyle bitermiymiş, daha şu olacaktı, bu olacaktı… Deme şansınız yok.
Sinemadasınız en olmadık yerde elektrikler kesiliyor. Karanlıktasınız. Salonu terketmekten başka çareniz yok. Ama karanlık, merdivenden düşeblirsiniz, biri saldırabilir, birbirinizi kaybedebilirsiniz, çocukların psikolojisi bozulabir.
İşte savaşın ve kaçış yolculuğunun göremediğimiz içsel fırtınaları. Sonra gidiyorsunuz cami önlerinde dileniyorsunuz. Hiç tanımadığınız kapıları çalıyorsunuz.
-Çocuklarım aç!
Beş tane çocuk için bir anne ne yapmazki. Babaysa çaresizliğin içinde, umutla gözlerine bakan çocuklarından kaçırmaz mı gözlerini.
Torunlarımıdüşünüp onları n yerine koyuyorum kendimi. Ama inanın onun düşüncesi bile o kadar ağır geliyor ki, hemen vazgeçiyorum.
Bu insanların ne petrol kavgasından haberi var, ne şundan ne bundan. İçlerinden sordukları soru şu:
Niye ki?..
Bu uçaklar neden üstümüze bomba yağdırıyorlar?
Neden neden neden???????
…
Aslında hayatımızın bir yerinde bizimde önceliklerimiz değişiyor. Hayat gerçekten çok enteresan. Bir trafik kazasından sonra hayatımız tamamen değişebilir. Bir saniye yetiyor hayat defterinin yeniden açılmasına. Ya da tamamen kapanmasına. Şimdilik ortadoğu cehenneminin içinde en lüks dairede yaşıyoruz. İnşallah Allah bizi böyle şeylerle imtihan etmez. Bizim gidecek yerimizde yok. Unutmayalım ‘bayrak ne kadar güçlü dalgalanırsa, ezan sesi kulağa o kadar hoş gelir.’