6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
813
Okunma
Hava çok soğuktu. Resim kursundan çıkmış hızlı adımlarla kardeşimin evine doğru yürüyordum. Yolumun
üstünde yere serilmiş kutuların üstünde oturan bir Suriye’li olduğu ince esmer yüzünden ve kirli perişan
halinden belli bir kadın ve yanında uzanmış yatan iki çocuğununu gördüm. Çocuklardan altı-yedi yaşında
olduğunu tahmin ettiğim çocuğun üşümekten dişleri birbirine vuruyor, zangır zangır titriyordu. Elleriyle
üstüne giydiği kirli kabanın yakalarını çenesinde tutmuş gözleri sanki soğuktan kızarmış, yüzü morarmıştı.
Annesinin sol tarafında yatan daha belkide iki yaşına bile girmemiş çocuk ise görünür görünmezdi. Belkide
soğuktan donmuştu. Aklıma polisi arayıp haber vermek geldi, ne yapmak gerektiğini düşünürken ama polisin numarasını bilmiyordum. Yürürken dükkanı önünde bir adam duruyordu ona numarayı sorsam mı
derken önünden geçip gittim.
Eve gittiğimde kardeşime soracaktım, o bilirdi. Evin sıcak ortamına girince bu Suriyeli aileyi unuttum.
Az sonra yine yoldaydım. Önce dolmuşa binip, Dışkapı’ya oradan da Çubuk’a gidecektim. Dolmuşa bindikten az sonra aklıma birden Suriyeli anne ve çocuklar geldi. Sürücüye polisin telefon numarasını sordum 154 dedi.Aradım başka bir yer çıktı,cevap vermediler. Polise söylendim telefonu açmadıkları
için. Dışarıyı izlemeye koyulurken bir polis arabası geçti yanımızdan. Çevirdiğim numaranın yanlış olduğunu anlayarak araçta yazan 155’i aradım hemen.Çocukların olduğu yeri sordular söyledim. Kaç kişi olduklarını ve durumlarını anlattım.
Nasıl unutmuştum bu insanları. Oysa onların durumunu görünce kardeşimgile götürsem mi acaba diye
geçmişti aklımdan. Nasıl insandık kendi rahatımız içinde başkalarını düşünemiyorduk. Kendi yanlış
davranışımı sorgularken bu insanlara bir eşya imiş gibi kayıtsız bakıp geçen insanları ve bu insanları hiç
görmeyen kişileri düşündüm. İyi değildik.
Bu olayı geçen hafta yaşadım. Bu hafta da bindiğim dolmuşa Suriyeli çoluk çocuk bindiler. Küçük bir kız çocuğu esmer kirli elleriyle parayı uzattı sürücüye, iki kişi der gibi bir şeyler mırıldandı. Arkama
geçti annesi ve bir kadın ve bir çocuk daha vardı. Kokuyorlardı. Kız çocuğunun eli başıma değiyordu.
Nedense acaba bu insanlarda bit var mı, bana da geçer mi diye düşündüm ve bir an önce ineceğim
yerde olmayı istedim. Bu insanlar nerede nasıl yaşıyorlardı. Bunları ülkemize sokarken bu durumları
düşünülmeliydi.
Yazacak öyle çok şey var ki bu konuda, sitede yayımlamazlar diye susuyorum. Elin toprağına, işine karışılmamalıydı kısaca. Bize farz olmayan şeylere burnumuzu sokmamalıydık. Sonra hesap bize dönecek..
11. 03. 2015 / Nazik Gülünay