Daha saatler var iftara , balkondan bakıyorum ,alabildiğine bir yeşillik bir cümbüşki yalnızlık aklıma dahi gelmez .
Kuşların billür şakımaları bütün gün bana eşlik ediyor .
Şanslıymışım be birazda tebessüm ederek dedim .
Bu güzellikleri Rabbim bahşettiği için şükrettim.
Evin içine kadar huzur geliyor , buram buram doğanın kokusu .
Bütün gün bülbüller şakıdı nağmeli nağmeli .
Harika küçük bir cennet sunmuş ,Yaradan şükrediyorum şu an .
Koca koca ağaçlar var ,bahçede bir küçük sincap ,
ordan oraya koşuşur duruyor,sonrada hızlıca ağaca tırmanıyor.

Güvercinler bir bir havalanıp iniyorlar tekrar .
Sarı çiğdemler arasında yiyecek bir şeyler arıyorlar.
Burası gurbette benim gülistanım .
Kaç gündür çok sıcak , çok bunaltı , alışık değiliz güneşe , birden bire sıcaklara.

Çok susamışım her zamankinden daha fazla kerbela içim dışım .
Bu satırları yazarken kuru bir yaprağıyım sanki .
Ciğerlerim buruşuk bir kağıt içimde ,
Babamda aynı benim gibi susardı , iftarını buzlu suyla açardı hep.
Yüreğimiz aynıymış bizim yanıkmış ,açlık hissetmeyiz .
Açlık hissini gurbete geleli, kaybettim sadece çok susarım..
Allahım ne olur kimseyi susuz bırakma ne olur Yarabbim .
Suyu çok severim ,annem hep kızardı küçükken öyle çok yüzümü yıkardımki
Annem yıkama derdi yüzünün parlaklığı gider ,
Yüzün matlaşır kırışır halbuki bilakis ,
Bir gün karanlıktı koridordaki aynanın önünden geçerken yüzümü gördüm
Aynadaki yüzüm ışıl ışıldı korkmuştum kendi yüzümden, bu ben miyim .
Suya hayrandım ayaklarım çeşmede akan suyun altında saatlerce zamanı suyla dondururdum..
Suya ne de çok aşıkmışım ramazanlarda daha çok anlıyorum .
Annem anlatır ,
Daha çok küçükmüşüm dermişim , Allahım çok yağmur yağdır kirli insanlar kalmasın hepsi yıkansın.

Şu an ulu bir çınarın altında ,
Çağıl çağıl akan soğuk bir pınarın başında olsaydım ordaki eski ezik bakır tasla kanakana buz gibi suyla akşam iftar yapsaydım ..

Pare pareyim susuzluktan ,gurbet ve ben ,ezansız topsuz ,birbirimize hemmal olmuşuz bu sessiz mahallemde sahi bu sessizlik hiç hoş değil.
Memleketimizde olsa balkonlardan çamaşır taşardı .
Üstümüzde göğe iz bırakan uçaklar ardındaki dersin perinin ayak izleridir kalan


Arada bir çok uzaklardan tünelde geçen tranvayın hız sesleri karışır bu cennet bahçeye .

Gözlerim Su ~~~diye nehir kenarına kadar uzanır susuzluğumla..


Yanık kokusu geliyor ciğerlerimden resmen .
Rahmetli güzel insan Zinet ananın kavurduğu kavurga kokuyor nefesim .

Bir kuş olsaydım herhalde su kuşu olurdum bütün pınarları tarlalardaki su gözelerini tek tek su dolaşır kana kana içerdim ..



Kezeb heliye jı tibuna ,yüreğim yandı kavruldum susuz çölde leylasını arayan
mecnuna döndüm.
Sanırım mecnun susadığında su aradı leylasını unuttu ,susarken suyu Leylaya tercih etmiştir.. Ve bir damla su arayışına girmiştir ..../

Tasları suyla dondurdum sahura kadar buz kaşıklayıp su içeceğim .
Böyle diyorumda bir gözümü açıyorum sabah .
Sahursuz bir gün daha başlıyor.
Çok özlüyorum eski ramazanları keşke gelse o günler .
Babam bizleri sahura uyandırırdı annem yemek hazırlardı .
İftar için babam yumurtalı bideleri gazeteye sarılı getirirdi
Babamın elinden ezmeden alırdım .
Kardeşimle çeşmeden buz gibi su getirirdik .iftar soframız için .

Her şeyde bir emek vardı lezzet vardı .

lezzetliydi annemin alimunyum tencere yemekleri ,çok çeşit olmazdı ama çok mutluyduk.
Öyle modern mutfağımız felan yoktu .
Terenkler vardı işlemelerle süslü ,içinde güllü çinko sahanlar vardı birde bakır kalaylı kaplar .
Bir emek vardı her şeyde, sevgi vardı evlerde .
Teknoloji fazla yoktu ama insanların bir biriyle hoş sohbeti vardı .


Arada bir çok güzel kadayıf dolması yapardı annem .
Ne güzeldi hep beraber besmeleyle otururduk sofraya..
Güzel ve bir daha gelmeyen günlerdi vesselam ../






nurcihan ~