6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
945
Okunma


Lumbriculidae Tanrısı çok seviniyor içten içe. Doğuracak Chaetopodanın dişisi! Uzun zamandır taze et yememişti…
Solucanların toprak içinde açtıkları boşluklarda dolanıyor. Her solucan odasında tül perdeyle kapatılmış pencereler, iç tarafları karanlık; hiç kimse görünmüyor. Doğum sancıları çeken dişinin yeniden yaratılışı var, karanlık oda sırlarından birinde. Baykuşun uğursuz sesi çığırmasa yerini bulmak zor… Ayinle sunulacak Tanrı’ya kurban, mecburen! Toplanmış cemaat, kalabalık...
Ansızın patlıyor gürültü, yarılıyor gökyüzü, içeri düşen güneş alıyor her birinden mecali; tanrı kaçmak istiyor ya, imkansız, bir iki kıvrıldıktan sonra yakalanıyor uğursuz seslerin suskun tanrısına. Huzura çıkıyor el pençe aman dileyerek. "Ben de bir tanrıyım senin gibi. Al bütün tebaamı sana kurban olsunlar
Bir tek benim bağışla canımı.”
Her yer vidanjör gürültüsü, İshal olmuş fosseptik çukurları. Ki, vidanjörler para kazanabilsin… Dinletemedi bu yüzden kerametini…
Kirli bir çorap içindeki toprakta sarmaş dolaş birliktelik. İki parmak uzanıp da yakalayacak. Gerçek, kancalı bir iğne dalıp da bir yerden diğer uçtan çıktığında anlaşılacak.
Bu gün tanrıların değil, şiddetli rüzgarların günü. Misinanın ucunda rüzgar olup savrulacak. Bir rüzgarlık darbeyle uçacak uzaklara. Sularda kaybolacak. Etobur bir balık dolanacak oralarda. Uzun zamandır taze et yemediğini hatırlayacak. Tanrı solucana saldıracak…
Hayat bu kadar basit aslında. Bir nefisle hallediyor her şeyi…
Kulaç atıp yüzüp gitmek varken, nefsinin kör tarafı göremez kanca iğneyi… Karnını doyurmak isterken canlı bir yemle, ölmekle buluşur, doyurur aç karnımı. Uzun zamandır da taze et yememiştim hani!