4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1483
Okunma
Bunalmışsındır olur olmaz şeylerden. Canın sıkkındır. Eş dost ne gezer, zaten gölgenden başka kimse kalmamıştır etrafında. Düştüğün son anında kayıplara karışmışlardır. Hâlbuki bir zamanların el etek öpen cingözleriydiler. Şimdi daha iyi anlarsın kimin dost kimin düşman olduğunu. Hayatın acımasız kamçısı yüzünde şapladıkça kendine gelirsin. Acı çekersin, kıvranırsın, kimselere yanamazsın derdini. Söylesen hasbelkader birine bir kelime, bin kelime olarak döner dolaşır seni bulur söylediğin bir kelime. Deliler gibi gölgenle konuşur, havada uçan kuşlardan medet umarsın.
Atmak istersin kendini sokaklara. Dört duvar arası cenderen olmuştur. Ruhunun derinliklerinde sanrılara yenilmeden deliler gibi kapıyı vurup çıkarsın. Binaya girip çıkanlar umurunda mı? Kim hırsız, kim soylu, kim soysuz ne bileceksin. Sana mı düştü tasası. Herkes gibi başını göğe kaldırır ya da domuzun patates tarlasında çift sürmesi gibi başını yere eğer geçip gidersin.
Günün yoğunluğunda ya da gecenin bilmem kaçında sokakların kucağında bulursun kendini.
Eksoz dumanları senin içtiğin en afili sigarandır, hiç düşmez dudaklarından. Atarsın adımlarını ürkek bir ceylan gibi kaldırım taşlarına. Vız vız geçen arabalar. Arada bir “ Ne bekliyorsun, yürüsene “diye çalan kornalar. Spor araba geçer yanından, sokağı teslim alan arabesk kulaklarını sağır edercesine inletir ortalığı:
“Yıllarca koştum hep aşkın peşinden
Anlayan olmadı gönül derdimden
Bir vefa görmedim sevdiklerimden
Baharım Solmadan Eskidi Ömrüm”
Savrulur gider adımların kendiliğinden. Köşebaşında bekleyen zavallı fahişenin gülümsemesi bir kamçı gibi yalar suratını. Zaten sen sende değilsin, eline sıkıştırırsın üç beş kuruş, "bol kazançlar," dileyip kaçarken yanından " bir gün kucağıma düşeceksin garip adam,” diye fısıldar ardından. Dönüp bakmaya fırsat bile kalmadan acı bir fren sesiyle irkilip geriye dönersin. Heyhat! Umuda giden yolculukta son nefesini verirken köşebaşındaki fahişe, yıkılsan da nafile! Belki sen de aynı kaderi paylaşacaksın günün birinde, ya da nasibini alacaksın bu çirkef medeniyetten.
Az ilerde kulakları damgalı sokak köpekleri seni teslim alırlar. Üstüne atılırlar, ayaklarını yalarlar. Niye mi? Sadece minnacık sevgi uğruna. Bin parçaya bölersin içinde eğer kalmışsa sevgi kırıntısını. Okşarsın kaşlarını gözlerini ve de suratlarını köpekoğlu köpeklerin. İşte” Ne Ekersen Onu Biçersin” dedikleri bu olsa gerek. Sevgi eşittir sevgi. Para pul neymiş, içinde en ufak bir sevgi olmadıktan sonra.
Sonra daha uzaklara atarsın kendini.Yaşlı kambur bir ağacın dibinde kendini sipere almış, elinde şarap şişesiyle sakallı pejmürde kılıklı biri ağırlar seni.
“ Hey ahbap! Sen de bir fırt çek, bütün dertlerinden kurtul.”
Belediye çöpçüleri gelmeden Çingenelerin, ekmek kapma telaşını seyredersin çöp konteynırların başında. Gözlerin dolsa da hayat böyle akıyor işte. Biraz daha dolaşırsan belki de cıscıbıldak döneceksin eve. Sen ne dersen de acılar içinde kıvranan birini görürsen kendini hatırla ve selam vermeden sakın geçme!
.